Tabii, Hüsnü Bey için "Nazire Hanım'ın eşi" denilebilirse!
Daha önce boşanmak için klarnetçiden Fulya'da bir daire alan ve yine çocuklarının babası sayesinde bir de kuaför açan Nazire Hanım'ı bunlar kesmemiş! İdolü olarak Mehmet Ali Erbil'in boşandığı eşi Tuğba Coşkun'u seçen Nazire Şenlendirici, çıkmış eşinin karşısına, "Boşanmaktan vazgeçtim, yeni isteklerim var" deyivermiş. Neymiş, Tuğba Hanım'ın duruşu o kadar dikmiş ki Nazire Hanım bundan pek etkilenmiş.
Bir kadının, hele ki anne olan bir kadının yuvasına sahip çıkmak için her şeyi yapmasını anlarım.
Bunu alkışlarım da… Ancak bir kadının, çoktan biten bir evlilik sayesinde cebini doldurmayı çalışmasını anlayamam? "Batan geminin malları bunlar" dercesine bu kadar maddi taleplerle bir erkeğin karşısına çıkmak nasıl bir gururdur? Nazire Hanım'ın hiç parası olmasa ve 2 çocuğunun geleceğini kurtarmak için bu yola başvursa onu da anlayacağım! Ama bir dükkan ile şehrin göbeğinde bir ev neyine yetmez bir insanın! Kendisini defalarca aldatan, evine sahip çıkmaya niyeti olmadığı paçalarından akan bir adamdan boşanmama ısrarı ne diye?
Hani nerede, Nazire Hanım'ın 'çok etkilendim' dediği dik duruş?
Sizden çoktan giden bir erkeğe sahip olmaya çalışmanın nesi gururlu bir davranış?
Nesi dik bir duruş, bir kadının evliliğini ticarete dönüştürmesi?
Hüsnü Şenlendirici'yi savunmak için değil, aksine o ve "onun gibiler" için çaba göstermeye değmediğini düşündüğüm için yazıyorum bunları.
Nazire Hanım, bence artık bıraksın bu evlilikten medet ummayı.
Gitsin eski eşinden, boşansın hem de hiç konuşmadan, tek bir kelime etmeden!
Ne demişler? "Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi
sessiz ve asildir."