Büyük Aşk...
Osmanlı'nın Cihan Padişah'ı Kanuni Sultan Süleyman ve büyük aşkı Hürrem Sultan'ın bir kız çocukları dünyaya geldi. Efsane bir aşkın meyvesi olan kıza MİHRİMAH ismi verildi. Masalsı bir temeli olsun diye Farsça GÜNEŞ-
AY anlamına gelen bu isim özellikle seçilmişti...
Mihrimah annesi gibiydi. Atılgan ve zekiydi. Babasına da çok bağlıydı. Sık sık saray kurallarının dışına çıkardı. Ele avuca sığmazdı...
Babasının sefer hazırlıklarına başladığını duyan Mihrimah ne yapıp edip kendisini KARABOĞDAN alayı içine attı!
Orduyla birlikte yola çıktı. Günlerce süren yürüyüşten sonra ordu PRUT ırmağı kenarında durdu.
Bütün hazırlıklar tamamdı ama bir şey düşünülmemişti! Gökten boşanırcasına yağan yağmur PRUT'u delirtmişti. Çılgına dönen nehir önüne kattığı her şeyi alıp götürüyordu. Yağışların bir türlü kesilmemesi üzerine KANUNİ karşıya geçmek için KÖPRÜ yapılsın talimatı verdi. Başmimar Acem Ali ne yapacağını şaşırmıştı.
Ama emre uymaktan başka çaresi yoktu. Gece gündüz nehir kıyısında dolaşıp yapacağı hamleyi hesap etti.
Yanında Kayseri'nin Ağırnas Köyü'nde doğup devşirme olarak orduya alınan Sinaneddin Yusuf (Mimar Sinan) vardı. Sinan, daha önce padişahla birlikte Rodos, Mohaç, Belgrad seferlerine yeniçeri olarak katılmıştı. İran seferinde yıldızı parlamıştı. Van Gölü kıyısında bekleyen ordu için KADIRGALAR yapıp toplarla süslemişti. Kısa zamanda elde edilen bu başarı Lütfü Paşa tarafından ödüllendirilmişti...
Paşa, Abdulmennan'ın oğlu Sinan'ı hiç unutmayacaktı!
Acem Ali gece gündüz çalışıp Prut'un üzerine köprü kurdu.
Ancak kurulan köprü, Kanuni göremeden suların altında kaldı.
Büyük moralsizlik orduya hakim olmuştu. Yapılan her köprü, sulara yeniliyordu. Acem Ali çok mutsuzdu. Sinan, bir gün ustasıyla çözüm için dolaşırken bembeyaz bir at üzerinde bir peri kadar güzel olan Mihrimah Sultan'ı gördü. Gencecik bir kızdı Mihrimah... Sinan ise 50'sindeydi... Ama olanlar oldu.
Sinan genç kıza gönlünü kaptırdı.
Tabii kızın bundan haberi yoktu.
Yüreğine söz geçiremeyen Sinan ustasını unutup sadece Mihrimah'ı düşünür olmuştu. Ne yapıp edip onu etkilemeliydi.
Yemedi içmedi, kimseyle konuşmadı...
Bir sabah erkenden kalkıp kendisine çok güvendiğini bildiği Lütfü Paşa'nın kapısını çaldı. Paşa, Sinan'ı karşısında görünce şaşırdı. "Söyle Sinan" dedi.
50 yaşındaki evli Sinan "Bu köprüyü ben yaparım orduyu da karşıya geçiririm" cevabı verdi. Lütfü Paşa kararlı olduğunu görünce "Yürü o zaman Padişah'ın huzuruna çıkıyoruz" diyerek ayağa kalktı.
Uyarısını da yapmayı unutmadı:
Sultanımız çok öfkeli.
Yapamazsan kellen gider!
Aşk ateşiyle kavrulan Sinan aynı kararlılıkla Sultan'ın karşısına çıktı. "Bana 15 gün verin yeter" dedi. Başka seçenek olmadığını bilen Kanuni mecburen "Tamam" demek zorunda kaldı.
Ama hiç umudu yoktu!
Gece gündüz çalışan Sinan içerideki karşı koymalara rağmen sözünü tuttu. 13 günde köprü bitmişti. Yaptığı köprü suyun üzerinde kaldığı gibi ordunun karşıya geçmesini sağlayacak kadar da sağlamdı.
Yaptığı ilk eser AŞKINA kendini anlatabilmek içindi. "Ben buradayım. Benim farkıma var" çığlığıydı!
Sinan'ın gözü Mihrimah'tan başka kimseyi görmüyordu. Acem Ali, çırağının başarısı karşısında derin bir üzüntüye düştü. Ordu karşıya geçerken o dertten orada can verdi. Sinan'ın aklında ise sadece o kız vardı!
İstanbul'a başmimar olarak döndükten sonra kafasındaki asıl hamleyi yaptı.
Mihrimah Sultan'ı istedi.
Bir talip daha vardı. O da Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa...
Evli olan Sinan, Hürrem Sultan'ın karşı koyması sonucu amacına ulaşamadı. Aşkını içine atıp kendini eserlerine verdi. Çalıştı, çalıştı, çalıştı... Ama yine de kalbinden aşkını söküp atamadı. Padişah kendisinden Üsküdar'a Mihrimah Sultan adına bir cami yapmasını istedi. Dünyalar onun olmuştu. Camiye "Eteklerini giymiş bir kadın silüeti" veren Sinan AYASOFYA'dan da etkilenmişti.
2 minareli camiyi herkes çok beğenmişti. Ama Sinan'ın söyleyecekleri daha bitmemişti. Bu kez padişahtan izinsiz Edirnekapı'ya Mihrimah Sultan Camii dikecekti... Ama bu kez TEK MİNARELİ olacaktı. Yalnızlığını anlatmak için...
Aşkını başka türlü anlatmak mümkün değildi çünkü...
Mihrimah'ın saçlarını camiye taşımıştı! Tek minareye karşılık 161 pencere yapmıştı. İçeri süzülen ışıklarla "İÇ GÜZELLİĞİ önemli" diyordu. Asıl mesajı ise kimse bilmiyordu. Mihrimah bile...
Yılda bir kez gece ve gündüzün eşit olduğu bir günde GÜNEŞ Edirnekapı'daki tek minarenin ardından batarken Üsküdar'daki çift minarenin arasından AY kendini gösteriyordu. Ve bu yılda sadece bir kez o da Mihrimah Sultan'ın doğum günü olan 21 Mart'ta oluyordu...
Aşkını böyle yaşatıyordu Mimar Sinan... Hem de asırlardır...
Dün Ataşehir'de ibadete açılan Mimar Sinan Camii'nin mimarı Hilmi Şenalp Bey'le telefonla konuştuk. "Her mimar eserine bir İMZA atar. Sizin de böyle sırrınız var mı?" diye sordum. "Birlikte gezersek söylerim.
İsterseniz cami tamamlansın öyle gezelim" dedi... Merakla bekliyorum. Aramızda kalmak kaydıyla bütün sırrı sizlerle paylaşacağım...