HAFTAYI bitirirken bölgeyi özetlemeye gayret edelim...
Dün de yazdığım gibi Heyet Tahrir eş Şam yani kısaca HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani, İngiltere Ulusal Güvenlik Danışmanı Jonathan Powell ile 2020'lerin başlarında görüştükten sonra başka bir kalıba büründü.
Amerikan medyasının önemli kalesi PBS'e Colani'yi çıkartan Powell'ın çizgisi aynen devam etmekteydi... Gerçek ismi Ahmet el Şara olan Ebu Muhammed Colani, şimdi de CNN International'a röportaj verdi.
Halep ve Hama'nın ele geçirilmesinin ardından CNN'de boy göstermesi elbette anlamlıydı! Colani, Suriye'nin, tek bir yöneticinin keyfi kararlarına dayalı bir sistemden ziyade, halk konseyine dayalı kurumsal bir yönetim modeline ihtiyaç duyduğunu söyledi. Rejimin düşmesiyle birlikte ülkedeki yabancı güçlerin çekileceğine inandığını dile getiren Colani, "Bu rejim öldü. İranlılar ve Ruslar bu rejimi ayakta tutmaya çalıştı ama gerçek değişmedi" dedi.
Bu sözler bölgesel denklemi de özetliyordu...
Gelin açalım... Ve kulaktan kulağa dolaşan sorulara cevap verelim...
İlk düğme TRUMP'tı...
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, 22 Kasım'da başbakanlığı döneminde kullandığı PH-GOV'a atladı. İstikamet Florida'ydı.
Yaklaşık 9-10 saat uçtuktan sonra Donald Trump'ın yazlığının bulunduğu Mar-a-Lago tatil beldesi yakınlarındaki West Palm Beach Havaalanı'na indi. PH-GOV, NATO tarafından kiralanmıştı.
ABD başkanlığını Ocak ayında devralacak olan Trump, seçim zaferinin ardından ilk uluslararası üst düzey temasını NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile gerçekleştiriyordu. Trump'ı ziyaret eden RUTTE, karşısında Mike Waltz ile ulusal güvenlik ekibini de buluyordu. Görüşme zaten bu ekipleydi! Mesele Ukrayna gibi görünse de aslında masadaki manşet SURİYE'nin ta kendisiydi.
Rutte de görüşmeden sonra bir önceki dönemde İngiliz Başbakan Theresa May gibi ülkesine değil doğrudan ANKARA'ya geliyordu.
Rutte, Başkan Erdoğan ile görüşüyor, toplantıda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Savunma Bakanı Yaşar Güler de hazır bulunuyordu. Bu görüşmelerden sonra da NATO iradesi gereği HTŞ, diğer adıyla Heyet Tahrir eş Şam'ın HALEP yolculuğu başlıyordu.
Ardından HAMA ve HUMUS geliyordu. Şam ise bekleyenler arasında ilk sıradaydı!
2024'te bir ülkenin tasfiyesi bir BAŞKENTİN tek başına vereceği bir karar değildi.
HAMAS'ın 7 Ekim saldırısından sonra hemen "BÖLGE DEĞİŞECEK" diye binlerce kez yazmamın nedeni buydu.
AY'dan bile bakılsa HAMAS'ın saldırısının FALSE FLAG olduğu belliydi. Bölgenin momentumunun değişmesi için gerekli kurguydu.
Öyle de oldu. İsrail görev gereği GAZZE'yi vururken SURİYE'yi hiç ama hiç ihmal etmiyordu.
HAMAS'ın, Hizbullah'ın ve Suriye rejiminin arkasındaki gücün budanması gerekiyordu. İran bu nedenle hedefti. Suriye'deki İRAN temsilcilikleri ve askerleri bu nedenle defalarca vuruluyordu.
Şam rejiminin sarsıntıya girildiği görülünce de Washington-Londra arasında BÜYÜK KARAR veriliyordu. HTŞ harekete geçince Suriye Milli Ordusu da sahaya iniyordu.
Heyet Tahrir eş Şam'a yani HTŞ'ye bakın! Lideri dışında yüzünü görebileceğiniz ikinci bir isim neredeyse yok gibi.
NATO ORDUSU, NATO KARARI olunca kurgu da böyle oluyordu. Kararlılığı ve hedefi en iyi gören PUTİN'di.
