SURİYE'DE ESAD düştü. Tası tarağı toplayıp soluğu Moskova'da aldı. Geride öyle ya da böyle stratejik olarak çok büyük bir TOPRAK PARÇASI bıraktı. Herkesin eli kolu orada. Peki sınırlarımızın aşağısında ne oluyordu? Ne olacaktı?
Televizyonlara, gazetelere bakarak anlayabileceğiniz hiçbir şey yok.
Gelin açarak ilerleyelim... Çok konuşulmayan noktalara basarak ilerleyelim...
Bölgedeki oyun, daha önce de yazdığım gibi ARAP BAHARI ile başlayan fırtınanın sonucuydu. Suriye'de o dönem RUSYA'nın da etkisi ve gücü bulunmaktaydı. ESAD'ın ülkesinin alacağı şablona karar verilmediği için de RUSYA'nın bölgesel-küresel rolü henüz son halini almamıştı. Bu iklimin hüküm sürdüğü dönemde RUS HAVA KUVETLERİ Suriye'deki güçleriyle 27 Şubat 2020'de İDLİP'teki Türk taburuna saldırdı. Mehmetçiğin Suriye'de bulunmasından rahatsız olan KREMLİN saldırı emri veriyor, Türk taburu hedef oluyordu.
33 şehit veriliyordu. Tansiyon yükseliyor buna rağmen ANKARA sakin kalmaya özen gösteriyordu.
Şimdilerde kimse konuşmuyor ancak büyük kırılmaydı bu.
Aradan kısa bir süre geçiyor Başkan Erdoğan, yanındaki BAKANLARLA birlikte Moskova'ya uçuyordu.
Gerginliği bitirmek, bir orta yol bulmak için... Hulusi Akar'dan Hakan Fidan'a, Berat Albayrak'tan Mevlüt Çavuşoğlu'na kadar geniş bir kadro Moskova'daydı. Putin saldırı ile yetinmiyor gibi davranarak Erdoğan ile heyetini yani TÜRK DEVLETİNİ kapıda bekletiyordu. Kuralları nezaketi alt üst ederek. Ardından RUS televizyonları bu bekleyiş anlarını KRONOMETRELER üzerinden ekranlara getirerek tepiniyordu.
Bir anlamda Türkiye'yi küçültmeye çabalıyorlardı. Tüm RUS MEDYASI bu topa giriyor ve el birliği ile Ankara'ya çullanıyorlardı...
Doğru mu? Kesinlikle...
Devam o zaman...
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'nın, Rusya'ya verdiği rol değişmese de azalıyordu. Belli bir kulvara sokuluyordu. Putin, elindeki gücü abartarak buna itiraz ediyordu.
"ÇOK KUTUPLU DÜNYA" diyerek kendilerini dev aynasında görüyorlardı. UKRAYNA'daki savaş bunun eseriydi. Washington, Moskova'dan aldığını teşbihte hata olmaz LONDRA'ya veriyordu. Bu sarsıntıyı fazlasıyla büyüten bir adımdı.
ANLAŞILMAYAN DA BUYDU!
Rusya, TARİH olarak çok büyük de olsa DEMOGRAFİK olarak iddialı bir ülke değildi. Koca coğrafyaya sahip çıkacak nüfusu yoktu. Kapının arkasında bekleyen tehlike de bunu en iyi bilen ÇİN'di! Bu sebeple KREMLİN BEYAZ SARAY'dan KO-PA-MAZ'dı...
Ukrayna savaşı devam ederken yeni PAY sahibi İNGİLTERE kendi gücünü, aklını, kabiliyetini PUTİN'e hissettirdi. Moskova titredi! Wagner denilen ÖZEL BİRLİKLER Ukrayna savaşında da önemli yer tutuyordu.
Ancak Prigojin yani Putin'in etrafındaki herkesle kavga eden cephede videolar çekerek tehdit eden isim MI6'in has adamıydı. Şimdiki Ukrayna ASKERİ İstihbarat Dairesi (GRU) Başkanı Kirill Budanov gibi... Yevgeni Viktoroviç Prigojin, Moskova'ya yürüyecek kadar gücü yanında bulan bir isimdi. Hatırlayın o dönemlerde Putin DAĞA çıkıyor sadece ŞOYGU ile görüşüyordu.
Haftalarca Moskova'ya gelemiyordu!
Prigojin'in MOSKOVA'ya yürümesi İNGİLİZLER'in en üst frekansta Putin'e uyarısıydı...
Açıkça "Kabul et, sınırlarını bil.
Yoksa seni götürürüz" diyorlardı.
İstihbaratçı Putin'in üzerine yürüyen Prigojin'in kimin aklı ve gücüyle adım attığını bilmemesi mümkün değildi. PRİGOJİN ANLAŞARAK DURDURULMASA ESAD'ın şimdi yaşadıkları o gün Putin için geçerli olacaktı!
Yanlış mı? Elbette hayır...
Ukrayna'nın ATACMS'lerden sonra İNGİLİZ STORM SHADOW füzelerini Rus topraklarına yollaması da YENİ DENGEDE Putin'e "İmzalar atıldı. Paylaşım tamam" denilmesinden başka bir şey değildi.
