ANKARA'DAKİ gizli manşet belli ki SURİYE'nin kuzeydoğusundaki SDG/YPG oluşumu. Ne yapılacak? Nasıl yapılacak? Ne zaman yapılacak?
Sonrasında ne olacak?
Siyasetin akış hızını da belirleyecek bu soruların cevabı, KÜRESEL sonuçlar doğuracağı için bölge tetikte... Devlet Bey'in çıkışlarından sonra ÖCALAN vurgusunu yapması ve bunu ısrarla 3 haftadır devam ettiriyor oluşu durumun kritik olduğunu ortaya koyuyordu!
Devlet Bey'in bu çıkışı sürpriz olduğu kadar ilginçti de...
Yakın zamanda Amerika'da Bozkurtlar'ın TERÖRİST İLAN
EDİLİP EDİLMEMESİ
TARTIŞILIYORKEN,
Devlet Bey'in bölgenin geleceği için Amerika ile çalışılabileceğini, ortak bir kulvar oluşturulabileceğini söylemesi beni hem şaşırttı hem de riskin büyük olduğu duygusuna kapılmama neden oldu. MHP her vakit Amerikan karşıtlığı yaptı. Kendilerince haklı nedenleri de çoktu. Bahçeli, Trump değerlendirmesi yaparken aslında Washington'a zeytin dalı uzatıyor söylemese de "sorunları birlikte çözmek mümkündür" diyordu. Sık sık yazdığım gibi ÖCALAN kendisini Kenya'da alıp Türkiye'ye teslim eden güce yakındı...
Açalım...
Girişte de belirttiğim gibi mesele KANDİL değil YPG'ydi.
Yani Suriye'nin üçte birini kontrol eden KÜRT GÜÇLERİYDİ.
Peki neler olmuştu? Hatırlayıp ilerleyelim...
Demokratik Birlik Partisi (PYD), 2003'te Suriye'de kuruldu. Kuruluş bildirisinde Öcalan'ın ifadelerine de yer veriliyor; Suriye'nin kuzeyi için "kutsal Rojava" deniliyordu. Tarih ne? EVET; Amerika'nın IRAK'a müdahalesiyle aynı zaman... Yani Amerika hesabını daha o zaman yapıyordu!
ARAP BAHARI geldi, MAĞRİP'i vurdu attı. Yıllarca iktidarda kalmış isimleri sildi süpürdü. Tunus-Libya-Mısır- Suriye-Bahreyn-CezayirÜrdün- Yemen fena sarsıldı.
Suudi Arabistan-Moritanya- Umman-Irak-Lübnan ve Fas orta dereceli sarsıntılar yaşadı.
Türkiye de bunu GEZİ ile tattı.
İktidar uçurumun kenarından döndü. ARAP BAHARI geldi, Suriye'ye dayandı. Son duraktı.
2011'de Suriye'de iç savaş başladı. PYD, 2012'de silahlı örgütünü oluşturduğunu duyurdu!
Halk Savunma Birlikleri'ni yani YPG'yi...
Savaşın ilk aylarında Suriye ordusu kuzeyden çekilince YPG elini oynatmadan hakimiyet kurdu. GARİP! Afrin, Kobani ve Kamışlı'daki devlet binalarının çoğuna PYD bayrakları çekildi. YPG, Ocak 2013'ten itibaren sınır bölgesinde Suriyeli muhaliflerle savaşmaya başladı ve topraklarını genişletti. Bu tarih çok önemliydi. 2013 hem bizim için hem bölge için kritik bir virajdı. Mısır'da darbe, Türkiye'de GEZİ, Katar'da devir teslim gerçekleşiyordu. HAMASMÜSLÜMAN KARDEŞLER ekseniyle mücadele silahların gölgesine taşınıyordu. SİSİ ilk hamleyi yapandı... Mursi de ilk büyük kayıp...
YPG'nin bu hamlesine yerel görünümlü KÜRESEL bir cevap geliyordu. Ne zaman? Bir yıl sonra! Ocak 2014'te de PYD, Kobani, Kamışlı ve Afrin'de özerklik ilan etti. Aynı anda IŞİD ortaya çıktı. Büyük bir istihbarat operasyonu sahne alıyordu! YPG kontrolü dışındaki yerleri ele geçirdi. Eylül 2014'te ise işin rengi değişti. IŞİD ilk kez YPG'nin olduğu bir bölgeye, Kobani'ye saldırmaya başladı. Amerikan yönetimi anında IŞİD'e karşı YPG'ye silah yardımı yapmaya başladı. Havadan atılan silahlar günlerce dünya medyasında manşet oldu. Türkiye, verilen silahlara sert tepki gösterdi.
