Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 20 Kasım 2024

Rus ruleti

DONALD Trump, BAŞKAN olup Beyaz Saray'a geldiği 2016'da kendisini bir savaşın içinde buluyordu.
KÜRESEL iddiası olan AKIM haliyle BAŞKANI sarıp sarmalamak, yolunu belirlemek istiyordu. Trump, Beyaz Saray'a geçtikten sonra ne kadar gerçekçi olduğu belli olmayan "RUSYA SEÇİMLERE HİLE
KARIŞTIRDI" iddiasıyla meşgul oldu. Olmak zorunda kaldı. Savcı Robert Mueller açtığı dosyayı diri tutmak için çok çabaladı.
Çiçeği burnunda Başkan Trump, Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flyn'den kampanya direktörü MANAFORT'a kadar yaklaşık 60 arkadaşını görevden aldı almak zorunda kaldı.
Büyük çoğunluğu RUSYA ile irtibatlandırıldı.
Trump BAŞKAN olarak dirense de damadından kızına kadar çok kişi MOSKOVA'ya geliş gidişleri nedeniyle mercek altındaydı. RUSYA KARTI daha o zaman açılmıştı. FBI Başkanı James Comey'in de dahil olduğu önemli bir eksen Trump'ın RUSYA'dan uzak durması gerektiğini düşünüyor ve yollara taşları buna uygun şekilde döşüyordu. Oysa Washington, SOĞUK SAVAŞ dengesini Moskova üzerinden inşa etmişti. İYİ POLİS, KÖTÜ POLİS şeklinde dağıtılan roller DÜNYAYA SAVAŞSIZ bir iklim getirmişti. Amerika el altından da RUSYA'ya nükleer teknolojiyi veriyor, gücünü artırıyordu.
GÜÇ DENGESİ "KORKUYA"
RAĞMEN SAVAŞSIZ
SÜRÜYORDU.
Aynı Amerika 2000'lerin başına yerleşik sistemle mücadele etmek için GÖREVE GELEN Putin'e de destek atıyordu.
Petrol fiyatlarını zıplatıp içeride operasyon yapmasını sağlıyordu.
ELİT SINIFI TASFİYE
ETMESİNİN ÖNÜNÜ
AÇIYORDU! Birkaç kez yazdığım gibi 2008'de BUSH ile PUTİN'in dans görüntüleri çok sonra ortaya çıkıyor ve herkes rakip olduklarını düşünürken, birlikte HALAY çektikleri görülüyordu. Putin'in göreve gelişinin 20. Yılı nedeniyle arşivler açılıyor ve İKİ LİDERİN DANSINI izliyorduk!
Yani sahne önünde olanla, arka plandakiler bambaşkaydı.
İşinde gücünde olan insanların bunu görmesi bilmesi pek kolay değildi.
Trump, BEYAZ SARAY'a çıkıyor ve ilk yurtdışı gezisini SUUDİ ARABİSTAN'a yapıyordu. Oradan da İSRAİL ve VATİKAN'a geçiyordu.
Biden ise ilk seyahatini LONDRA'ya KRALİÇE'ye giderek gerçekleştiriyordu.
Dün de yazdığım gibi Trump'ın KRALİÇE'yi Windsor'da ziyareti açık net hakaretlerle doluydu.
Seremonide resmen Kraliçe'yi eziyordu... Ayakta beklettiği yetmiyor bir de kameraların önünde yok sayıyordu.
Devam...
2017'de York Dükü Prens Andrew ile Dışişleri Bakanı Boris Johnson, ilişkileri geliştirmek için Türk-İngiliz Tatlıdil Forumu'na katıldı.
Antalya'ya geldi. Prens Andrew ile Dışişleri Bakanı Boris Johnson'ı, Antalya Havalimanı'nda İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore karşıladı.
Büyükelçi Moore daha sonra MI6'in başına geçti. Ve açık net olarak RUSYA'yı hedef aldı. Eleştirdi. "Gücü eriyen bir devlet" olarak nitelendirdi.
Putin, "Zamanla öğrenirsin" cevabı verdi. "İlişkileri bozmak için uğraşma" dedi. Ancak BREXIT'ten sonra 15 Temmuz DARBE GİRİŞİMİNİN ardından İngiltere ile Türkiye KÜRESEL bir ittifakın ayrılmaz parçaları oluyordu. TATLIDİL FORUMU için gelen Johnson, "Birleşik Krallık dış politikamızın ufuklarını genişletmeli, Türkiye dahil tüm dünyadaki dostlarımızla bağlarımızı güçlendirmeli. Bu bizim 'Küresel Britanya' dediğimiz şeyin esasını oluşturmaktadır.
