Çok şey yazılıp çizilecek. Belki orada kurulan temaslar bir süre sonra sonuç verecek. Bekleyip göreceğiz. Gelin biz bugün de tepeden bakalım. Yukarı çıkıp aşağıda olan biteni görmeye çalışalım... Böyle çok daha kolay... İsimlerden sıyrılıp fotoğraf çekme şansımız olursa yanılma payını da azaltmış oluruz.
AMERİKALI derin bir yazarın görüşlerini buraya taşımak istedim bugün.
Okuyacaklarınızın büyük bölümü onun yazdıkları ve rapor ettikleri... Ve yakın çevresinin dillendirdikleri...
Bakalım onlar buralarda olan mücadeleyi nasıl okuyorlar!
Gelin uzaklardan buraya bakalım...
Önümüze nasıl bir tablo çıkacak birlikte yorumlayalım...
Türk siyaset tarihini en iyi bilen ve aynı zamanda özel bir yazar kimliği bulunan ABD'li Ryan Gingeras, "Dünyanın en güçlü derin devleti, Türkiye'de...
Ancak bu derin yapı sarsıldı" dedi. Gingeras ilginç bir kişilik.
Türkiye üzerine söylediği yazdığı çok şey var. Karaladığı da pek çoktur... Yine de altını çizdiği konulara odaklanmakta fayda var...
Türkiye'nin yakın tarihine bakın. Pek çok hükümet gizli- açık bir şekilde görevden alındı. Bilenenlerin dışında da İNDİRİLENLER vardı.
20 hükümet aynı merkezden alınan güçle koltuktan kaldırıldı.
Burada yaşayan herkes bilir ki bu güç ASKERDEN geliyordu.
Asker de gücünü NATO'dan alıyordu. NATO'da görevli üst düzey askerlerle konuştuğunuzda TÜRKİYE'yi ince detaylarına kadar anlatırlar. Askerlerin gücü ve yönetim şekilleri bellidir. Tarih de ortadadır! Neler yaşandı neler...
Türk derin devletinin yapısı, ülkenin büyümesini engelliyordu ama kendi bağlı olduğu kurallar içinde Türkiye aynı eksende duruyordu. Türk derin devlet yapısının, Türk Ordusu'ndaki askerlerin gücünden gelmesi elbette NATO'nun Ankara'daki etkinliğini gösteriyordu. TÜRKİYE eksen olarak asla ve kat'a sapma göstermiyor, gösteremiyordu!
Yaşanan bunca hadiseye rağmen NATO 2000'lere gelirken tamamen yönetimi ele geçirmek istedi. Bu yönde adım attı. Derin devlet olarak değil, resmi olarak.
Bunun için de Türkiye'deki son darbeleri olan 1980'den sonra büyüttükleri Fethullah Gülen'i oyuna aldılar. Darbeden sonra Türkiye'deki 19 yıllık çalışması sonrasında ABD'ye getirilen Gülen, devletin her kademesine sızmaya başladı. Türkiye'de Bülent Ecevit'in Başbakanlığı döneminde, Türkiye'nin kılcal damarları olarak bilinen tüm departmanlara Gülen üyeleri atandı. 1999-2000 arası tam 394 kişi önemli görevlere getirildi. Gülen örgütü, ülkeyi NATO'ya teslim etme görevini almıştı. Bu gerçeği herkes biliyor ancak kimse söylemiyordu.
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı'nda pek çok NATO'cu general konferans veriyordu. Herkesin bildiği SIR'dı yani... Türkiye tamamen NATO ile olunca ÖRGÜT daha da güçlenecekti. Etki alanı tavan yapacaktı. Ecevit'in yıllar önce Çiğli'de kurşunla tanışması belki de bu gücü görmesi içindi! Bilinmez...
Ancak bu sırada belki de hiç anlaşılmayan bir durum ortaya çıktı. Derin devlete karşı, ülke içinde başka bir derin yapı ortaya çıktı. NATO şoke oldu! Aslında bu yapı ile NATO yüzyıllardır karşı karşıya geliyordu. İşte bu savaşın etkisi, Türkiye'de hala çok şiddetli hissediliyor. Bu savaşın aynısı, yeryüzündeki her ülkede var.
Türkiye'deki İKİ DERİN YAPI ve bunların arasındaki güçler her yerde kapışıyordu! NATO kurulmadan önce de... Güçlü iki akımdı bu. İçinde DİN de PARA da SİYASET de IRK da olan...
Türkiye'deki ÇATIŞMA, her ülkede olandan farklı ve özeldi.
