Acil olarak sana bir tane yolladım. Bugün eline geçer. Bir bak bakalım...
Daha önceki çalışmalarını da yakından bildiğim için merakla kitabın elime ulaşmasını bekledim.
AMİN adını verdiği kitabın kapağındaki "ZATEN HEP İNANMAYA HAZIRDIK" ifadesini görünce yine iddialı ve el uzatılmayan bir alana girdiğini düşündüm. Eve geçince hızla okumaya koyuldum.
Haklı çıkmıştım. Çok iddialı ve mayınlı bir bölgede dolaşmıştı Gürkan... Bazı küçük ve dar çevrelerde kulaktan kulağa fısıldanan konuların üzerine gitmişti. Örneklerle soruları peşpeşe sorup düşünmemizi istemişti.
Çoğu yerde de okuyucuyu ikna etmişti.
Birkaç noktada Gürkan'la ayrı düşsek de iyi bir çalışma olduğu ortadaydı. Ezber bozduğu tartışılmazdı.
Cesur olduğu açıktı... İngiltere ve Yahudi zenginlerin Cumhuriyet üzerindeki etkilerini isimler ve ilişkiler üzerinden anlatıyordu.
İşte sizin için altını çizdiğim yerler...
Okuyun siz karar verin...
Yazmakta olduğum kitabı konuşuyorduk. Kapının önündeki küçük bir masaya sıkıştık. Az sonra korumalık yaptığı belli olan biri yanımıza sokuldu. Kulağıma eğilip "Müsaitseniz Yaşar Paşa size eşlik edecek" dedi. Şans kapıyı çalmıştı. Heyecanla "Elbette" dedim.
Eski Genelkurmay Başkanı sigarasını tüttürerek masamıza konuk oldu.
Sohbet samimiydi. Merakımı daha fazla dizginlemeyip sordum: "Üç şey açıklanırsa Cumhuriyet temelinden sarsılır.
1) İngiliz belgeleri,
2) Latife Hanım'ın günlükleri,
3) Yaşar Paşa'nın hatıraları. Katılır mısınız?
Sigarasından derin bir nefes çekti.
Arkasına yaslanıp bana bakarak konuştu:
Galiba doğru söylüyorsunuz. İlk ikisi de doğru ama üçüncüsü tamamen doğru...
Talat Paşa da unutulmuyordu. Onun için "Pomak ya da Çingene kökenli.
Enerjik, kararlı, esprili ve çok zeki.
Devrimin yücelttiği kişilerin başında o var. Çünkü kimse 5 yılda Avrupalı devlet adamı seviyesine gelemedi!
Ayrıca çok acımasız ve sözüne güvenilmez biri..."
Toplumda Türkçülük ve özgürlük sesleri yükseltildi. İttihat ve Terakki'nin neredeyse bütün üyeleri bu ideallere yürekten inanıyordu. Bilmeden kurulacak olan ULUS DEVLETİN temellerini atıyorlardı. Türkçülük akımının fikir babası ise bir Yahudiydi:
Moiz Kohen... Ziya Gökalp de ondan etkilenmişti. Kohen'in yazdığı "Türk Ruhu" temel eser olmuştu...
Çanakkale'de Sion Katır Birliği (Zion Mule Corps) İngiliz saflarında yer almıştı. Filistin'den çıkmışlardı. Savaşın bitiminden sonra tekrar Filistin'e dönmüşlerdi.
Yani Yahudiler'in bize hep dost ve müttefik olduğu doğru değildi!
Ancak JUDAİK etkiye açık olacaktı.
Bu devlet görünürde Müslüman ve Yahudi karşıtı, ama özünde Yahudi dostu olacaktı!
Musul-Kerkük'ün ise nasıl gittiği hala bilinmiyor!
Burla Biraderler, sermaye arayan Sedat Simavi'ye reklam karşılığı sermaye verdi! Zaten kağıtları da onlar sağlıyordu. Hürriyet böyle kuruldu.
Kabinede Ermeni Bakan varken hangi soykırım... Techir sonunda uçsuz bucaksız Ermeni toprakları ve malları kime gitti? Tarlalar, bağlar, konaklar kimin üzerine geçirildi? Dışarıdan göç eden belli bir grubun üzerine olmasın!
Bu örnekler gibi altı çizilecek çok konu var. Mesela Antalya'nın küçük ilçesi İBRADI'nın isminin nereden geldiği ve o küçük ilçeden nasıl önemli adamların çıktığı! Kız çocuklarının aslında Cumhuriyet'ten çok önce, Abdülaziz döneminde okulla tanıştıkları, Sherlock Holmes'i Osmanlıca'ya çevirten Abdülhamit zamanında da tavan yaptığı.Tek yapmanız gereken insanları damgalamadan, ötelemeden, farklılaştırmadan okumak... Sadece "Birlikte yaşadığımız insanlar kim?" sorusunun cevabını arıyorsanız güzel bir rehber... Ve "Tarih neden bize böyle öğretilmedi" diye bir daha düşünmek... Başta dediğim gibi bazı önemli noktalarda Gürkan ile çok farklı düşünüyoruz...
Ama yine de kitapta cevabı aranan soruları not etmekte fayda var...