İdlib hamlesi
İDLİB Suriye Savaşı'nın son hamlelerinden biri gibi görünmesine rağmen, savaşın son aşaması olduğunu söylemek doğru olmaz.
Evet, savaşa müdahil olan güçler arasındaki paylaşımın son bölgesi.
Bu anlamda son paylaşım bölgesi olarak görülüyor. Ancak Suriye İç Savaşı'na kısa dönemli bir süreç gibi bakmamak lazım. Bölgelerin paylaşımı demek savaşın son bulacağı ve derhal barış masasının kurulacağı anlamına gelmez. Uzun zamandır söylemeye çalıştığım gibi Suriye'de bir "çıkmaz" çok uzun süre önce ortaya çıktı. Bu çıkmazdan kurtulmak gün geçtikçe kolaylaşmıyor aksine daha da karmaşık hale geliyor.
İdlib bunun önemli aşamalarından biri olabilir ama asla son aşaması olmayacak.
Bu çıkmaz Amerika'nın takındığı tavrın bir sonucu olarak doğdu. Amerika ve Batı dünyası demokratikleşme yerine statükoyu destekleme konumuna geçtiği gün ve Rusya'nın Suriye'de statüko lehine müdahalesine göz yumduğunda artık bir çıkmaz sokağa girişmişti.
Amerika o zamana kadar Suriye'de tek taraflı bir çözümü zorlayabilir ve elde edebilirdi. Esed gider yerine ona yakın veya ona muhalif de olsa yeni bir hükümet kurulabilir, Rusya da kenardan izlemek zorunda kalabilirdi. Ancak Amerika müdahil olmak yerine bu çıkmazı destekledi. Rusya'nın girişinden sonra iç savaş başka bir evreye girdi.
Nükleer bir devlet bir bölgeye girdiği andan itibaren onun ekonomik veya askeri durumu ne olursa olsun çıkarmak zor olur. Hele bu ülke Rusya gibi bir nükleer dev ve askeri kapasitesi yüksek bir ülke olursa, Amerika'nın bile tek taraflı zorlayıcılık stratejileriyle sonuç alması imkansız hale gelir. Rusya sahneye askerleriyle girdiği andan itibaren artık Suriye'de her türlü çözümün veya müzakerenin parçası olma şansını yakaladı. Aynı şekilde İran, Amerika ve Türkiye de sahada yerini aldı. Böylece kimsenin kimseyi vurmaya cesaret edemeyeceği bir durum çıktı ortaya.
Bazı Rusçular Türkiye'nin gözünü korkutmak adına gerekirse Rusya'nın Türkiye'yi Afrin ve Fırat Kalkanı bölgelerinden çekilmeye zorlayabileceğini iddia ediyor. Bu çok gerçekçi değil. Rusya Suriye'de Türkiye'yi ancak yanlışlıkla vurur ama doğrudan savaş açma ihtimalinin yakınında bile değiliz.
Hele İdlib üzerinden yürütülen müzakerelere bakıldığında bu durum çok daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Rusya ve ortakları tabii ki İdlib'de askeri bir operasyonu zorluyor ve sonuna kadar zorlayacak.
Ancak hiçbir taraf bu konuyu Suriye meselesinin en kritik ve en önemli aşaması olarak görmüyor. Rusya bu zamana kadar elde ettiklerini tek başına İdlib için heba etme yanlısı olmayacaktır. Bu bakımdan İran biraz daha cüretkar olacaktır. Ancak onun konumunun da Rusya'ya çokça bağımlı olduğunu düşünecek olursak asıl belirleyici faktör Putin'in Astana sürecine verdiği kıymete bağlı diyebiliriz. Türkiye sonuna kadar diretip böylesi bir operasyonun Türkiye'yi kaybetmek anlamına geleceğini gösterebilir. Bunun ikna edici olması için ise Amerika ve Avrupalı ülkelerin sahneye biraz daha ciddiyetle inmesi gerekir. Maalesef şimdiye kadar bu ülkeler yeterli ilgiyi göstermedi.
Türkiye her türlü ihtimale açık olmalı. Operasyon başlayacak olursa insani müdahale adına Kuzey İdlib'e girebileceğini açıkça dile getirebilir.