HTŞ harekete geçmeden önce Suriye'deki HAVA GÜCÜNÜ ÇEKİYORDU! ŞAM'a kadar gidilir mi bilemem ancak ortada bir engel bırakılmıyordu. Sık sık gündeme getirmeye çalıştığım BÜYÜK PAZARLIK burada da devredeydi. Rusya AVRASYA'da alacağını alacak buralardan çıkacaktı. İran ise bitirilecekti. Şİİ ideoloji ile ilgili kurguların içinde olamayacaktı.
Tahran yönetimi ülkesini BATI'ya açacaktı.
Çin ile ilişkilerine format atmak zorunda kalacaktı.
Kremlin ise Türkiye karşıtı harekette bulunamayacaktı.
Fısıltılarla konuşulan "GAZ KESME" olayı ihtimal dahilinde olmayacaktı. Küresel egemenlik peşinde koşan ÇİN de bölgeden uzağa itilecekti. EN büyük ortağı İRAN yara alırken onlar merhem olmaya gayret edecekti. Finalde bizi bekleyen KARE'de BAAS ve uzantıları yer almayacaktı, silinip atılacaktı...
Şİİ kuşağı hedef alındığı için ESAD'ın ülkesi küçük olarak kalsa da aileden biri gelir miydi?
ZOR... Sünni bir ismin önünün açılması ilk şıktı. Colani ne diyordu CNN'e... "İranlılar ve Ruslar bu rejimi ayakta tutmaya çalıştı ama gerçek değişmedi..." Denge buydu.
Trump'ın gelmesi UKRAYNA'da çözüm bulması bekleniyordu.
Böyle umut içinde olan çoktu.
Acaba Trump ilk olarak SURİYE'de mi noktayı koyacaktı!
Suriye'de işlem tamamlandıktan sonra UKRAYNA'da BARIŞ daha kolay gelecek gibi duruyordu. Bu hızla giderse ŞAM'ın da düşmesi çok zaman almayacaktı...
Sahada gördüğümüz aktörler dışında bir büyük aklın devrede olduğu ortadaydı. PARSEL PARSEL işlem yapılıyordu. Rusya yeni rolüne uyum sağlamaya, İngilizler ORTADOĞU'da tutunmaya, Amerika sınırları çizmeye, Türkiye de pastadan büyük pay almaya gayret ediyordu. Suriye'nin BATI tarafı sallanırken YPG de Deyrizor'dan bastırıyordu...
Oyun tamamlandığında Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) ile YPG'nin rolü ne olacaktı? Arkadaki güçleri kazıdığınızda HTŞ üzerindeki gücü, aynı parmak izleriyle, YPG'de de görmek pekala mümkündü. Bu iki YAPI birbiriyle mücadele etmeyecekse devir teslim de yapmayacaksa PARÇALI SURİYE'nin misafirleri olacaktı.
Burada tarif etmenin çok zor olduğu bir durum karşımıza çıkıyordu. EN çok bu noktaya takılıyordum!
Suriye'de roller dağıtıldıktan sonra Türkiye en öndeki güç de olsa kurgunun ayrıntıları önemliydi! Parsellenen SURİYE'de öne çıkan figürlerin ORTA ve UZUN VADEDE Ankara'nın başına dert açamayacak konumda olması, bırakılması elzemdi! Hem AKDENİZ'e açılan KAPININ hem de sınırlarımıza dayanma ihtimali taşıyabilecek yapıların gözden uzak tutulmaması gerekiyordu.
Amerika'nın eski Suriye Temsilcisi James Jeffrey, "Esad rejimi, 10 yıldır uzlaşmayı reddediyor. İran'ın bölgedeki İsrail, Ürdün ve diğer ülkeleri istikrarsızlaştırma çabalarını desteklemeye devam etti.
Komşularıyla veya kendi halkıyla barış yapmaya çalışmadı..." diyerek tablonun iyice anlaşılmasını sağlıyordu. İran gidecekse, Şİİ kartı biçilecekse nereden bakarsanız bakın TÜRKİYE'nin oyun alanı da etki alanı da genişleyecek demekti.
Çin'i kenarda bekleten, Hindistan'ı AVRUPA'ya bağlayan, Amerika'yı liderlikte tutan, İngiltere'yi aklıyla öne çıkartan, Rusya'yı Avrasya'ya kilitleyen, Türkiye'nin de bölgenin patronu olarak yolunu açan kurgu sahnedeydi...
Gelişmeler, Ankara'nın tamamen lehine de görünse masadakiler ANGLOSAKSON...
Tedbirli, akıllı, dikkatli olmak gereğini unutmadan yürünmeliydi...