Bilinen yerde!

Eklenme Tarihi 25 Şubat 2025

HABERİ
SESLİ DİNLE

00:00 00:00
Tüm Sesli Haberler

ÇOCUKLUĞUMA yaptığım kazılar yazılarımda çok belli ama dünyayı hala eski zamanlardaki gibi sanıyorum. "Aç kapıyı ben geldim" desem, nerde o üzerinde anahtar bile olmayan kapılar.
En son nerede kaybolduğumu hatırlamaya çalışıyorum, sonra bakıyorum ki final sahnesindeyim.
Nasılsa ölüm kapıyı çalacak; "sen önden yürü" diyorum ömrüme, "ben sana yetişirim."

***

İnsanların anası ağlıyor da herkes başkasının kötülüğünden kendine mutluluk çıkarma peşinde.
Topladıklarından kendini çıkarıyor elde ne adamlık kalmış ne insanlık.
Çünkü birinin başına gelenlerin diğerinin başına gelmeyeceğinin garantisi de yok. İşsizlik, deprem, kuraklık, adaletsizlik ve daha birçok şey. İnsanların bu kadar duyarsız ve vicdansız olduğu bir dünyada hayat buysa; "alemle gelen düğün bayram" diyorum.

***

Teknolojinin her şeyin icabına baktığı bir düzende "dünya nereye gidiyor?" sorusuna cevap almak bizden geçti. Eskiden sıvası dökülen duvarların derdindeydik, şimdi insanların arasında inşa edilen duvarlar her şeyin önüne geçti. İnsanlarda garip bir nefret humması, asıl acı olan da hukukun kabadayılara ve kara para kasalarına gözlerini yumması!
Azaldığım yerden çoğalmanın şifresini kırmaya çalışıyorum da bütün yollar kapalı. Olsun, "zaten hayatım boyunca hep yokuş çıktım" diyorum!

***

Bütün renkler siyahtan korkar hale gelmişken, maviler yok, sarılar toz oldu. Fiyat etiketleriyle oynayanlar kolayca zengin oldu.
İnsanlar kuru ekmekle yatıştırıyor açlığını. Bodur Şubat'ın getirdiği ayaz da caba!
Kendi tabiat ortamlarında bile hayat hakkı tanınmayan hayvanların kan izleri en kolay karda takip edilir. Tavşanlar, ceylanlar, bu kara kışta nasıl da kolay yem olmuştur silahlı avcılara.
Onları kan çekiyor da yapılan bu vahşete "avcılık sporu" diyenlere yuh çekiyorum. Kurulan tuzaklara, eldeki silahlara bakıp; "insanları diğer canlılardan ayıran da bu vahşet tutkusudur" diyorum.

***

Bütün dünyada ırkçılığın tüm halleri sergilenirken, Amerika ve İsrail'in kalbi savaş için atıyor. Saf tutmamız gereken bir ülkede yaya kaldırımda bile birileri bana çarpıyor aldırmıyorum. "Kalbim nerede çarpıyorsa oradayım" diyorum.
Nerede miyim? Çorba kaynamayan evlerde, ağlayan bebek seslerinde!

MUTLULUK TAKVİMİ
Giymediğin kışlıkları dağıt.
Cam kenarında kahve iç, hayal kur.
Sahaflarda ilginç kitaplar ara.

Gidişin veda değil
Sanki kara sevdaydı
Hasretin kitabı yok
Sitemlerim sanaydı

Kalbimde çığlıklarım
Dinmedi hala acım
Unutamadım seni
Yine sana muhtacım

Hala ateşin yanar
Sevdalı yüreğimde
Zaten suç sende değil
Kör olası gözlerimde

Bir yürek kaldı bende
Hala seni düşünen
Bir yürek kaldı bende
Yalnızlıktan üşüyen
Hakkı YALÇIN

Her haykırış kendi dağında yankılanır, "gözdağında" değil.

Kartopları!
Tuzu kuru olanlar için kar harika bir manzara. Hele şömine başındaki yanan odunların sesini dinlerken.
Kar yağışına iyimser bakılırsa yaz için su sıkıntısının önü alınmış oluyor ama sokak hayvanları donuyor.
Bulunduğum mahallede apartman kapılarına "kedileri içeri almayın" diye yazılar asılıyor, ben alıyorum.
Doğası gereği sıcağı seven ve kapalı yerde yaşaması gereken kediler için kılını kıpırdatmayan belediyelere de kartopları atıyorum. Aslında çalışmayan belediyelere kurban olanlara atıyorum o topları.