Ancak Hollywood'u da içine alan KÜRESEL dalga karşısında geri adım atıldı. PEŞMERGE HABUR'dan geçerek KOBANİ'ye girdi. ÇÖZÜM SÜRECİ ise hala canlıydı.
Türkiye tepkisini sürdürse de Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın o dönemki sözcüsü Marie Harf, "PYD'yi terör örgütü olarak görmüyoruz" dedi.
Kobani'de IŞİD'i mağlup eden YPG'ye ABD desteği sürdü...
Hem maddi hem de tırlarla silah yardımı alan örgüt, bir süre sonra Fırat'ın doğusunda kontrol ettiği alanı genişletti. Temmuz 2015'te Türkiye'deki çözüm süreci sona erdi. Ankara, YPG'ye karşı tutumunu sertleştirdi.
Salih Müslim de "terörist" ilan edildi. Ancak YPG, IŞİD'e karşı SAVAŞAN ve insanlığı kurtaran bir örgüt olarak sahneye sunuldu. Savaştıkları AŞIRI İSLAMCILARDI. Ve YPG onları alt eden bir oluşumdu.
Paket böyle süslendi. Sahneye itildi.
Buradaki asıl konu, bakılması gereken asıl nokta Amerika gibi bir güç TEZ-ANTİTEZ üzerinden kendi çalışacağı ortağını seçmesiydi. IŞİD olmasa YPG'nin kabulü mümkün değildi.
NATO'nun BATI İTTİFAKININ YPG'yi benimsemesi için kitlelerin YPG'nin arkasında yer alması için bir ALGI çalışması gerekiyordu. Amerika, IŞİD üzerinden bunu mükemmele yakın bir şekilde yapıyordu. Yani büyük güç olarak istediği sonuca ulaşmak için 'neden'i buluyor sonra tepkimeyi başlatıyor ve hedeflediği sonuca ulaşıyordu.
ARAP BAHARI'nın getirdiği rüzgar Suriye'ye gelip dayanıyor, 1991'de IRAK'ta başlattıkları KÜRT KARTINI burada IŞİD üzerinden büyütüyorlardı.
Türkiye'de ise o zamanlar "IŞİD Amerika'yı yendi" tartışmaları ekranları süslüyordu... Şaka gibi değil mi...
Trump, Ortadoğu'dan askerlerini çeker mi? Çekmez.
Çekse bile artık İsrail'in yanında yer alacak kadar donanımlı bir grup sahadaydı. 10 yılda inanılmaz bir yardım yapılarak YPG büyütülmüştü. KOBANİ, Amerika'nın dünyaya YPG'yi "İŞTE YENİ ORTAĞIM" diye tanıttığı arenaydı. Trump "askerlerimi çekeceğim" dese de GENERAL MAZLUM'un mektubunu Başkan Erdoğan'a yollamayı ihmal etmiyordu.
Ve bu yapının kuruluşunda, temelinde ÖCALAN etkisi vardı. Suriye'deki yapının Kandil'dekilerden farklı olduğu da SIR değildi. Bunlar ORDU hiyerarşisi içindeydi.
İşte bu akış son tahlilde Devlet Bey'in ÖCALAN kartını masaya getirmesine yol açıyordu. Nasıl IŞİD bir sonuca ulaşmak için atılan ilk taş ise İsrail'in HAMAS'a saldırısı da aynı kulvardaki diğer taştı. ARAP BAHARI liderleri bir bir devirerek SURİYE'de park ediyordu.
KÜRTLER üzerinden Ortadoğu DEĞİŞTİRİLECEKTİ.
Oyunu, kurguyu doğru okuyup okumadığımız ayrı bir tartışma... Gelinen noktada YPG-SDG, NATO'nun gizli müttefiki... Hepsi destekliyor, onay veriyor, laf ettirmiyor.
Kürt kartına bakış açımız bizi ÖCALAN kartını oynamaya mecbur bıraktı. Bundan sonra gideceğimiz nokta da bu soruna ilişkin yaptıklarımız ve yapmadıklarımız ile yakından ilgili olacaktı... Devlet Bey'in "VATAN TEHDİT ALTINDA" sözünü bu çerçevede düşünmenin sağlıklı olacağı fikrindeyim...
Duygusal tepkilerden çok kurguyu anlamaya yarayan rasyonel bir tutumla gidilmeli...
Büyük güçler "NEDENLERİ" oluşturup sonuca giderler. Biz "NEDEN"i iyi okuyup sonuçta ipi göğüsleyen taraf olmalıyız...