Kriz yönetimi
AMERİKA'YLA yaşadığımız krizlerden iki sonuç çıkartabiliriz.
Bir krizler bitmeyecek. İki krizleri yönetilebilir.
Öncelikle artık kafamıza şunu net bir şekilde sokmamız lazım.
Amerika'yla yaşadığımız sorunlar sadece bazı işleri yanlış yapmaktan kaynaklanan sorunlar değil. Yani mesela Türkiye bir yerde yanlışlıkla Amerika'nın ayağına basmış da Amerika da buna karşılık veriyor değil. Veya Amerika ile Türkiye arasında basit bir yanlış anlaşılmadan doğmuyor. Veya Amerika sadece tek bir konuda belli bir başlık üzerinden Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışmıyor. Aksine Amerika'nın tüm müttefikleriyle girdiği kriz süreçlerinden biri Türkiye ve Amerika arasında yaşanıyor. Amerika'nın dünya siyasetine dair küstah ve umursamaz tavrı Türkiye'ye de yansıyor. Zaman zaman Türkiye'den şantaj ve tehdit yoluyla tavizler elde etmeye çalışıyor, zaman zaman Türkiye'yi Amerikan önceliklerini kabul etmeye zorlamak istiyor.
Zaman zaman cezalandırabileceğini düşünüyor, zaman zaman görmezden geliyor. Ama toplu halde bakıldığında Türkiye ve Amerika uzun vadeli bir kriz sürecine girdi diyebiliriz. Bunun bir sonucu olarak da farklı başlıklar üzerinden sorunlar yaşamaya devam edecekler. Vize meselesi, bunlardan biriydi. Büyük bir kriz olarak görüldü.
Ancak çözüldü ve bitti. Fakat onun çözülmüş olmadı Türk Amerikan ilişkilerinde güzel günlere döneceğimiz anlamına gelmez. Menbiç meselesi vardı. Çözüldü ve çözülüyor. Şimdi sırada papaz meselesi var. O da çözülüyor. Amerika tehditle Türkiye'yi diz çöktürmek istedi. Türkiye direnince Amerika tehditlerini sürdüremedi.
Türkiye Amerika'ya misliyle karşılık verince Amerika Türkiye'nin şantaja boyun eğmeyeceğini gördü. Ve o tehdit ifadelerinin yerini hayal kırıklığı söylemi aldı. Yarın öbür gün unutulup gidecek. Yerine yeni krizler çıkacak.
Sırada Halkbank, Hakan Atilla, F-35, S-400 ve daha da vahimi FETÖ ve Suriye meselesi var. Bu başlıkların her birinde sorunlar yaşanmaya devam edecek. Çünkü Amerika Türkiye'nin Suriye'deki ve FETÖ'ye dair kaygılarını göz ardı etmeye devam edecek.
Türkiye'nin bu kaygıları nedeniyle S-400 almak istediğini anlamak istemeyecek. Türkiye S-400 alıyor diye öfkelenip F-35leri vermemeye çalışacak. Biri bitse bir diğeri başlayacak.
Ama bu krizler esnasında şunu da öğrendik. Ölüyoruz bitiyoruz havasına girmemek lazım. Amerika'yla kriz yaşamak Türkiye için dünyanın sonu değil. Amerika çok güçlü olabilir ancak tek derdi Türkiye değil. Türkiye de kolay lokma olmadığını dünya aleme gösterdi. Amerika'ya direnebileceğini, dişe diş mücadele edebileceğini ortaya koydu. Şimdi gördüğüm kadarıyla Halkbank davası sonuçlanıncaya kadar papaz içeride kalacak. Amerika'nın bunu anlaması zaman alabilir ancak anlayacaklardır. Endişeye mahal yok.
Bu sorunların her birinde Amerika Türkiye'yi hedef alır ancak şantajlarını sonuna kadar götüremeyecektir.
Çin'le, İran'la, Rusya'yla, Almanya'yla ve diğerleriyle uğraşırken, Türkiye'ye karşı atabileceği adımların bir sınırı var.
Bunu hep beraber gördük. Artık lütfen abartılarla ülkede endişe yaratmak isteyen muhaliflere kulak asmayın.
Bu krizler bitmeyecek ancak biz de bu krizlerle yaşamayı ve onları yönetmeyi öğreneceğiz. Azdan az çoktan çok gider. Yaşadığımız her krizde biz ondan bir kaybediyorsak Amerika yüzden 20 kaybediyor. Bir yere kadar giderler daha fazlası yok.
Hele hele bizim milletin ekonomik kriz ihtimaline rağmen devletine sahip çıkışını gördükten sonra hiç korkmaya gerek yok. Dolar 7 lira oldu millet daha da hırslandı. Bizde böyle bir irade oldukça ve devlet de dik durmaya devam ettikçe krizler lehimize çözülecektir.