FENERBAHÇE'de ertelenmiş doğruların sahneye konmasını beklerken, yeni yanlışları izledik.
Hatayspor karşısında da futbolun huzurundan çekilmiş bir takım duruşu vardı. Herkes saha içindeki dizilişin sorgusunu yapıyor da formanın içindeki ruhun sorgusu yok, mücadeleyi özne yapmanın modası geçmiş.
O yüzden taraftar nezdinde galibiyetin gülen yüzüne alkış tutmak kadar, gerçeklerin sırıtan yanına tepki göstermek de var. Çünkü gerçekleri en kolay "gerçekten sevenler" görür. Sahada mücadele etmeyenler için taraftara oynamanın modası geçtiyse, tepkiler de gittikçe büyür.
***
Koca Fenerbahçe'de savunmadan rakip alanı topla geçen bir adam göremediysek, küme düşme hattındaki bir takım karşısındaki kalitesiz galibiyete kazanma sanatı mı denecek?
2 gol atan En-Nesyri için "galibiyetin yüzüne Fener tuttu" diyerek golcü anonsu verilecek de harcadığı pozisyonlardaki hantallığı inkar mı edilecek?
Fenerbahçe'nin geride bıraktığı yol, alacağı yolun nesi olacak, sonraki haftalarda göreceğiz ama önce yanlışları yolundan çevirmek gerekiyor.
***
Galatasaray'ın galibiyetinin de futbolla yakınlığı yoktu.
Üstelik savunmanın sırlarının en çok dışa vurduğu bir maçtı.
Bunda Göztepe'nin direncinin ve hızlı adamlarının etkisi büyüktü. Yunus Akgün, attığı golde ne kadar özelse, yenilen golün başlangıcında odak noktası olduğunu görmeli.
Osimhen'i ilk kez bu kadar çaresiz gördüysek "bazen olur böyle" demeli.
***
Beşiktaş'ta kulübün kasasını boşaltanlar, takımın ruhunu da boşaltmış. Suçüstü yakalananların bile sorgusu yapılmadı diye futbolcular da görmezlikten mi gelinecek? Al- Musrati bu takımda nasıl forma giyiyor? Mert Günok dışında takımda parmakla gösterilen bir tane adam yok. Geçen sezon yakamoz sandığımız Semih Kılıçsoy'un kendisiyle alıp veremediği şeylerin psikolojisine göz atacak birileri yok mu? Galiba yok. Olsa çaresizlikle uyum sağlayan bir Kartal gerçeği olmazdı!