GEÇEN gün bir otelin lobisinde karşılaştığım adama baktım.
Adamın leş gibi kokan şöhreti var, üzerinde iki bin dolarlık ceketi. Adam kara para kasası. Göğüs kafesinde bile yarasa besliyor.
Akrep zamanı sokuyor, yelkovan bunlara çalışıyor. Onlara dokunmayan yılanların gömlekleri ambalajlar içinde her ay elden teslim. Adamın üslubu boş, adamın kafa sarhoş. Yerde gördüğü ekmek parçasını öpüp alnına koyması da mümkün değil, domuz gibi yerken doyması da.
***
Adam bulmaması gereken parayı bulmuş, kaydını yenilemiş ve itibar görüyor. Namuslu insanların gözündeki değerini merak etmiyor, doların kurunu merak ettiği kadar. Kumar fişleri de var sahte bilançolarının banka afişleri de.
Parayla korunduğu sığınakları da var önünde diz çöktüğü tapınakları da.
Adam aslında enayi denizinde alık bir balık ama kullanılmaya da müsait olduğu için etrafı kalabalık. Paranın kokusu bebek kokusunu bile bastırırken böyle adamlardan çok var!
***
Bir programa kulak kesildim de mazisiyle yaşayan insanların modası geçmiş, şimdiki zamanda gazeteci olmanın da yorumcu olmanın da "ileriyi görenleri" makbulmüş! Sistem; çamura batanları koyacak yer bulamıyor da insanlığı ve zarafeti paranın üzerinde tutanlar oturacak tabure bulamıyorsa bu nasıl bir görüştür acaba?
İnsani duyguların beslenmesi durduruldu. Sessiz harfleri bile kan kokan adamların pis nefesleri kapladı ortalığı. O yüzden geçmişten taşıdığımız anlamlarla bugünkü gerçekler arasında yalanın ve kötülüğün zaferi ortada duruyor. Maziye ayna tuttuğumuz zaman kimin ne mal olduğu ortaya çıkıyor!
***
Hey gidinin daktilo tuşları, gazetecilik mesleğinin onurlu kuşları. Hala emekçi gazeteciliğin kalp krizi riski onurlu insanlar için devam ederken, tetikçiler ve yeni moda gazetecilere denizde karada ölüm olmayabilir ama kusura bakmasınlar benim zekam yapay değil, nostaljik gerçeklerimi yaşatmak için de ölene kadar hayattayım.
***
Gururla söylüyorum, insanlar ekmeğini taştan çıkarırken taşların bile terlediği zamanlarda büyüdüm.
Eski kulağı kesikler ya ayakkabıların arkalarına basardı ya da iki ayaklarını bir pabuca sokardı.
Ama emin olun her biri yanlışları hizaya sokarken boyunun ölçüsünü verirlerdi şerefsizliğin. Bu davranış onların vazgeçilmez huyu!
***
Dün sokakta yürürken çok sevdiğim eski bir şarkıya rastladım.
"Adaletin bu mu dünya?" Düşündüm de şimdiki şarkıların da kötü adamların da köküne kibrit suyu!
MUTLULUK TAKVİMİ
Zenginlikle başarıyı bir tutma.
Süslenen vitrinlere yem olma.
Kahveni evinde iç.
Barışı savun.
Nasıl anlatsam
Bilmem ki nasıl
Ben doğdum doğalı
Aşkta kaybım
Yakışmaz diyene
Yakışmaz asıl
Ağlamak ayıpsa
Benim ayıbım
Aşka düşen ağlar
Elinde değil
Vefasız bir aşkın
Ahiretinde
Doğarken öğrendim
Ben ağlamayı
Hepimiz insanız
Nihayetinde
Hakkı YALÇIN
Bu dünyada onurlu bir insan olabilmek herkesin harcı değil.
Hava akımı!
Yozlaşan hayat güzelim değerleri silip süpürdü. Bir diziyle bir şarkıyla şöhret olan züppeler reklam pastalarını da yiyor gerçek sanatın hakkını da.
Yakışıklı ve güzel olmak bir şanstır, kendini geliştirmektir asıl mesele.
Bakışları bile onları ele veriyor da sistem böyle istiyormuş. Hangisi Tarık Akan kadar yakışıklı olabilir de hangisi Tarık Akan kadar insani bakmak özelliğine sahip olabilir? Hiçbiri.
Şimdiki zamanda kirli hava akımı da sosyal medya takımı da bu züppelere kurban olurken, kurban edilen çocukları da "velileri" düşünsün!