Türkiye'deki mücadeleyi kazanan DERİN YAPI dünyada da öne geçecekti. Türkiye'nin jeopolitik ve jeo-stratejik konumu nedeniyle her iki derin yapı da bütün kozlarını bu topraklarda ortaya koyuyordu.
NATO, Türkiye'yi kaybetmemek için her yolu deneyecekti. NATO, varoluş sebebini yitirebilirdi.
Koca bir yapı çöpe gidebilirdi. Bu nedenle Türkiye'deki gelişmeler, yeni dünyanın da rotasını belirleyecek. Belki bu nedenle çatışma vites de artıracaktı!
Türkiye'de kurumlar içinde de yaşanan sıkıntı aslında bu. Kimse tarafsız değil.
Kalamıyor. Her iki güç de KENDİ İSTEDİĞİ DÜNYA DÜZENİNİN KURULMASINDAN YANA...
Bu da gerilimin arttığını gösteriyor.
Türkiye'nin her alanındaki çatışma hali, birkaç yıl daha sürecek gibi görünüyor.
Kolay kolay geri atmayacak bu iki tarafın elbette dış yansımaları da olacak. Bugün Suriye veya İran için planlanan yeni gelişmeleri, Türkiye'deki çatışma halinin birer devamı olarak görebiliriz. Katar'ın Türkiye'ye desteği artarken, NATO'nun Katar'a uyguladığı ambargoları bir düşünün. 4 ülke Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Bahreyn NATO'nun Brüksel'deki merkezinde toplandı. Ardından 13 maddelik ambargo kararı çıktı. Bu karar Türkiye içindi.
Ancak karşı taraf da kendi kozunu kullandı. Türkiye ambargoyu delmekle kalmadı, Katar'ı uluslararası arenada daha da güçlendirdi. Bunun yanında Doha'daki Amerikan Üssü'nün karşısına Türk askeri üssü kuruldu.
Türkiye'deki iki derin yapının çatışma halinin aynısını Doha'da da gördük. Mısır'daki karışıklık da aynı. Mursi bir akımın temsilcisiydi ve Türkiye ile yakın ilişkiler kurmuştu. O darbe ile gönderildi yerine SİSİ geldi. Şimdi Mursi'yi destekleyen güç, ilk kez ciddi olarak kozunu oynamaya başladı.
Sisi'nin de görevden alınma ihtimali belirdi. Eğer SİSİ giderse, yerine gelecek isim kim olursa olsun Türkiye ile yakınlaşacak. İKİ GÜÇ ARASINDAKİ DENGE BU! DÜNYADA BÖYLE... Her başkentte de var!
Bunu Arabistan için de Birleşik Arap Emirlikleri için de söyleyebiliriz. Eğer Selman ve oğlu Veliaht Prens Selman giderse, yeni dönemde Türkiye ile Arabistan ilişkilerinde yakınlaşma başlar. BAE için de aynı durum söz konusu.
Derin Amerika'nın karşısında başka derin bir yapı var. Türkiye'de yaşanan her şey bugün için ABD'de yaşanıyor. Washington'ın sokaklarındaki gizli görüşmelerin benzeri Ankara'da da yapılıyor. Bu görüşmeler Berlin'de de Londra'da da Paris'te de var! İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra kurulan ve sona eren DENGENİN yerine ne konulacak o tartışılıyor.
Savaşarak tabii... Trump'ın RUSYA ile ilişkilendirilmesi, azil sürecinin başlatılması Beyaz Saray'dan onca ismin gönderilmesi, burada yeni partilerin hazırlıkları, İstanbul'daki seçim mücadelesi, her daim Erdoğan'a saldırılması, Berat Albayrak'ın hedef olması, faizleri düşürerek o ekibe cevap verilmesi, S-400 kartıyla yeni yola işaret edilmesi, İran'la yakınlığın artırılması, YPG'nin güçlendirilmesi gibi yüzlerce konu başlığı sıralayabiliriz...
Bütün bu mücadele alanlarının arkasında öncelikle NATO var!
NATO buraları bırakmak istemiyor.
Yönetmek istiyor. Türk aklını ve Türk devletini kontrol etmek amacında. Stratejik ortaklığı bir kenara atıp SAHİPLİK duygusuyla geldi. Geldi ve duvara tosladı...
Ya ANKARA'yı anlayıp kendine format atacaklar ya da sert kapışma devam edecek. Ankara'da geri adım atmayı düşünen kimse yok.
Türkiye ile ya ANLAŞACAKLAR ya bölgede zorlanacaklar...
Üçüncü yol yok...
Biz mi? 1000 yıldır buradayız ne zorluklar gördük... Aklı olan TÜRKİYE'yi yanına alır...
Yaşananlar aklı başa getirir ama o zaman da geç olur...