YEREL seçimlere daha doğrusu İSTANBUL seçimlerine giderken tansiyon artıyor. Başkan Erdoğan'ın MAYIS'ta kurulan sandıklardan zaferle çıkmasından sonra, İSTANBUL'un anlamı, derinliği mesajı daha önem kazanmaktaydı. Pek görmesek de olan biteni aynı paydada değerlendirmesek de mücadele büyüktü.
Aslında seçimler için ilk adım PKK saldırılarıyla geldi. Karda kışta PKK'nın saldırdığı görülmemişken OCAK ayı başında terör örgütü Kuzey Irak'taki üs bölgelerini hedef aldı.
İki saldırı düzenledi. Şehitler verdik.
Aynı zaman diliminde hapisteki Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Hanım'dan İSTANBUL için sürpriz adaylık adımı geldi. Daha sonra KANDİL devreye girdi. Çağlayan Adliyesi'ne teröristler yollandı.
Bazı isimler öldürüldü ve camilerde eylemler görüldü. Bölgedeki ABD üsleri SİHA saldırılarından nefes alamaz oldu. Yaşar Güler'den Hakan Fidan'a ve İbrahim Kalın'a kadar Kuzey Irak'a önemli ziyaretler düzenlendi.
Peki neler oluyordu? Seçimleri de İstanbul'u da anlayabilmek için bu sorunun cevabı önemliydi, kritikti!
Açalım...
Başak Demirtaş, sürpriz bir adımla öne çıktı. Beklenmeyen adımını attı ve "İstanbul adaylığı için henüz partimiz DEM Parti'den bize bir öneri gelmedi. Halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz" dedi. Bu çok kritik bir hamleydi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun gizli açık kurduğu MASANIN bileşenlerinin dağılması ve DEM ile yolların ayrılması anlamına gelmekteydi. 14 Mayıs seçimlerinde Demirtaş'ın masaya ne kadar destek verdiği ortadaydı. Sosyal medya hesabından "Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu, Allah yolunuzu açık etsin" ifadelerine yer veren Demirtaş "Ayrışmayı bitireceğinize, toplumsal barışı sağlayacağınıza, Türkiye'yi refaha, huzura kavuşturacağınıza yürekten inanıyorum" sözleriyle Kılıçdaroğlu'na oy vereceğini duyurdu.
HDP kendisinin ADAY olma yolunu tıkayınca İTTİFAK öne çıkıyordu. İstenilen sonuçlar gelmeyince de DEMİRTAŞ SİYASETİ bırakacağını açıklıyor geri çekiliyordu. İşte bu trafiğin üzerine eşinin İSTANBUL için hamlesi gelmekteydi. Başak Demirtaş'ın hamlesi büyük tartışma ve çatlağı beraberinde getiriyordu. Galip Ensarioğlu, Başak Demirtaş'ın DEM Parti İstanbul adaylığının tartışıldığı dönemde, "Başak Demirtaş aday olursa, İmamoğlu meselesi kapanmıştır" açıklamasıyla gündem oldu. Bayan Demirtaş net olarak İmamoğlu'na kaybettirirdi. Siyasi nabzı elinde tutan herkes hemfikirdi. Ancak bir el devreye girdi. Hem Selahattin Demirtaş'ı hem eşini bir kenara itti. CHP ile ittifaka "Devam" dedi. Başak Demirtaş'ın aday olup olmayacağı beklenirken "Hiç kolay değil. Sonucu görmeden emin olmayın" anlamına gelen cümleleri burada paylaştım. Öyle de oldu.
PKK'nın AVRUPA'daki en önemli isimlerinden olan OSLO'daki görüşmelerde masada yer alan MUSTAFA KARASU çıkıp açıklama yaptı. Karasu "Türkiye'deki demokrasi güçleriyle ortaklaşarak, ittifakları güçlendirerek, var olan ittifakları sahiplenerek, ittifaklara değer vererek bu mücadeleyi yürütmek gerekiyor. İttifak konusunda, ortaklaşma konusunda herkes hassas olmalı..." sözleriyle Başak Demirtaş'a "DUR" dedi.
Başak Hanım'a geçit verilmeyince Demirtaş "Başak Hanım'ın adaylık açıklaması partimize güç vermek içindi, geri çekilme açıklaması da partimizin bilgisi dahilinde. Bütün bu süreçler birlikte yürütülmüştür" sözleriyle yumuşak geçiş yapıyordu. Gerçek olan AVRUPA-KANDİL arasındaki trafiğin artması, ANKARA'da da özgül ağırlığı olan merkezler arasında İMAMOĞLU'nun adaylığının güçlendirilerek devam ettirilme kararı alınmasıdır.
