Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettiği zaman şehrin ileri gelen YAHUDİLERİ Hahambaşı müessesesinin ne olacağını sordu. İlk buluşmada hahambaşılığın ÖMÜR BOYU olması kararlaştırıldı. Yakın zamana kadar böyle sürüp gitti!
Hahambaşı David Asseo zamanında işler değişti. Ömür boyu seçilen ASSEO, 7 yıl yatalak kalınca birileri CEMAATİ "Bu işler böyle olmuyor!" diyerek karıştırmaya başladı. Bu EL kiminse kısa zamanda sonuç aldı. İSHAK HALEVA vekaleten görevi üstlendi. Koltuğa oturur oturmaz birileri tarafından BASKI yapılmaya başlandı.
İşte bu noktadan sonra Türkiye Musevi Cemaati'nde işler rayından çıktı! Protokolde yeri olan Cemaat Başkanı seçiminde KAOS çıktı. Yasal bir altyapısı olmayan BAŞKANLIK seçimlerinde birileri ortaya çıkıp "BAŞKAN BENİM" diye bağırmaya ve dediklerini yaptırmaya başladı... Sami Erman ve Bensiyo Pinto gibi...
Unutmadan söyleyelim iki konsey oluşturuldu; Bet-Din ve Konsey Laik diye...
Dışarıdan gelip sözünü dinleten bu isimlerden sonra CEMAATİN kontrolündeki bazı malların el değiştirdiği iddiası ortaya atıldı.
Çok değerli taşınmazların ucuza gittiği söylendi! Kimlerin desteğini aldığı belli olmayan insanlar cemaat adına söz söylerken, İstanbul'da yaşayan YAHUDİ VATANDAŞLARDA korku başladı. Üzeyir Garih'in öldürülmesinden sonra bu tedirginlik her eve girdi! Fakat hiçbir zaman DEVLETE gitmeyen Yahudi Cemaati yine kendi içinde sessiz kalmayı tercih etti. Başka da şansları yoktu zaten. Dönemin Emniyet Müdürü HASAN ÖZDEMİR bütün Yahudiler'i toplayıp "Bu işi karıştırmayın.
Sizin için kötü olur" diyordu...
Garih'ten sonra 2003'te ŞİŞLİ'de ünlü diş hekimi Yasef Yahya evine giren DİNCİLER (!) tarafından öldürüldü. Başından vurulan Yahya'nın çok önem verdiği NOT defteri ortadan kayboldu. İşler daha da karıştı.
Yahya'nın dişlerini yaptığı bütün yaşlı YAHUDİLER tehdit edilmeye başlandı. Cemaati korumak için PARA alan güvenlik şirketindeki YAHUDİLER de işin içine girerek ÖZEL KORUMA İÇİN ÖZEL FİYAT listesi sundu!
Kimse Yahya'nın başına gelenleri sorgulayamadı. PİNTO ise işe hiç karışmadı. Uzak durdu.
Garip bir şekilde aynı zamanda Museviler'in ibadet yerlerinde BOMBALAR patladı.
Bombalardan sonra DÜNYA YAHUDİLERİ ellerini cebine attı.
Hatırı sayılır bir para Türkiye'ye geldi. Ancak ne olduğu, nereye harcandığı pek bilinmedi...
Cemaat diken üstünde yaşarken, kime güveneceğini bilemezken BELGRAD ORMANI'ndaki intiharla bir kez daha sarsıldı!
Olay için intihar açıklaması yapılsa da kimse buna inanmadı. İsrail El-Al Havayolları Türkiye Genel Müdürü Moşe Kohen'in de peşine düşen olmadı. Ne cemaatten ne de devletten "Bu işin arkasında ne var" diyen çıkmadı. Olay kapandı gitti...
Üstelik Kohen'in de NOT DEFTERİ kayıptı!
Sessiz telefonlar ve açık açık tehdit altında yaşayan Yahudiler iyice içe kapandı. Çıkar yol bulunamıyordu. Cemaatin başındaki isimler "gerekeni yapıyoruz" demelerine rağmen savcılığa bir tek dilekçe dahi vermiyordu.
Tehlikenin nereden geldiği artık belli değildi. İzler hem cemaatin içine hem de dışına götürüyordu...
Bütün bunlar yaşanırken KAFES EYLEM PLANI diye bir şey ortaya çıktı.
Plan, AZINLIKLARA yönelik suikastlardan söz ediyordu. Hedef KAOS'tu... Korku dağları kaplamıştı. Kimse güvende değildi. Bunca asker içeri alınırken bu planla ilgili bir arpa boyu yol alınmıyordu... Yüzlerce yıldır bu ülkede yaşayan insanlar rahat uyuyamıyordu.
Herkes yakında SANSASYONEL bir eylem bekliyordu!
İşte bu şartlar altında dün HAYATİ KAMHİ olayı yaşandı.
Baba Jak Kamhi, 500. Yıl Vakfı'nın kurucusuydu! Dünyaya "ERMENİ SOYKIRIMI OLMADI" diyen insanların başında geliyordu. Ömrünü bu işe adamıştı. Tıpkı Üzeyir Garih gibi... Türkiye'nin en karanlık yılı olan 1993'te Baba Kamhi suikasttan şansının yardımıyla kurtulmuştu. Ama anlaşılan ailenin çilesi bitmemişti!
2000 yılında eşinden boşanan ve işleri yolunda olan Hayati Kamhi evinde canına kıymıştı!
Üstelik büyük bir aşk yaşarken...
NEDEN? Şimdilik kimse bunu bilmiyor.
Ama sorular orta yerde duruyordu:
Öyle ya, bir Müslüman öldüğünde Suudi Arabistan Konsolosu mu gidiyordu evine! İsrail bir Türk vatandaşıyla NEDEN ilgileniyordu?
Mesajı neydi, kimeydi?
28 Şubat'ı yapan güçler hala ayakta ve diriyse, ki öyle!
Büyük Yahudi sermayesinin dikkatini Türkiye'ye çekmek için çırpınıyor!
Ajandalarında ise DİNCİLER ADAM ÖLDÜRÜYOR iddiası var! Eski ama bilindik bir yöntem. "Tutar mı?" derseniz cevabım çok net: Hayır tutmaz! Çünkü bu filmi izledik artık kimse izlemez. Ya yönetmeni ya senaryoyu değiştirmeleri gerekir...
Bir SPIELBERG bulmaları şart...
Yoksa işleri zor!