LİDERLİĞİN gizli afişi olmak için bile sahayı aydınlatmak gerekir. Kaç yıldır sezon sonuna yaklaştıkça kendini kaybeden, hatta şampiyonlukları kaybeden Fenerbahçe yine kara tahtada, yine karanlıkta!
"Aşağıdaki" savaşı "yukarıdan" seyredenler hem itibarını kaybeder hem aradaki puan farkının açılmasına sebep olur. Pazar gecesi Mourinho ve takımı sahanın ortasına bir dilekçe bıraktılar. "Biz aşağıda imzası olanlar üst kattaki beylere selam yolluyoruz.
Bizi beklemeyin gelemiyoruz!" Çünkü hiçbirinin bir kat yukarı çıkmaya mecali de yok ruhları da!
***
"Kaderin rotasını kendi elleriyle değiştirenler kendilerini değiştirmeyi düşünselerdi çok şey farklı olurdu" desek neye yarar, yapmadılar. O yüzden taraftar ayağa kalktı.
Maç çıkışında bir çocuk, "bu takımın bana uyku borcu var" diye haykırdı.
Bizler sevdaları sömürülen taraftarın yanındayız.
İçlerindeki yangına kör kuyulardan su çekenlerin neler çektiğini hiçbir Fenerbahçeli futbolcu bilemez. Hele böyle maçların bitiminde yatağına ölü gibi yatıyorsan ve her sezon bir hayalin kıyısında sudan ucuz hatalarla batıyorsan!
O yüzden taraftardaki sert tavır hem tribünlerde vücut bulmuştur hem de ruhsal olarak bir gerçeği işaret etmiştir. "Takımdaki ruhsuzluğu!" Aradaki farkın kapanması için bir mucize gerekiyor ama mucizeleri harekete geçiren mücadeledir yürektir. Oysa Fenerbahçe'nin bu haliyle liderliği yolda bulsa eğilip alacağı bile şüpheli!
***
Bodrumspor karşısında harika bir Galatasaray izledik. Gecenin en çalışkan ama en talihsiz adamı Osimhen'in vuruşlarının ağlarla buluşmamasına kimse aldırış etmedi. Başı omuzlarının üzerindeki adama her şey haktır. Çünkü futbol bilmem kaç milyon kişilik aşktır. O aşkın adı Osimhen'se, kaçırılan pozisyonlar kayba sebep olmadıkça meselenin estetik tarafıyla ilgilenmek gerekir, bu da futbolun güzel tarafıdır.