CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise bu açıklama üzerine şöyle demişti: "Doğru, Atatürk bu iki kuruma CHP'nin belirli ödemede bulunmasını vasiyet etmişti.. Ama 12 Eylül'de Kenan Evren bu iki kurumu kapattı. Bu iki kurum sonradan tekrar kuruldu ama şimdiki iki kurum ile Atatürk'ün kurduğu iki kurum aynı mıdır? Partimize İş Bankası'ndan düşen hisselerden bu iki kuruma ödeme yapmama kararımız tabii ki doğrudur.."
Evet Deniz Baykal'ın mantığı kendi içinde tutarlı bir mantık..
Ama şu "iş"e bakınız ki 12 Eylül'de Kenan Evren, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ile birlikte Atatürk'ün kurmuş olduğu CHP'yi de kapatmıştı.
Bu arada parantez işaretsiz bir parantez açayım:
İş Bankası'nın kurucusu Atatürk'tür.. Kurucu genel müdürü ise Celal Bayar'dır..
CHP'ye "dörtlü takrir" vererek istifa eden ve Demokrat Parti'yi kuran dört kişiden biri de hatta bu dört kişinin önderi de Celal Bayar'dır.
Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu 10 Kasım'da saat dokuzu beş geçe itibariyle Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanlık koltuğunda oturan kişi de Celal Bayar'dır.
27 Mayıs 1960 darbesinde cumhurbaşkanlığı koltuğundan düşürülen ve idamla yargılanan, yaşı geçkin olduğu için cezası müebbet hapse çevrilen kişi de Bayar'dır. Şimdi toparlayalım:
Demek ki Atatürk'ün kurduğu İş Bankası'nın ilk genel müdürü ve Atatürk'ün son başbakanı olan Celal Bayar, Atatürk'ün kurduğu CHP'nin ordu ve medya ile işbirliği yapması neticesinde devrilmiş ve Demokrat Parti 1960 yılında kapatılmıştır.
Bununla birlikte, DP'nin kapatılmasına ses çıkarmayan daha doğrusu kapatılmasını teşvik eden CHP bu kez DP'nin devamı olan AP ile birlikte 12 Eylül'de kapatılmıştır.
Bununla da yetinilmemiş Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu da kapatılmış ve böylece Atatürk'ün CHP'sinin ne yazık ki hem "dil"i kesilmiş hem de "tarih" oluşu sağlanmıştır.
Bu durumda kendilerine Atatürkçü diyen bir takım generaller Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkaran DP'yi Atatürkçülüğe aykırı davrandıkları iddiasıyla kapatarak Atatürk'ün muasır medeniyet seviyesi ülküsünün köküne kibrit suyu dökmüşlerdir. "Bazı" omurgasız yazar, çizer, asker, savcı ve hakimler de bu "kibrit suyunun" dökülmesine lojistik destek sağlamaktan utanmamış ve yine utanmadan bu kez Atatürk'ün "çakmak çakmak" gözleri olduğunu söyleyerek bir nevi "çakar çakmaz çakar çakmak" vazifesini üstlenmiştir. (Oysa çakar çakmaz çakar çakmağın iki önemli özelliği vardır.. Bunlardan biri, bu çakmağın uzun ömürlü olmaması diğeri ise bu çakmağın kibrit suyunu bilmem ama sudan "ucuz" olmasıdır.
Gerçi bu kişilere fazla ehemmiyet atfetmek de doğru değildir, zira bu isimler topu topu "vasati 40 çöp"tür!) Evet gelelim tekrar CHP'ye.. Biliyorsunuz, eski CHP'nin devamı olduğunu iddia eden Ecevit'in DSP'si ile Murat Karayalçın'ın SHP'si siyasi arenada mevcudiyetini muhafaza eder iken CHP 1992 yılında Deniz Baykal'ın önderliğinde yeniden kurulmuştu.
Yeni kurulan CHP ile kapatılan CHP aynı CHP miydi, işte orası biraz "meşkuk"!
Bu tartışılır duruma rağmen yeni CHP, İş Bankası'nın gelirinden hissesine düşeni "aynen" hatta "nakden" almaya devam ediyor.
Aynı CHP, Türkiye Cumhuriyeti seçmeninden kendi hissesine düşen oy oranı konusunda ise nedense hiç "tamahkar" davranmıyor!