Yine Avrupa
Paris Lafayette 147 no'lu binada işlenen cinayetlerin üzerindeki esrar perdesi yavaş yavaş aralanmaya başladı. 3 PKK'lı kadını başlarından vuran kişinin Sakine Cansız'ın şoförü olduğu iddia edildi. Fransız polisi çalışmalarını sürdürüyor. Yakında bu ismin kimden emir aldığı ve neden bu cinayetleri işlediği soruları da cevap bulur! İlk izlenimler örgüt içi hesaplaşma yönünde...
Fransızlar'ın paylaştığı bilgiler bunu işaret ediyor. Zaten biz de bunun iç hesaplaşma olduğunu günler önce yazmıştık.
Olayın arkasında Rıza Altun ve ekibi var! Yani tetiğin çekilmesinin nedeni PARA...
Altun, 2004 yılında örgütten ayrılıp mücadelesini farklı bir yöntemle sürdürmek için harekete geçti. Etrafında sözünü dinleyecek çok insan vardı. Ancak ekibi bir arada tutabilmek için gerekli olan tek şey PARAYDI! Perde arkasında kalıp Altun'a destek olan Avrupalı güçlerin onayı ile çok ciddi miktarda para toplandı. Ancak Altun, bu parayı büyük ihtimalle Fransa'da emin ellere teslim etti!
İşte Sakine Cansız bu paranın varlığını ve izini buldu.
Cansız bu hamlesiyle, PKK'nın Avrupa kanadında istenmeyen isim haline geldi. İnfaz kararı bu nedenle verildi. Çekilen tetik, PKK'nın ikiye bölünmesine yol açtı! Zaten İKİ parça olan PKK'nın, İKİ yüzünü ortaya çıkardı. Bundan sonra KARELER daha da netleşecek!
Peki, PKK iki parça da Türkiye'de boy gösteren, yaşayan ve yaşamayan oluşumlar tek parça mı?
Bu sorunun cevabını defalarca verdim.
Türkiye'de Cumhuriyet tarihi boyunca İngiltere ve Amerika merkezli güçlerin mücadelesi yaşandı. Londra o kadar akıllı ve birikimliydi ki, Neo-Conlar aracılığıyla çoğu zaman Amerika'yı bile bloke etti! Bunun çok örneği var! Oysa hayat bize bu iki gücün gölgelerini çok daha önceleri gösterdi. Ama her konuda yapılan SIĞ tartışmalar yüzünden hiç büyük fotoğrafı göremedik!
Bu iki güç, Türkiye'yi karıştıracak bir organizasyonu hayata geçirdiği zaman onun karşıtı olan bir yapıyı da hemen inşa ediyordu! Karşılıklı mücadele YAPAY da olsa ülkeye kan kaybettiren gücün çoğalıp büyümesine neden oluyordu! Örnek PKK!
Bu illüzyonu da yazan ve gösteren olmuyordu! Kimse dillendirmeye yanaşmıyordu! Bu nedenle yasadışı oluşumlar konusunda dünyanın en bereketli ülkesiydik!
Zaten DARBELERİ bile haber alamayan ya da veremeyen bir İSTİHBARAT yapımız vardı. Hiç unutmam Süleyman Demirel "Darbeleri Ankara'dan değil Angola'dan duyardık" demişti!
Acınacak bir halimiz vardı. Çünkü ülkenin her kurumu, bu iki güç tarafından işgal edilmişti.
Ama hep söylediğim gibi Londra ve Avrupa merkezli güçler bir adım öndeydi. Sonuçta Amerika coğrafi olarak bir dezavantaj içindeydi... Ancak Amerika'nın uzak olması, olaylardan uzak kaldığını göstermiyordu. Onlar da Avrupa merkezli her oluşumun içine kesinlikle adamlarını soktu!
Devlet, solcu, sağcı, şeriatçı, ülkücü, gayrimüslüm avına çıkarken onlar Türkiye'yi yönetmek için çarpışıyordu. Biz de bunu bilmeden birbirimizin boğazına sarılıyorduk!
Şimdi de DHKP-C operasyonu başladı! İddialar havada uçuşuyor...
Avrupa'da 9 ülkede Türkiye'de ise 50 ilde yapılanmayı tamamlayan yeni DHKP-C, şantajla veya rüşvetle devletten aldığı kozmik bilgileri KOZMİK kasalarda saklamış! Ve illegal yollardan ele geçirdiği devlet sırrı tanımına giren belgeleri, AVRUPA'ya yollamış!
Yine Avrupa!
Bakın; Hablemitoğlu'nun vurulmasını saymazsak, en kapsamlı son cinayet ÖZDEMİR SABANCI'nın öldürülmesiydi!