Türkiye, Birleşik Krallık'ın vazgeçilmez bir ortağı olmaya devam edecek. Karşı karşıya olduğumuz en ciddi sorunların ön saflarında siz varsınız..." diyordu.
İngiltere TÜRKİYE'ye yaklaşıyor, Rusya'dan ise iyice kopuyordu. Aradaki gerginlik manşetlere çıkıyordu. İngiliz Genelkurmay Başkanı, "Kara savaşlarında Ruslar'la çatışmaya hazır olun" diyecek kadar işin rengini değiştiriyordu.
UKRAYNA SAVAŞI ile gerginlik dizginlenemeyecek bir boyuta ulaşıyordu. Kavga büyüyordu. Avrupa tümüyle zarar görse de İngilizler Kremlin'in karşısına dikilmekten geri durmuyordu. Medvedev, "Umarım ebedi düşmanlarımız kibirli İngilizler, resmi askeri birliklerinin Ukrayna'ya konuşlandırılmasının ülkemize savaş ilanı anlamına geleceğini anlarlar..." sözleriyle tempoyu en yukarı noktaya çıkartıyordu.
Yani BRİTANYA Amerika'ya verdiği imparatorluğun mümkünse tamamını olmazsa bir kısmını geri istiyordu. BREXIT aslında bunun içindi. BİRLİK olarak hareket ederek gidecekleri menzil olmadığını görüyorlardı.
Hem kendileri hem Türkiye büyüsün amacı taşıyorlardı. Bunu da Libya'dan Akdeniz'e, Kıbrıs'tan Azerbaycan'a kadar olan eksende gösteriyorlardı. 2010'da imzaları atılan SAVUNMA İŞBİRLİĞİ ise giderek büyüyordu...
İşte bu iklim içerisinde Biden sürpriz bir adımla Kiev yönetiminin Rus topraklarını ABD yapımı silahlarla vurmasına izin verdi. ATACMS füzeleri yolladı. Ukrayna'da füzeleri alır almaz ateşledi. Bryansk Bölgesi'ni vurdu. Ruslar resmi olarak saldırıyı kabul etti. Dengeleri iyi bilen bazı isimler, bu kararın arkasında İNGİLİZ ETKİSİNİN olduğunu öne sürdüler. Evet; olma ihtimali vardı. Ancak Amerika sanki Rusya'yı bir tepkiye zorluyordu! Bunun ne olduğunu, nereyi vurmalarını istediğini kimse bilmiyordu!
Topal ördek Başkan'ın tek başına vereceği kararlar değildi bunlar.
Ukrayna Savaşı'nın başından bu yana RUSYA'nın nükleer gücüne dikkat çeken Washington'un bunu bir BAŞKA gücün hatırı için yapması pek akıllıca değildi. Trump'ın SAVAŞLARI BİTİRECEĞİM tezini yıkmak için DERİN AMERİKA'nın devrede olduğunu da ileri sürenler vardı. Hatta Donald Trump Jr. sosyal medyada "Askeriendüstriyel kompleks, babamın barış yaratma ve hayat kurtarma şansı olmadan Üçüncü Dünya Savaşı'nı başlatmak istiyor gibi görünüyor" diye paylaşım yapıyordu.
Hatta JD Vance gibi Trump'ın sağ kolu bile, ABD'nin Ukrayna'ya daha fazla askeri yardım sağlamaması gerektiğini söylüyordu.
Trump ikinci kez seçildikten sonra Putin, 7 Kasım'da kendisini tebrik etmiş, konuşmaya hazır olduğunu bildirmişti. Trump ise seçim kampanyası sürecinde Rusya-Ukrayna Savaşı'nı "hemen" bitirebileceğini iddia etmişti. ATACMS füzelerini verilmesi karşısında MOSKOVA net bir açıklama yapmıyordu.
Putin de sessizdi. Trump'ın resmen göreve gelişine kadar beklemek durumundaydılar.
Biden İNGİLİZ etkisiyle mi yaptı?
Amerika RUSYA üzerinden kurulan oyunda yeni bir frekansa mı geçti? Bilmiyoruz! Yakında göreceğiz...
TRUMP-PUTİN meseleyi çözerse gücün onlarda olduğunu, çözemezse kararların başka yerlerde alındığı sonucuna ulaşacağız...
Washington ile Londra'nın hesapları uyuşuyor mu uyuşmuyor mu bunu da göreceğiz...
Biraz zaman...