Takip edenler bilecektir. Her önemli olayı 2016'dan açıklamaya gayret ediyorum. İngiltere, BREXIT ile AVRUPA'ya veda edip kendi BÜYÜK yolunu çizerken, Türkiye de 15 Temmuz Kalkışması'nı yaşıyordu. İKİ BÜYÜK GÜÇ, İKİ AYRI COĞRAFYADA YENİ TERCİHLERDE BULUNUYORDU. Başkan Erdoğan kesinlikle yeni dönemi en iyi okuyan liderdi... İngiltere-Türkiye ortaklığının inşası KÜRESEL DENGELERİ sarsan, değişimi zorunlu kılan bir hamleydi. İçinde büyük akıl barındırıyordu. Libya'da RUSLAR'ın WAGNER'ini durduran Türkiye'nin aklıydı ve bileğiydi.
İHA'lar SİHA'lar ve Türk Devlet aklı Ruslar'a orada geçit vermiyordu. Aynı hamleler Azerbaycan Ermenistan savaşında da görülüyordu.
Mehmetçik BAKÜ sokaklarında "UYGUN ADIM" yürüyor gözlerimiz yaşarıyor ancak mevzi kaybeden RUSYA oluyordu. Bunlar yaşanırken Türkiye SURİYE'de ŞEHİT verdiği topraklarda RUSYA'ya karşı hamle yapmadan durmazdı. Duramazdı!
Durmadı da...
Heyet Tahrir eş-Şam yani HTŞ, HALEP'e HUMUS'a ŞAM'a giderken durmayacaktı. Durmayacağını yazdım zaten. Öyle de oldu. Burada olaya SURİYE kadrajı ile bakmak olan biteni açıklamaya yetmezdi.
KÜRESEL mercek de kullanmalıydık.
Buradan bakınca "Ruslar ESAD'ı yalnız bıraktı" sonucu çıkarılabilirdi.
KÜRESEL ölçekte ise yeni rollerine, yani AVRASYA'ya razı olduklarını ilan ediyorlardı. Rus uçaklarının HTŞ yürüyüşünden önce çekildiğini Rusya'ya döndüğünü paylaşmıştım!
Bu niyeti de kurguyu da ortaya koyuyordu. HTŞ büyük ve planlı bir güçtü. NATO da işin içindeydi.
Putin rolüne razı olmayıp şartlarını zorlayıp ESAD'a yardım gönderse sonuç değişmeyecekti. Ruslar da HTŞ karşısında kaybedecekti.
Tutunamayacaktı. Bu PUTİN'in indirilmesine kadar uzanacak bir siyasi zelzeleyi başlatacaktı.
KURSK'u UKRAYNA'dan alamayan, Kuzey Kore'den ithal asker getiren Rusya kendi gerçek gücüyle sınırlarıyla tanıştırılıyordu. Başkan Erdoğan liderliğini konuşturuyor KREMLİN'de bekletilmesinin cevabını 4 yıl sonra vererek Rusya'yı ORTADOĞU'dan atıyordu.
Rusya'dan S-400'ler de alınsa, nükleer santral için ortak adım da atılsa Moskova'nın dünyaya açılan tek kapısı Türkiye bile olsa KREMLİN'deki "BEKLETME" Putin'in siyasi hayatındaki en ağır fatura oluyordu. Putin'e kaybettiren Amerika-İngiltere'den daha çok Türkiye'ydi. Medya bunu görmese de anlamak istemese de durum buydu. Geçtiğimiz hafta Rusya'nın GAZ ÜZERİNDEN karşılık veremeyeceğini de yazdım.
Veremezdi. Öyle bir gücü yoktu!
Tarih olarak büyük olsanız da güncel şartlar gerçekle örtüşmediğinde geriliyordunuz... Rusya orada duracaktı. Ukrayna'dan aldıkları ile yetinecekti. Çin'e mesafeli DEFANS yapacaktı. AVRUPA ile ilişkilerini kesecekti. Pozisyonu, görevi buydu. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra İngilizler'den İMPARATORLUĞU alan Washington, Londra'yı yanında görmek istiyordu. ANGLOSAKSON ittifakı Türkiye'nin gücüyle gücüne güç katıyordu. Faturayı Putin ödüyordu. Avrupa da İran da Irak da Suriye de kaybediyordu. Kazanan TÜRKİYE ve BAŞKAN Erdoğan oluyordu. "Türkiye asla ve kat'a ÇİN'e, Rusya'ya dönemez, gidemez" diye yazdığımda anlamayanlar tepki gösteriyordu... Ne oldu şimdi!
Gazze'de sessiz kalan, kalmak zorunda olan ÇİN geçtiğimiz aylarda ESAD'ı, eşini ve SURİYE DEVLETİ'NİN çekirdeğini Beijing ve Changzhou'da ağırladı. EN üst düzey karşılama yapıldı. Birlikte kadeh kaldırıldı! Çin de RUSYA gibi ESAD'ın yanındaydı! Görünürde öyleydi değil mi? Sonuç! YIKIM...
Elinde çubukla ekranları dolaşanların anlamadığı için anlatamadığı gerçeklerdi bunlar.
AMERİKA tek büyük güçtü. Yanına İngiltere'yi de katarak yürüyordu.
Tarihi doğru okuyan Türkiye de doğru yerde duruyordu. KONUMU doğru belirleyerek geleceğe DOĞRU ilerliyordu. Büyüyordu... Mesele bu...
NOT: 7 Ekim HAMAS saldırısıyla "her şey değişecek" diye yazdım. Binlerce kez... Değişimi izleyin şimdi...