ESED, katil oğlu katildir; çünkü bunun babası da katildi, senelerce, Suriye'deki PKK kamplarında teröristleri koynunda saklamıştı… Beşar Esed;
Devlet Başkanı değil, Haçlı-Siyonist Ordusu Komutanı gibiydi… Rusya ve İran ile birlikte, mezhepçi kin ve nefretle, Suriye'de Sünni Müslüman öldürdüler… Müslüman düşmanlığına dayanan 61 yıllık iktidarı sona erdi. Suriye'de azınlık olan, Nusayri Esedlerin diktatörlüğü, Baas rejimi çöktü. Sednaya Hapishanesi'nden gelen görüntülerden sonra Suriye'deki zaferin bambaşka bir anlamı oluştu.
Bütün bunların bir bedeli olmayacak mı?
Rejim, Beşar, Rusya ve İran sorumlu tutulmayacak mı? Bu arada; Esed adlı katil oğlu katilin korkunç zulüm ve işkencelerinden kaçıp, memleketimize sığınan insanları, bu topraklarda hor gören, hâkir gören kötü kalpliler de unutulmayacaklardır…!
Suriye'de muhalifler dünyanın en korkunç, kanlı ve zalim diktatörlüğünü devirip, tarih yazarlarken; bizim muhalefet, son dakikaya kadar Esed dedi…!? Suriyeli Muhalifler Şam'ın içlerine kadar girmiş, rejim güçleri parça pinçik olmuş iken; CHP lideri Özgür Özel hala, "Esed'le bir an önce temas kurulmalı" diyebildi. Türkiye'deki değişik Muhalifler ise çeşit çeşit idi:
Ulusalcılık maskesi takarak Rusçuluk ve Çincilik yapanlar, ümmetçilik maskesi takarak İrancılık yapanlar, demokrasi maskesi takarak PKK/PYD/YPG/ DEM sözcülüğü yapanlar, realist maskesi takarak Amerikancılar, Siyonist Yahudi uşakları gibi sınıflara ayrılmışlardı… Ayrıca Türkiye'de Esed ve ailesinin mensup olduğu mezhep ile aynı mezhepten olanlar da ta başından beri Esed ve ailesine bir muhabbet besliyorlardı, son ana kadar bu katil oğlu katili savundular…
Türkiye'de kendisine muhalifim diyenlerin savruldukları yer işte böyle vahim… Son dakikalarda bile olan olayları kavrayamayan, gidişatı doğru göremeyen aklı, ruhu ve kalpleri mühürlenmiş insanlardan bahsediyoruz… Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Suriye'de yaşayanların ezici çoğunluğunun güvendiği, inandığı, bölgede düzeni tesis edebilecek tek güçtür… Başkalarına inanmıyor ve güvenmiyorlar… İşte tam da bu yüzden Cumhur İttifakı Türkiye için ALLAH'ın bir lütfudur… Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin önderliğindeki Cumhur ittifakı, büyük Türk/İslam medeniyetimizin emrettiği bir beraberliktir. Başkan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta söylüyor: "Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız... " Sadece kendi içimizde değil, hem Türk dünyası ile hem de dünyanın her yerindeki Müslüman kardeşlerimizle... Doğru yol budur. Çare budur, tek yol budur...
Ayrıca Suriye'deki muhalefetin de şimdiye kadar iyi imtihan verdiğini söyleyebilirim. Yani, çok farklı kesimlerden oluşmalarına rağmen yürüttükleri mücadelede ağırbaşlı bir devlet gibi hareket ettiler/ediyorlar. Suriye'nin kuzeyinde bir PKK/PYD devletinin kurulmasının önü açılır mı…? Türkiye'nin en büyük endişelerinden birisi bu sorudur… Tel Rıfat ve Münbiç operasyonları ile Fırat'ın batısı terörden temizlendi, Türkiye sınırları güvenlik altına alındı. Geçen hafta da yazmış idim. PKK/PYD/YPG/KCK ile siyasi parti maskeli arkadaşları, isimleri ayrı, adamları aynı Kürt görünümlü Kürt katilleridirler. DAĞA çıkınca, PKK'lı... Suriye sınırını geçince, SGD/ PYD/ YPG'li... İran'da PJAK... Meclise girince, HDP/ DEM'li oluyorlar. Gerçek bütün çıplaklığı ile meydanda duruyor.
Bölgenin bütün halkları, bu örgütlerin emperyalizmin kucağındaki kadrolar olduğunu biliyorlar. Beyni ve kalbi İsrail'in, gövdesi Avrupa ve ABD'nin, elleri İran'ın, ayakları Rusya'nın olan bir örgüt… Münbiç'te, Rakka'da aşiretler tarafından taşlanarak kovuldular. Elbette bu kadar emperyalist devlet, boş durmayacaklar, Türkiye'nin ve Suriye'deki muhalefetin önüne engeller koymaya ve Türkiye düşmanlığına devam etmek isteyeceklerdir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Katar'da açıkça söyledi: "Suriye'nin geleceğinde elbette Kürtler de olacak ama PKK'lı ve PKK/YPG'li teröristler olmayacak." PKK/ PYD/YPG; Suriye petrollerinin büyük bölümünün çıkarıldığı alanı da kontrol ediyor. Dolayısıyla Suriye Geçici Ulusal Konseyi ve muhaliflerden oluşan yönetim, bunları hâkim olduğu bu alandan elbette çıkartacaktır. Bundan sonra da Türkiye, dikkatli ve uyanık olarak gelişmeleri yönlendirmek için bütün çabaları sarfedecektir.