"Sopalı saldırgana" tavsiyeler
Önce "çapulcular" sokaklara çıktı.
Sonra aynı alanlarda "sopalı saldırganlar" boy göstermeye başladı. "Çapulcular" malum, onları tanıyoruz.
Peki, basının taktığı isimle "sopalı saldırganlar" kim?
Bölge esnafı. Bir başka değimle ekmeğinin peşinde koşan, üstelik genel olarak toplumun en itidalli olması gereken kesimi!
Buna rağmen ellerinde sopa var. "Niye" ve "niçin" sorularının cevabı ise, dünkü Vatan Gazetesi'nde yer alan fotoğraflarda gizli. Birinci Sayfadaki fotoğrafta bir eylemci elindeki küçük masa ile iş yerinin kepenklerini parçalıyor. 20. Sayfadaki fotoğrafta ise ağızları ve yüzleri sarılı eylemciler, dükkanları tahrip ediyor.
Doğal olarak bütün ezberler bozuluyor!
Bu fotoğrafları gördükten sonra, ellerinde "sopa" taşıyanların mı, yoksa "eylemci" adı verilenlerin mi "saldırgan" olduğu tartışılır!
***
Şimdi yaşanan olaylara hukuk açısından bakalım...
Eline sopa alıp, kendini kolluk kuvveti yerine koymak elbette suç. Ancak, o bölgelerde kanunsuz gösteri yapıp insanların huzurunu bozmak ve sıkıntıya sokmak da ayrı bir suç.
Çoğumuz farkında değiliz, ama bizim Ceza Kanunumuzun 117.
Maddesi'nde "iş ve çalışma hürriyetini ihlal edenlere" 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülüyor. 119. Madde'de de bu suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinde verilecek cezanın bir kat artırılması hükme bağlanıyor.
Eylemciler aylardır bu suçu işliyorlar...
Organize ve sistemli bir şekilde oralardalar. Bağırıyor, çağırıyor ve polisle çatışıyorlar. İnsanları huzursuz edip korkutuyorlar. Esnafın çalışmasını ve evine ekmek götürmesini engelliyorlar.
İşte elinde sopa ile sokağa fırlayanlar, evlerine ekmek götüremeyen o insanlar!
Kısacası, ortada bir etki-tepki var. Dün Vatan Gazetesi'nde yer alan fotoğraflara bakınca, hukuki olarak "meşru müdafaadan" bile söz edilebilir.
***
Türk Ceza Kanunu'nun 123. Maddesi'nde "Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozmak" diye bir başka suç daha var...
Bu suçu işleyenlere ise üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülüyor.
Şimdi, kapınızın önünde aylardır bağıran, çağıran, polise direnen, taş atan, sağa sola saldıran insanların olduğunu düşünün!..
Dayanılır şey mi bu?
İşte bu yüzden, artık hukukun hayata geçirilmesi gerekiyor. Sözüm, "sopalı saldırgan" denilen insanlarla, onları temsil eden meslek örgütlerine:
Böyle olmaz...
Hukuk, önünüze çok geniş bir yelpaze açmış durumda. Madem "iş ve çalışma hürriyetiniz" engelleniyor, madem huzurunuz bozuluyor. Gidin savcılıklara, TCK'nın 117, 119 ve 123. Maddelerine göre suç duyurusunda bulunun. Olaylarda malı zarar görenlerin ise TCK 151'e göre suç duyurusunda bulunma hakları var.
Cezası da 4 aydan 3 yıla kadar hapis.
Hem ekmeğinizi kurtarırsınız, hem de "saldırgan" damgası yemekten kurtulup "mağdur" olduğunuzu tescil ettirirsiniz.
***
Tabii, savcılarımızın ve hakimlerimizin de yapması gerekenler var...
Hepimizin gözü önünde göz göre göre, göstere göstere her gün suç işleniyor.
Üstelik, işlenen bu suçlar topluma "demokratik bir hak" olarak sunulmaya çalışılıyor.
Oysa, TCK'daki hükümler çok açık.
Kanunsuz gösteri yapmak suç. Polise molotof kokteyli, havai fişek, taş ve sapanla saldırmak ayrı bir suç. Polise mukavemet hukuki yaptırımları olan bir eylem. Kamu malına zarar da aynı. Üstelik hepsi, herhangi bir şikayete bağlı olmadan harekete geçilmesi gereken eylemler.
Hukuk, bunların önlenmesini emrediyor. Önlenemeyince de "sopalı saldırgan" denilen bir takım insanlar ortaya çıkıyor.