DEM-CHP işbirliği, ortaklığı AVRUPA'nın derinliklerinden Kandil'e kadar yansıyan tarafıyla gözle görülür hale gelmiştir.
Yani içeride de önemli bir alanı kaplayan bir odakla AVRUPAKANDİL bağlantısı İmamoğlu'nu eksiltecek aday çıkarılmasına karşı durmuştur. Başak Hanım bu denge gereği ADAY olamamıştır.
Eşi de kendisi de geri adım atmak zorunda kalmıştır.
Bu İTTİFAK, Başkan Erdoğan'ın İSTANBUL'u da alarak MAYIS seçimlerinden sonra ikinci bir zafer kazanmasını istemiyor, yeni ANAYASA ve ABD ile iyi ilişkiler kurmasına itiraz ediyordu. Daha doğrusu BAŞKAN ERDOĞAN'ın tek oyun kurucu olarak yola devamı istenmiyordu. İSTANBUL seçimleri bu nedenle YEREL değil KÜRESEL sonuçları da beraberinde getirecekti. Bunu en iyi bilen isim ERDOĞAN'dı. Bu nedenle bastırıyordu...
Can Atalay üzerinden başlayan Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki gerginlik, tehdide kadar ulaşan DİL tercihi, Danıştay'ın son günlerde çok sayıda hukukçu ve polis için göreve iade kararı almasıyla ilgili çıkan haberler özü itibariyle yeni YENİ ANAYASA'yı ve Türkiye'nin kaplayacağı konumu ilgilendirmektedir. Bu kavga sınırlarımızın dışında olduğu kadar içindedir de... Son dönemde çeşitli cemaatlerle ilgili abartılı şekilde haberlerin yayınlanması da bu hesaba dahildi... Kemal Kılıçdaroğlu'nun tasfiyesini de bu kapsamda değerlendirmek doğru olacaktı. Tuzla Piyade Okulu'nda teğmenler arasında çıkan ideolojik kavga ve sonuçları da...
Başkan Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri ile bir araya geliyor, Suudlarla arayı buluyor ve Mısır lideri SİSİ ile olan gerginliği bitiriyordu. Washington'un önemli isimleri Ankara'ya geliyor MİT Başkanı İbrahim Kalın ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da ABD'ye gidiyordu. Stratejik çalışmalar tüm hızıyla sürüyordu. ABD dönüşü iki isim Savunma Bakanı Yaşar Güler'le buluşuyordu. Yani Kuzey Irak'ta önemli temaslarda bulunan üç isim son durumu değerlendiriyordu.
Tüm bu gelişmeler Başkan Erdoğan'ın Türkiye'yi taşıyacağı yer ile doğrudan ilgiliydi. DEM'deki kriz Demirtaşlar'ın geri itilmesi, İmamoğlu'nun önünün açılması, AK Parti'nin İSTANBUL'da durdurulmak istenmesi KÜRESEL mücadelenin Türkiye'ye bakan kısmıydı. 2028'e açılacak yolun netliği uzunluğu kısalığı istikameti bu seçimle ortaya çıkacaktı. DEM'e de CHP'ye de buradan bakmak ve olan biteni anlamak gerekiyordu.
İYİ PARTİ'nin tutumunu da buradan okumak da fayda vardı.
Yeniden Refah'ın AK PARTİ karşısında aldığı rolü de... Hatta Abdullah Gül Bey'in TEZKERE için verdiği röportajda çektiği AK PARTİ fotoğrafını da... Gül'ün "Batıcı bilinen birçok arkadaş tezkereye karşı çıktı ancak kendisini 'geleneksel' ve 'yerli' sayan birçok arkadaş ise tezkerenin geçmesi için daha çaba sarf etti" diye konuşması bence 2003'ten daha çok önümüzdeki günlerde alacağı tutuma yönelik bir işaretti. EN azından ben böyle okuyordum.
Uzaktan bakınca birbiriyle ilgisiz gibi duran pek çok isim ve olay tam merkezdeydi. Alışkanlıklarımız v e okuma biçimimiz bunu görmemize engel oluyordu. Önümüzdeki dönemde bölgenin dinamiklerini değiştirecek adımlar atılacaktı. Bu net! Bunu isteyen olduğu kadar istemeyen de vardı. Taraflar ve mevziler belliydi. İstanbul seçimleri olacakların ritmini şiddetini ve şeklini bize anlatacaktı. İSTANBUL seçimleri görünen iktidarın yanında görünmeyen iktidarın da menzilindeydi... İçten içe sessiz ve yıpratıcı bir mücadele vardı.
Bir ayağı dışarı sarkan haliyle...
Ekonomideki gelişmelerden HAMAS'a kadar uzanan yelpazeye böyle bakın... TEK KARE pek bir şey anlatmaz çünkü...