BÖLGEMİZDE yaşanan gelişmeleri nasıl okuyacağız... HTŞ gelip Esad'ı devirdikten sonra bizi ne bekleyecek? Kim önde kim arkada? Kim açıkta kim gizleniyor? Gücü elinde tutsa da sahnede olmayan kim?
Gelin bunlara bakarak ilerleyelim...
Öncelikle şunun altını çizmek şart...
Ülkelerin hedefleri ortaksa politikaları birbirlerine zarar vermez!
Ve dahası ittifak yaparlar. Böyle yürürler... Bu önemli...
Devam...
YPG/SDG'nin ne olacağı aynı zamanda Irak'ın- Suriye'nin ve İran'ın ne olacağı sorusuyla ilgilidir...
Amerika, Irak'a yeryüzündeki en büyük rakibi AVRUPA için girdi. Amacı Berlin-Paris-Brüksel hattının enerji bağımsızlığının önüne geçmekti. Öyle de yaptı.
Rusya ile bağını da KUZEY AKIMLARDA koparıp tamamen kendine bağladı.
Burada Washington'un yanında Londra'nın da yer aldığını ANLAŞMANIN tamamlandığını görüyoruz. Ortak hedefler İTTİFAKLARI getirirdi!
Türkiye de yerini burada alıyor ve önüne bakıyordu...
Doğru mu? Net...
Amerika IRAK'a girdikten sonra da Paris- Berlin hattının bölgeye inmesini önlemek için elinden geleni yaptı. Mesela Fransa'da Hz. Muhammed karşıtı yayınların önünü açtı. Elysee Sarayı ile Ortadoğu arasına kalın bir duvar örülmesi için çabaladı. PKK da bu küresel mücadelenin ortaya çıktığı alandı. Zararı Türkiye görse de BÜYÜKLER işin içindeydi... İran, Çin ile yakınlık derecesini çok öteye taşısa da rejimin akıl hocaları Fransız'dı. Avrupa ile sağlam derin bağları bulunmaktaydı.
PKK üzerinden Şİİ kartı üzerinden bölgeye yayılan yayılmak isteyen bir İRAN gerçeği bulunmaktaydı.
İsrail'in HAMAS üzerinden, Hizbullah üzerinden, Nasrallah üzerinden, Haniye üzerinden hedef aldığı da buydu. 7 Ekim HAMAS saldırısından hemen sonra BÖLGENİN DEĞİŞECEĞİNİ yazmamın nedeni buydu... Ortada büyük bir eylem vardı ve bunun HAMAS'a bir fayda getirmeyeceğini, aksine zarar vereceğini görüyordum.
Öyle de oldu. Kurgu sahneye alındı. Ortalık kan gölüne döndü. İsrail GAZZE'ye bomba yağdırırken Şam'a dönüyor, İRAN temsilciliklerini vuruyor, generallerini tasfiye ediyordu.
Suriye'de Esad rejimini deviren yeni yönetimin lideri HTŞ'nin bir numaralı ismi Ahmed Şara, "Eğer biz Şam'ı ele geçirmeseydik, İsrail Suriye'ye saldıracak ve Türkiye ve İran'ın da içinde yer aldığı bölgesel bir savaş çıkacaktı" dedi.
Esad devrilmeden önce Filistin, Gazze Şeridi, Lübnan ve Yemen'e saldırılar düzenleyen İsrail'in Suriye'ye girmeyi planladığını ve İran'ın da ülkeye müdahale edeceğinin bilgisine ulaştıklarını söyleyen Şara, "Bu aşama bölgesel anlamda çok önemli bir safhaydı. Bölge çok büyük küresel bir savaşa maruz kalacaktı. Suriye üzerinden başlayacaktı. Suriye'nin saldırıya uğramasından bahsediyoruz..." sözleriyle ŞAM'a yürümelerinin zorunluluk olduğunun altını çiziyordu. Şara, İran'ın IRAK'taki tüm güçlerini SURİYE'ye aktararak, gücü eline geçirme planları yaptığını da vurguladı.
HTŞ'nin ve Şara'nın İngiliz istihbaratına yakınlığını kenarda tutacak olursak, bilginin nereden geldiğini anlamakta zorlanmayız.
Belli ki İNGİLTERE, AVRUPA - İRAN hatta ÇİN odaklı bir hareketin varlığından haberdardı. Bunu Türkiye ile paylaşmaması mümkün değildi. İsrail ŞAM'ı aralıksız vuruyor, HTŞ de yola çıkıyordu.
Bu kıskaç, İRAN ve destekçilerinin BAAS'ın arkasında bulunma ihtimalini ortadan kaldırıyordu.
İngilizler, Türkiye'yi de yanlarına alarak Rusya'yı da bölgeden sürüyorlardı. Zaten TAHRAN'ı sindiren de bu gelişmeydi...
Peki Şİİ EKSENİ etkisi budanınca bölgeye kim hakim olacaktı. Türkiye BÖLGESEL güç adayı olarak farklı kimlikleri, inançları, mezhepleri bağrında taşımaya başlayalı çok olmuştu. Tek ve öndeki aday doğal olarak ANKARA'nın kendisiydi.
Avrupa-Rusya-İran hatta ÇİN odaklı itirazlar gelecektir.
Suriye'de iç savaşı kışkırtmak isteyenler de olacaktır. Sürpriz değil. Bu önemli. Ancak daha önemlisi Devlet Bey'in dünkü sözlerini dinleyince bunun muhatabının Amerika olduğunu anlıyorum. Devlet Bey İMRALI'ya ziyaretin çok önemli olduğunun altını çiziyor ve şunları söylüyordu: Türkiye'nin kararlılığı karşısında PKK/ YPG terör örgütü Irak'ın kuzeyinden Fırat'ın doğusuna kadar hiçbir bölgede tutunamayacak. Silahlar ya gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir.
Türkiye, yurt içinde ve yurt dışında teröre kesinlikle müsamaha göstermeyecektir...
Türkiye için kader ve karar anı gelmiştir... Oyalanacak ve vakit kaybedilecek zaman kalmamıştır...
MHP lideri Bahçeli, "Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğ�� tartışma kabul etmeyen bir konudur..." derken de YPG/SDG üzerinden bir hamle hazırlığı olduğunun işaretlerini veriyordu sanki...
Devlet Bey'in altını çizdiği tehditler güncel olsa da yine de ANGLOSAKSON AMERİKAN ittifakının Türkiye'nin çıkarlarına, güvenlik kaygılarına kulaklarını tıkayacağını düşünmüyorum.
Ankara'nın bölgesel güç olma yolunda ilerlemesine KÜRTLER'i büyüterek ses çıkarmama ihtimalleri elbette akıllarının bir köşesinde vardır... Zaten bunu bir KÜRT KARTI üzerinden bir de EKONOMİK şablonlarla yapabilirler...
Belli ki PAZARLIKLAR sürüyordu... Son tahlilde Türkiye'nin dediği olacaktı.
İzleyelim...
Herkese iyi yıllar...
NOT: Suriye'nin gelecekte ne olacağını anlatan bir gelişme... Suriye'de kurulan yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Şeybani, ilk resmi yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a yapacağını duyurdu... Para oradan gelecekti çünkü...