DUVARDA bir adamın ahşap çerçevede ayakta duran siyah beyaz fotoğrafı. Eski ayakkabıları, büyük yakalı beyaz gömleğiyle, ellerini arkadan kavuşturmuş, hafif tebessümüyle yüzündeki yaraya farklı bir anlam katmış.
Karaya oturmuş görüntüsünü denizlere salmış da ne çıkarsa bahtına! Kendisini tanıyan insanların gönül tahtına oturmuş.
Fotoğrafa kim baksa yüzü ışıldıyor.
Merak edip sordum da evin babasıymış erken yaşta ölmüş.
***
Yükselen değerin alçaklık olduğu bir ülkede, hayatın bodrum katında yaşamış ama başı hep yukarıda!
Çocukluğunda su satmış simit satmış ama kimseyi satmamış. 4 yıl hapis yatmış gençliğinde, o yüzden eğitimini yarım bırakmış. Ama kitap okumayı hiç bırakmamış.
Okuduğu kitapları da mahallenin delikanlılarına dağıtmış; "uyumak için değil uyanmak için okuyun" diye notlar bırakmış.
***
Niye hapis yattığını merak ettim, öfkesini yenemediği zamanlar olmuş, kendi doğrularında inadı inatmış. Elinden gelen her işi yapmış, aç kalmış ama harama el uzatmamış. Hayatın selesinde taşımış çocuklarını, karısına gül gibi bakmış. Çıktığı hayat yolculuğunda insanların üzerinde güzel izler bırakmış. Neden bu kadar genç öldüğünü sordum; hapishanede ciğerleri su toplamış! Ama cenazesinde bütün güzel insanları tabutunun başına toplamış.
***
Daha dikkatli baktım fotoğrafa.
Gözlerinde; "güvercinlere benim için yem atar mısınız?" ifadesi vardı.
Adres sorduğunuz zaman tarif edeceği yere kadar sizinle gelen insan bakışı. O sessiz fotoğrafta kanatlarını suya vuran martıların çığlıklarını duydum.
Son bıraktığı notu okudum, "çocuklar aynalarını güneşe çevirdikleri zaman, hayatın karanlık yanı daha net görülür!" O fotoğrafta güneşin gözlerini bile bağlamak isteyenlere karşı duran aydınlık bir adam gördüm. "Hangi türküyü severdi?" diye sordum.
"Odam kireç tutmuyor!"
***
Serveti onuruyla ölçülen eski zaman insanlarından biridir fotoğraftaki adam. Ben böyle adamları özlüyorum, ailemden biri gibi. Ve o yüzden böyle adamların fotoğraflarını bulabilmek için mazinin yoksul ama onurlu yıllarına yapıyorum yolculuklarımı. Çünkü şimdiki zamanda en zor bulunan şey; adamlık!
MUTLULUK TAKVİMİ
Ben günah işlemedim
Sadece seni sevdim
Aşka gücüm yetmedi
Kadere boyun eğdim
Hiç sevmedim bu kadar
Ne gecem var
Ne gündüzüm
Şarkılarda matemi var
Yarım kalan öykümüzün
Gurur aşkı ziyan eder
Sözümü tutacağım
Seni unutacağım
Aşk romandı eskiden
Seven kızın romanı
Şimdi veda zamanı
Hakkı YALÇIN
Yılan gibi kıvrılıp durmakta yalan, üstelik pembe değil!
Onurlu imza!
Bu dünyadan göçüp giden insanların geride neler bıraktıkları en güzel şekilde cenazelerde görülür. Rahmetli Volkan Konak'ın Levent Camii'nden kalkan cenazesindeydim. Muhteşem bir kalabalık. Tabutu sadece el üstünde değil yüreklerde de taşındı.
Hayata sadece sanatçı olarak değil, yardımsever bir insan, haysiyetli bir adam, sadakatli bir eş ve harika bir baba olarak imza atan böyle güzel bir insana hakkımız geçtiyse milyon kere helal olsun. Yüreklerimizde yaşatmak da boynumuzun borcu olsun.