Son hamle

Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Eklenme Tarihi 10 Mayıs 2019
TÜRKİYE'DEKİ kırılma herkesin söylediği gibi 17-25 ARALIK değil. Gerçek başka. AK PARTİ ile Amerika Birleşik Devletleri'nin ayrı yönlere koşmasının tarihi daha eskiye dayanmakta.
Zaten Erdoğan'a yapılan operasyonları sıralı bir şekilde ortaya döktüğünüzde bunu net olarak görmek mümkün...
Hatırlayın, yazmıştım. Çok da ses getirmişti! Daha 17- 25 olmamış, kimselerin bir şeyden haberi yokken ABD Büyükelçisi Ricciardone ANKARA'dan gizlice İstanbul'a geldi.
HİLTON Oteli'ne geçti.
Kendisinin hizmetine koca bir kat sunuldu. Önemli bir toplantı için geldiğinden o kata kimse alınmadı.
Sadece biri bayan 4 gazeteci içerde olacaktı. Toplantı büyük bir gizlilik içerisinde yapıldı. Oradaki gazeteciler ne için bulunuyordu bilemiyorum ama OTEL'den anında bana bilgi geldiği için ben de köşeye yani buraya taşıyordum.
Benimki gazetecilikti ama oradakilerin yaptığı neydi o gün de bugün de bilemiyorum...
Ricciardone ve TÜRK gazeteci ekibi Başbakan Erdoğan'ın 26 Kasım 2011'de geçirdiği ilk operasyondan sonra bir araya geliyordu... Büyükelçi, ERDOĞAN'ın durumunu merak ediyordu!
"Sağlığı iyi mi? Ne kadar ömrü var? Toparlanır mı" gibi soruların peşinden koşuyordu. Otele girişi de çıkışı da çok gizli gerçekleşti.
Kimse ne girerken ne çıkarken gördü!
Masa kurulduktan sonra sohbet başladı.
ABD Büyükelçisi toplantıya şu başlıkları taşıyordu... BAŞBAKAN KANSER Mİ? İYİLEŞME UMUDU VAR MI? SAĞLIĞINA KAVUŞACAĞI SÖYLENTİSİ DOĞRU MU? O GİDERSE KİM GELSİN?
İKİ ÜLKE arasındaki ilişkiler gerildiği için BÜYÜKELÇİ böyle bir toplantı yapıyordu!
Tarih de İLK OPERASYONDAN hemen sonra. Yıl 2011... 17-25'e daha iki yıl var yani! Ancak arada ikinci ameliyat olayı vardı!
İpler asıl bu noktada kopuyordu. 25 Mayıs 2010 tarihinde MİT Müsteşarlığı görevine atanan Hakan Fidan, 7 Şubat 2012 tarihinde Başsavcı Sadrettin Sarıkaya tarafından, şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı. Emre Taner ve Afet Güneş de hesaba katıldı. Erdoğan hastanede iken MİT'çiler alınacaktı...
Erdoğan müdahil oldu. MİT'çiler koruma altına alındı ve hamle püskürtüldü!
Bu olaylar 17-25'ten, GEZİ'den ve 15 Temmuz'dan önceydi...
Ben rast geldiğim isimlere "Aman dikkat edin, ortalık karışacak gibi... Herkes ihtiyatlı olsun. Kimse kimsenin canını acıtmasın. Oyunu görün" diye telkinlerde bulunuyordum.
Oysa KIRILMANIN yaşandığı apaçık ortadaydı. Ankara yaşadığı baskılarla YOL değiştirmek için fırsat kolluyordu. Her darbenin, her cuntanın arkasındaki NATO artık içeride bir dirençle karşılaşıyordu.
Türk askerinin başına çuval geçirilmesi asıl büyük sapmanın kaynağıydı!
İki ülke o tarihten sonra bir daha eskisi gibi olamadı!
İTTİFAK-MÜTTEFİK ilişkisinin dışına taşan hamleler oluyor ve Ankara devamlı zarar görüyordu.
NATO'ya üyeliğimizle birlikte HİÇ OLMAYAN DÜŞMANA YANİ KOMÜNİZM'e karşı bölgeyi koruyorduk!
Fakat ne oradan gelen vardı ne gelmeyi düşünen ne de davet eden!
Ancak devletin bütün kurumları buna göre formatlanmıştı. Kimse sağlıklı düşünemiyordu. Ülkenin bütün çocukları kullanılıyor, kimse buna karşı gelemiyordu! 1974'te KIBRIS'a çıkıyorduk, çıktığımıza pişman ediyorlardı.
O gün bugün KIBRIS'ı tanıyan yok.
