Tarihi 22 Temmuz 2009

Bu ne biçim bir muhafazakar yazar?!

Tayyip Erdoğan ile Turgut Özal'ın pek çok "benzeşen" yanları olmasına karşılık "ayrışan" tarafları da var.
Yeri gelmişken ekleyeyim: Yukarıda hem "yan" sözcüğünü hem de "taraf" kelimesini kullandım. Ben öztürkçe sözcüklere hiçbir zaman karşı olmadım. Ama Arapça ve Farsça kelimelere de karşı olmadım. Dolayısıyla "ağzıma ne gelirse" söylemeyi şiar edindim.
Bu nedenle, Arapça "taraf" sözcüğünü sırf Arapça olduğu için kullanmayıp "yan" sözcüğünü yeğleyenlere sormak lazımdır:
Örneğin "Yan tarafta oturan komşunuzun tarafsız bir yanı var mı?" sorusunu "tarafsız yan hakem" eşliğinde mi cevaplayacağız?!
Evet konu dağılmadan Özal'a gelelim: Cumhurbaşkanı iken eşini İstanbul il başkanı "yaptırtmak" gibi büyük bir hata sergileyen Özal'ın, kendisini Özal yapan bazı unsurları pek çoktu.
Sarp sınır kapısının açılması, "azılı gominiz" Behice Boran'ın cenazesinin TBMM'de kılınması, "anaşit" Cem Karaca'nın Türkiye'ye gelmesine izin verilmesi, TCK'nın 141.-142. ve 143. maddelerinin değiştirilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı tanınması gibi devrimsel icraat hep Özal döneminde oldu.
İşte aynı demokratlık düzlemindeki karakteristik vasıf Tayyip Erdoğan'da da var..
"Kömür torbalarına" kafayı takmış olanlar elbette Erdoğan'ın gece gündüz çalışmaktan gözlerinin altında oluşan "gözaltı torbalarını" görmeyecektir.
Fakat ben Başbakan Erdoğan'dan şu "vizyoner" tutum örneklerini gerçekleştirmesini de bekliyorum..
Örneğin 21. yüzyılda şu "azınlık" denilen kavramı kullanmak kadar büyük bir utanç herhalde azdır.
Bir insan etnik kökeni ne olursa olsun şayet "vatandaşsa" artık azınlık demenin ne manası vardır Allah aşkına?
Hem Agop hem Hasan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise, siz kalkıp Agop'a niçin azınlık diyorsunuz?
Agop da insan Hasan da.. Agop da askere gidiyor Hasan da.. Agop da vergi veriyor Hasan da.. O halde "fark" nedir?
Hiç fark olmaz mı? Fark şu: Çünkü Agop'un dini farklı!. Peki hani laik bir ülkede dinsel ayrımcılık olmamalıydı?
Keza, Erdoğan'dan beklediğim diğer bir vizyoner tutum ise Alevilik ile ilgilidir. Örneğin Başbakan Erdoğan çıkıp dese ki:
"Benim iki kimliğim var. Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Tayyip Erdoğan.. Diğeri ise Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Tayyip Erdoğan.. Ben Tayyip Erdoğan olarak, camide ibadet ederim; benim inancıma göre cemevi ibadethane değildir. Ama ben Başbakan Tayyip Erdoğan olarak böyle bir beyanda bulunamam. Daha da ötesi ben başbakan olarak, cemevlerini ibadethane olarak telakki eden Alevi vatandaşlarımızın bu yöndeki taleplerini yerine getirmekle mükellefim. Laik devlet, dinsel inanç sahiplerinin taleplerini yok sayan devlet değildir; laik devlet, bu taleplerin başka inanç sahiplerinin huzurunu bozmayacak şekilde hukuki zeminini hazırlayan devlettir.. "
Bırakınız böyle bir hukuki zemini hemen hazırlamayı, böyle bir beyanda bulanması bile radikal bir devrim mahiyetinde olacaktır.
Keza, kamusal alandaki bazı tesislerde içki yasağı uygulaması da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Ben ki, inancım gereği ağzıma içki koymadım, içkiden hep nefret ettim. Ancak benim nefret ediyor oluşum, içki meftunu birilerinin örneğin Hıdiv Kasrı'nda içki içebilme özgürlüğüne karşı olmamı gerektirebilir mi?
Doğru uyguluma, içenler için ayrı bir bölme içmeyenler için ayrı bir bölmenin mevcut oluşu değil midir?
"Efendim evinde içsin, gitsin Boğaz'da başka bir özel yerde içsin; ama burada içmesin, zira burası kamusal alan.." demek şunu ters yönden demek değil midir?
"Efendim kızlar evinde başörtüsü taksın, yurtdışında özel üniversiteye gitsin; ama Türkiye'de üniversitelerde başörtüsü takamaz. Zira üniversiteler kamusal alandır.."
Sayın Başbakanım; elbette bunu oy için yapmayacak bir karakteriniz var..
Biliyoruz ki bunu yapsanız dahi başı örtülü birini gördüğünde yüzü kırmızı şarabın rengi gibi olan, namaz kılan birini gördüğünde bira köpüğü gibi köpürenler size yine oy vermeyecektir..
Başörtüsüne serbestlik getiren yasal düzenleme girişiminizden dolayı tüm başörtülülerden
oy alındı mı ki?!