Oynatacağım kalem, Ertuğrul Özkök'ün önceki günkü yazısına dairdir.. Amacım polemik asla değildir; amacım sadece Türkiye'deki medyadaki aktörlerin savruluşunu dillendirmekten ibarettir.
Özkök diyor ki: "Bir insan o manşeti atarken, bir sayfa yöneticisi o sayfayı yaparken eli hiç mi titremez? 'Yukardan gelen emir' bu kadar mı demiri keser?" (22.07.2009) Ve devam ediyor: "2001 yılında Uzanların gazetesi pis bir iftira atıyor. Atıyor ve leke orada kalıyor."
Evet Özkök mealen ne diyordu? "Bir gazeteyi yöneten insanın o manşeti atarken hiç mi vicdanı yoktur? Yukarıdan emri aldı, manşetti attı.."
Kastettiği kişi, Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeni Erdal Şafak oluyor.. "Yukarıdan gelen emir" derken, emri veren kişinin kim olduğu ise Özkök'ün yazısından anlaşılmıyor..
Ya gazetenin patronu Ahmet Çalık'ı ya da gazetenin CEO'su Serhat Albayrak'ı kastediyor.. (Belki de yine elinde kanıt olmamasına rağmen siyasi iktidarı kastediyor..)
Peki Özkök'e soralım: "Sayın Özkök, savcılığa suç duyurusu yapıldığını sen de söylüyorsun.
Kanıtların yeterli olup olmaması ayrı bir konudur.
Önemli olan, haberin doğru ve gerçek olup olmamasıdır.. Kaldı ki senin 'yukarıdan gelen emir' derken bu kadar keskin ifade kullanmanın herhangi bir kanıtı var mı? O da yok.. O halde müfteri olan, Sabah mı yoksa sen mi?" Evet işin bu faslını geçtikten sonra Özkök'ün yazdığı ikinci cümleye geçelim.. Özkök özetle şunu diyordu: "2001 yılında Cem Uzan'ın gazetesi bize pis bir iftira attı. Attı ve leke orada kaldı." Şimdi Özkök'e hitaben yeni sorular soralım:
2001 yılında Uzan'ın gazetesinin adı neydi?
Sen yazmadın ama biz söyleyelim: Star..
Peki Star'ın, o dönemdeki genel yayın yönetmeni kimdi? Sen yazmadın ama söyleyelim: Fatih Çekirge..
Yine peki, o manşeti atan gazetenin yazı işleri müdürü kimdi? Sen söylemedin ama biz onu da söyleyelim: Yılmaz Özdil..
Sorulara devam edelim: Şu anda Fatih Çekirge nerede? Hürriyet'te.. Hatta, genel yayın yönetmeni sıfatıyla hürriyet.com.tr'nin başında..
Yılmaz Özdil nerede? O da Hürriyet'te.. (Hatta Özkök 09.07.2009 tarihli köşesinde Yılmaz Özdil'den aynen şöyle bahsetmişti: "Genç, esprili, keskin, acayip zeki bir dil..") Evet şimdi Özkök'ün 22. Temmuz 2009 tarihli yazısı ile 9 Temmuz 2009 tarihindeki yazısını şöyle bir harmanlayalım; bakalım ortaya çıkacak olan "Yeni Harman"dan tüten dumanın nikotin seviyesi kaç miligrammış:
Neticede Özkök, bu yazılarıyla aslında şunu demiş olmuyor mu?
BİR: Sabah gazetesi bize çok pis bir iftira attı.
Bu manşeti yapanlar, genel yayın yönetmeni Erdal Şafak ile yazı işleri müdürleridir..
İKİ: Aynı iftirayı 2001 yılında Uzan'ın gazetesi Star da atmıştı..
ÜÇ: Star'ın o dönemdeki o pis iftirasını atanlar ise, o dönemin pardon "her devrin" genel yayın yönetmeni olan Fatih Çekirge ile aynı dönemde yazı işleri müdürü olan Yılmaz Özdil'dir..
DÖRT: Yılmaz Özdil genç, esprili, keskin ve acayip zeki bir kalemdir.. Zaten o yüzden onu Hürriyet'e transfer ettim.
BEŞ: Özdil o kadar esprili, keskin ve acayip zeki bir kalem ki, Star'da bana atılan o pis iftira çok hoşuma gitmişti.
ALTI: Fatih Çekirge'yi de hürriyet.com.tr'ye ben aldırttım. Çünkü, çok "pis" iftira atıyor..
Evet Özkök aynen bunları söylemiş olmuyor mu?
Özkök'e son bir soru soralım da lafı uzatmış olmayalım: "Sayın Özkök, yazınızda diyorsunuz ki: 2001 yılında Star bize çok pis bir iftira attı. Attı ve leke orada kaldı.."
Tamam, atılan leke Hürriyet'in suratında kaldı diyelim.. Lekeden bahsedip "leke yapanlar" dan niye söz etmiyorsunuz? Öyle ya, o "lekeler"
Hürriyet'e transfer edilmedi mi?
Kendini "temizlemek" için Hürriyet gibi bir gazeteyi "lekeli" hale getirmek herhalde böyle bir şeydir; üstelik bu çok "pis" bir şeydir!