AMBARGO da işin faturasıydı!
Daha sonra MUAVENET vuruldu.
Saratoga füzeyi fırlattı! "PARDON" dediler. İnanıp inanmadığımız merak bile edilmedi. Hep örseleyen ve tepeden bakan bir STRATEJİK ORTAK vardı.
Daha neler neler...
Erdoğan belki başta ABD ile yürümenin çok daha sağlıklı olduğunu düşünüyordu. Bu fikirde yalnız da değildi.
Haklılardı!
Keşke olaylar buralara gelmeseydi!
Ancak Avrupa kendi içinde karışıyor, İngiltere BREXIT ile "bana müsaade" diyordu. GÖÇ DALGASI ile Avrupa medeniyeti teslim alınmak isteniyordu.
İPEK YOLU taşları döşeyerek hızla geliyor, 65 ülkeyi işin içine adeta çekiyordu.
Çin'in, ABD'nin en büyük rakibi olduğu artık herkesin kabul ettiği bir gerçekti. Erdoğan, Deniz Baykal'ın desteğiyle YASAKTAN kurtuldu.
O günden sonra hem AVRUPA'nın hem İngiltere'nin hem ABD'nin saldırılarına maruz kaldı.
Bazen ailesi, yakınları, çalışma arkadaşları, korumaları, bakanları hedef oldu. Bazen kendisi! Dinlemeler, tapeler, takipler, fişlemeler, kumpaslar, tezgahlar bitmiyordu! Geldikçe geliyorlardı...
Kemal Derviş'in gelişi için hazırlanan şartlar yani 2002 zemini şimdi hızlı bir şekilde tekrar tesis edilmek istenmekte.
BATI'ya bakınca bunu görmek hiç zor değil... Bunca saldırı ile savaşmış ve hepsini bertaraf etmeyi başarmış Erdoğan şimdi de PARA ile kuşatılmak istenmekte.
Daha önceki bütün OPERASYONLAR İSTİHBARAT İŞİYDİ!
Şimdi ise elde ne kadar malzeme varsa hepsiyle gelmek istemekteler... PARA ile Erdoğan'ı kenara almanın hesapları yapılmakta.
Hazırlıklar bitti, harekete geçildi bile...
Erdoğan güçlü, çok güçlü bir lider olmasaydı zaten bu savaşın içine kendisini atmazdı. Ama hayat bu mücadeleyi getirip Türkiye'nin önüne bıraktı. Türkiye ya susup başına gelene razı olacaktı ya da AVRASYA ile yeni bir ufuk bulacaktı.
İKİNCİ ŞIKKI TERCİH etti.
Erdoğan belki en başından beri bu nedenle hedefti! Bilinmez.
Çünkü sadece Erdoğan gibi karakterler bir ülkenin yönünü değiştirebilir!
Sıradan siyasilerin yapabileceği işler değil bunlar! Burada da dünyada da...
Başkan Erdoğan'ın Türkiye'yi götürdüğü yere gitmek isteyenler de istemeyenler de var! Ankara İPEK YOLU'nda yer alarak ve bazı dostlarıyla sıkı ilişkiler kurarak yürümek istiyor.
Rusya gibi... İşte buna ciddi itiraz var!
İçeriden de dışarıdan da...
Aslında tekrarlanan İSTANBUL seçimleri bu YÖN tercihinin onayı olacak!
Bu ROTAYA itiraz eden içerisi ve dışarısı da bunu ortaya koyacak. Londra merkezli finansal operasyonların kapımızı çalması şıklardan biri! Steve Bannon geçtiğimiz gün "Çin'i şimdi durdurmazsak bir daha bu şansımız hiç olmayacak" dedi... ABD, Çin'i durdurmak için AVRASYA'nın çok önemli olduğunu biliyor. İngiltere de "TÜRKİYESİZ ASLA" diyor. Çin de "Ankara olmadan adım atamam" düşüncesinde.
Rusya da "Tek çıkış kapım Türkiye" notasıyla yürümekte!
23 HAZİRAN İSTANBUL seçimlerinden önce içerisi de dışarısı da çok hareketlenecek... Çok sürpriz isim göreceğiz. Hamle de! Erdoğan'ın belki de en son ve en zor sınavı bu olacak! Bilinmez. Bunca savaştan galip çıkmayı bilmiş bir lider ERDOĞAN...
23 HAZİRAN'dan sonra Türkiye ya AVRASYA'da kalacak ya da NATOBATI- ABD ittifakına geri dönecek... Bu YÖN kesinleştikten sonra DEVLET kendi frekansına oturacak! Ve son kez içte temizlik yapılacak!
Bakalım görelim...