Bunu aydınlatamadık! Ama tetiği çekenin kim olduğunu bilemesek de olaydan sonra fail olarak tanıtılan üç isim Fehriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar, ortadan kayboldu! Daha sonra bir de baktık ki üç şüpheli AVRUPA'da!
Garip değil mi! Ne zaman Türkiye'yi karıştıracak bir oluşum belirse, temeli ve uzantısı AVRUPA'da oluyordu!
Nedense ülkeyi karıştırmak için elini taşın altına sokan sözde ülkücüler, solcular, İslamcılar, komünistler, Maocular, muhafazakarlar hep aynı yolu takip ediyordu!
SOL için sokağa dökülen de, SAĞ için silaha sarılan da AVRUPA'ya gidiyordu!
Mesela KÜBA'ya ya da Rusya'ya giden bir SOLCU görülmediği gibi Orta Asya'ya kaçan bir ülkücü de görülmüyordu! Bizi Avrupa'ya almamak için direnen ülkeler, nedense içeriyi karıştırmak için ellerinden geleni yapıyordu!
Neyse konudan kopmayalım!
Yeni DHKP-C hakkındaki iddialar ilginç ve düşündürücü. Doğru mu değil mi bilmiyoruz...
Ama bildiğimiz bir eski DHKP-C var!
Anlatalım...
Bedri Yağan... 1978'de kurulan Devrimci Sol örgütünün kurucuları arasında yer aldı. 25 Ekim 1989 tarihinde Dursun Karataş ile birlikte İstanbul Bayrampaşa Cezaevi'nden kaçtı. Gıyabında ölüm cezası verildi.
Daha sonra ömür boyu hapse çevrildi. 1992'de örgüt içinde Dursun Karataş ile arasında bir iktidar kavgası başladı. Örgüt üyeleri bile bu kavganın sebebini bilmiyordu. Ama vardı! Bu kavga kanlı çatışmalara ve örgütün bölünmesine yol açtı.
Bedri Yağan, örgütü ele geçirmek için Eylül 1992'de Karataş'ın evini bastı!
Ama birileri Karataş'a bunu haber vermişti! Bu hamleden sonra örgüt ikiye bölündü!
Ancak kavga sürüyordu! Aradan bir yıl geçmişti.
İstanbul polisi Kartal'daki Deniz Apartmanı 13 numarayı bastı. Hanefi Avcı'nın yönettiği operasyonda, Bedri Yağan ile birlikte Menekşe Meral, Gürcan Özgür ve ev sahipleri Asiye ve Rıfat Kasap öldürüldü. Yağan'ı polise Dursun Karataş'ın ihbar ettiği ortaya çıktı. Operasyonda yer alan Ayhan Çarkın, çok sonra "İstesek hiçbiri ölmezdi" dedi. İşin ilginci, iki ismi de hapisten kaçıran güç farklıydı.
Hatta bir başka güç de SİNAN KUKUL'u örgütün başına getirmek istiyordu. Ama onunda ömrü vefa etmedi!
Gelelim az önce sözünü ettiğimiz konuya...
Muhtemelen bu örgütte yer alan bütün isimler, Türkiye'de SOL bir rüzgar estireceklerini düşünüyordu! Arkalarındaki Avrupa'lı güçlerin oyununu görmüyordu. Onlardan beklenen sadece ülkeyi germekti!
Bilmeden bunu yapıyorlardı! Polis de asker de bilmeden işin içindeydi!
Polisin bir kanadı Dursun Karataş'ı desteklerken, askerin bir kolu da Bedri Yağan'a sahip çıkıyordu! Yağan'ın da üstüne basarak söylüyorum Amerika'ya yakın olduğundan haberi yoktu! Çünkü araya girip emir getirip götürenlerin kime bağlı olduğunu anlamazsınız böyle durumlarda...
SOL jargonla karşınıza gelen kişinin İNGİLİZ LORDU ya da CIA yetkilisi olduğunu nereden bileceksiniz!
İşte Türkiye artık kendi oyununu kendi kurduğu ve içeriye hakim olduğu için çok operasyon görüyoruz! Faili meçhullerin azalması, sokaklarda güvenin sağlanması, rahatça okula, işe, alış-veriş merkezlerine gidilmesinin sebebi bu!
Artık hayatımızın ÖZNESİ olmaya başladık!
Evin içini temizleyip, kurulan yeni dünya düzenine ortak olmaya başladık!
Washington ve Obama bunu gördü. Kabul etti. Ortaklığa "varız" dedi...
Londra ve oradan emir alan Avrupa ise sonuna kadar gitmeye kararlı...
Ama Ankara da kararlı...
Yıllarca KAPIDA beklettikleri Ankara'nın bu kadar akıllı olacağını hiç düşünmediler!
Şimdi bin pişmanlar...
Ee son pişmanlık fayda etmez!