Ancak pek sevmezdik!
Yorulmak istemezdik! "Nasıl olsa birileri çıkıp açıklama yapardı!" diye beklerdik! Ancak geniş düşünmeye mecburduk!
Dünyanın en kritik ülkesinde yaşayan bir millet olarak her daim uyanık olmak zorundaydık! AKLIMIZI kimseye emanet etmeden doğruyu bulabilmeli, ülkemiz üzerinde hesapları olanları sobelemeliydik!
Dün 7 OCAK'ın neden önemli olduğunu yazdım!
Günlük hayatımızda hiç yeri olmayan ancak ULUSLARARASI SORUN haline getirilen bir mesele Ankara'da karara bağlanacaktı! HAVA SAVUNMA SİSTEMİ'nin kiminle, hangi ülkeyle yapılacağı netleşecekti! Peki, ne oldu?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce geriye gidelim... Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, resmi bir ziyaret için ÇİN'e gitti! Yanılmıyorsam tarih 23 Haziran 2009'du! Abdullah Bey, Çin'in hassasiyetini bildiği için URUMÇİ'ye gitmek için talepte bulunmamış ama yetkililer JESTLE karşılık vermişti! Abdullah Bey ziyarette "Uygur Türkleri, tabii ki Çin'in vatandaşları. Ama onlar, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinde köprü görevi yapıyorlar. Uygur Türkleri ile aynı kökten geliyoruz, aynı dine inanıyoruz. Bunu, Çin yönetimi dahil kimse inkár etmiyor. Önemli olan, herkesin olduğu yerde ülkesiyle bütünleşmesi, hem de bulunduğu yerden Türkiye ile dostluk ve işbirliğine köprü vazifesi görmesidir" dedi...
Normalde söylenmesi gerekenlerdi! Ama öyle değildi! Dünya dengesini yerinden oynatacak bir hamleydi bu! Zaten öyle oldu! ANKARA-PEKİN yakınlaşmasını istemeyen Washington hemen devreye girdi! Amerika'da yaşayan RABİA KADİR isimli zengin bir kadını harekete geçirdi! URUMÇİ karıştı!
Çin güvenlik güçleriyle Uygurlar arasında başkent Urumçi'de patlak veren çatışmalarda 156 kişi öldü, 828 kişi yaralandı. Olayların fitilini, bir oyuncak fabrikasında zorla çalışmaya götürülen Uygur kadınlara sarkıntılık yapılması ateşledi! Bunu engellemeye çalışan iki UYGUR'un öldürülmesi ortalığı ayağa kaldırmaya yetti de arttı bile!
Yani bir güç bize "ÇİN'le biraraya gelemezseniz! Bu öyle kolay değildir!
Faturası vardır!" demek istiyordu!
Şimdi de dün vahşi bir saldırının yaşandığı Fransa'ya geçelim!
Ama DÜN'den önce dün vardı!
Gencin "Allahüekber" diye bağırdığı söylendi.
IŞİD'in Paris'e saldıracağı iddia edildi!
VE DÜN...
Bir el FRANSA'yı MÜSLÜMANLAR üzerinden uyarıyordu! Saldıranlar Müslüman, zarar görenler Fransız'dı! GARİPTİ DOĞRUSU! Türkiye FÜZE SAVUNMA SİSTEMİNİ Çin'e vermeye kalkmış, bir anda KOBANİ dünyanın sorunu oluvermişti! 6-7 Ekim olayları patlak vermiş ve 45 vatandaşımız hayatını kaybetmişti! Aynı senaryo şimdi Fransa'nın başındaydı! Büyük güçler zar atmazdı! Kobani olaylarından sonra HOLLANDE ile yakınlaşma tavan yapmış ve Fransız lider Esad'ı bile "ŞEYTAN!" diye tanımlamaya başlamıştı!
Bütün bunlar olurken Ankara, "Çin tek seçenek değil! Belki Fransa ile FÜZE SİTEMİ konusunda anlaşma olabilir!" deyivermişti! Bu haber en çok Hollande'ı mutlu etmişti! Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere ile birlikte Ortadoğu'da en etkili devlet olan Fransa, Erdoğan'ın çizgisine yanaşıyordu!
Türkiye dünyadaki kilit ülke tanımına tam uyan tek devletti! Eğer Pekin ile yakınlaşma olursa enerji trafiğinden Çin'in ürettiği ucuz malların dolaşımına kadar gerçekleşecek her hamle ABD'yi bitirir, bölgeden silip atardı!
Bu nedenle Ankara'nın asla ve kat'a Çin'e yanaşmaması gerekiyordu! Bağımsız politikalar peşinde koşarken FRANSA da seçenek değildi!
Bu yüzdendir ki Hollande "Allahüekber" diyerek olay yerinden ayrılan teröristler tarafından zor duruma düşürülüyordu! Erdoğan da zaten GEZİ ve SARAY konularında görüldüğü gibi İSLAMCI BİR TEHLİKEYDİ! Yani ÜST AKIL olayları önceden kurguluyor ve "Türkiye Çin'e yanaşamayacağı gibi Fransa'dan da uzak durmalı!" diyordu! Zaten Paris MEDYASININ feryatlarıyla Hollande'ın da Erdoğan'a uzattığı el bir şekilde kesilmeye çalışılacaktı!
Barış sürece başladı! 3 PKK'lı kadın Paris'te infaz edildi! FÜZE SİSTEMİ masaya geldiğinde Çin'in adı anıldı, KOBANİ patladı! 6-7 Ekim olaylarında 45 canımız gitti!
Dün de Paris'te vahşi saldırı yaşanmadan önce DOLMABAHÇE ve SULTANAHMET uyarısı yapıldı!
Hesabı olan güçler Türkiye'nin yanında Fransa'ya da ceza kesiyordu! Bir yanda işi isteyen Çin, diğer tarafta vermeyen ABD vardı! KARİKATÜRİSTLERİN genelde bulunmadığı toplantı salonunun DOLU olduğunu bilenler Kaleşnikofla kurşun yağdırıyor ve İSLAM'a hakaret edenler MÜSLÜMANLAR tarafından cezalandırılıyordu! İnanmamızı istedikleri oyun buydu! Zor da değildi! Zaten "Müslüman demek terörist demekti!"
Bu algıyı yerleştirmek isteyen çok kişi sıradaydı!
Saldırıyı kim yapmıştı? Bunun önemi yoktu!
Belki birileri adına iş tutan Fransız derin devleti!
Bilmiyoruz! Bilmemiz gereken Türkiye'nin attığı zara karşılık verenlerin cezalandırıldığı! Olay bu!
Erdoğan'a yapılan saldırılar da aynı gerekçeyle! İşin garibi içerideki saldırıları da EN OKUMUŞ çocuklar üzerinden gerçekleştiriyorlar!
Bu da garip! Hem de çok!
Ne olur BÜYÜK GÖRÜNEN KÜÇÜK BEYİNLİ adamlara inanmayın! Ülkenize sahip çıkın! Bizim BİZDEN başka dostumuz yok!
Olması da gerekmiyor! BİZ yeteriz!
NOT: Bu yazı bittiğinde Fransa'da saldırı gerçekleşmiş, SAVUNMA SANAYİ toplantısı yeni başlamıştı...