Baktım da 20 sene içinde memlekete 5 kez gidebilmişi.
Onlar da güzellikleri gezmek için değil cenazeler içindi… 2005'in sıcak günleri hem yoğun gazete çalışmaları hem de canım anacığımın hastalığı elimi ayağıma dolandırdı.
Tatlı anam aynı yılın sıcak bir Temmuz'unda ağlattı bizi.
İlk o zaman gittim memlekete.
Deli yeşil ile çılgın maviye dönen Karadeniz anacığımı yolcu ederken sakindi.
İki sene sonra babam da anamın hasretine dayanamadı gitti.
2012'de Naciye teyzem ayrıldı aramızdan… 2017'nin karlı bir şubat günü de Ali dayım… Aynı yıl amca oğlunu da uğurladık.
Bizim meslek fırıncılık gibidir.
Fırıncı nasıl her gün ekmek çıkarmak zorundaysa, biz de her gün gazete yapmak zorundayız… Üstelik iki Ankara ve Adana'ya birlikte bakıyordum.
Haftanın yarısını Adana'da diğer yarısını da Ankara'daydım.
Ankara'da SABAH'ı kurmak için Başkent'teydim.
SABAH Ankara çıkışıyla ortalığı kasıp kavurdu.
Adana'da ise SABAH Güney rüzgarı esiyordu.
İşlerin yükü kalbimi yedi ama pişman değilim…
**
Geçen hafta aldım kara haberi. Ailemizin çınarlarından biri olan Fikret abim kötü hastalığa yakalanmıştı. Şok olduk.
Herkesin derdine gülen yüzüyle derman olan abimi nereden bulmuştu bu meret hastalık… Abim namazında niyazındaydı içki ve sigara nedir bilmezdi… Eşim ve oğlumla birlikte soluğu Çukurova havalimanında aldık.
Ve ben 7 yıl sonra Trabzon'a uçtum.
Uçaktan indiğimizde bildik puslu bir hava karşıladı bizi.
Adana 30 derece yanarken Trabzon 15 dereceydi… Trabzon bıraktığım gibi değildi ama… Her yeri beton kaplanmıştı.
Boztepe'nin güzelliği rant uğruna bitirilmişti.
Trabzon "şehzadeler şehri" olarak bilinir.
Evliya Çelebi Trabzon için; "Bu şehre küçük İstanbul denilse yeridir. İrem bağları gibi süslü bir şehirdir burası'' demişti.
Ama o güzellikler yerini beton yığınlarına bıraktı şimdi.
Fatih Sultan Mehmed Trabzon'u kuşattığı vakit de, ''Trabzon fethedilmeden İstanbul fethedilmiş sayılmaz" demişti.
Ama nerde o eski Trabzon… Rant uğruna betona gömüldü maalesef… **
Trafik de arapsaçı olmuş… İlerlemek ne mümkün… Osman'ın rehberliğinde Fikret abime gittik… Gülay ablam grip olmuştu.
Akşam "Körfez Köfte" salonuna geçtik… Osman bizi karşıladı İlkay kardeş de servis açtı.
Körfez Köfte doğa harikası bir yerdeydi.
Deniz dalgası duvara çarpıyor hafif hafif… Yatak olsa o sakinliğiyle uyutur insanı.
Bir kedi pusuya yatmış balık avlama peşindeydi.
Trabzon çok beton yığınına dönmüş.
Trafik desen berbat… Keçinin bile zor tırmanacağı kayalıklar yüksek katlı evlerle dolmuş.
Değişmeyen tek şey köftenin lezzetiydi.
**
Kardeşim Adnan ile birlikte Sürmene'deki "Trabzon Tersanesine" gittik.
Çocuk bıraktığım Sait'i seneler beyaza boyamıştı.
Zeki Çakır'ın kardeşi Seyfullah beyle tanıştım.
Çevrede birkaç tane daha gemi inşa tersanesi vardı.
Hepsi de kendi yağıyla kavruluyordu.
Hükümet niye gemi ustalarını teşvik kapsamına almaz?
Tersane sahiplerinin yükü hafifletilmeli.
Kolay şey değil gemi yapmak.
Ülkeye döviz kazandırıp istihdam yaratmak zordur..
Trabzonlu Vikinglerin bürokratik engellerden kurtarılması şart.
Yaptıkları gemileri dünyaya satacaklar.
Ülke insanına yeni iş kapıları açılacak.
Hava hafif hafif çiseledi bir ara… Yağmur hiç dinmez canım Trabzon'umda… Sırılsıklam olursun yağmurda.
Trabzonspor Tesislerine de gitmek isterdim ama vakit yok… Aslında biraz da kırgınım alınan sonuçlara… **
Evden çıkarken sevgili Yusuf Turgut aradı… Yusuf bölgesel yayın yapan Taka Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenidir.
Cesur bir gazeteci arkadaşımdır.
Gazeteye çıkarken aklıma kaybettiğimiz kalemler geldi.
Ziyad Nemli, Mehmet Tan, Ayhan Kıyak, Muharrem Kaya, Ömer Güner, Orhan Kaynar, Ahmet Kayacık, Salih Çamoğlu, Suavi Kaptan, Turgay Murtezaoğlu, Mehmet Güner, Muhammet Taş, Turgut Özdemir, Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu, Hikmet Aksoy, Harun Yavruoğlu, Cevat Kol, İsmail Başaran, Alaettin Kazancı, Orhan Çavuşoğlu ve Ali Salih Savaş… Hepsi iyi gazeteciydi..
Zeki Sancak da iyi gazetecidir.
Yusuf da Zeki de mesleğin çilekeşlerindendir.
23 yıl bir gazeteyi çıkarıp yaşatmak kolay değildir.
İki arkadaşıma buradan selam olsun.
Sevgili Yusuf bizi kapıda karşıladı.
İçeride spordan Servet Özkara ile selamlaştık… Göremediğim arkadaşlara da selam olsun.
**
Kale'yi geçenleri koca bir "Of tabelası" karşılıyor.
Arabasını durdurup önünde fotoğraf çektiren çok.
O gün Mersin ve Adana'dan gelenler tabela önünde poz veriyordu. Başkan Salim Sarıalioğlu'na teşekkür ederim.
Babamın, annemin ve köydeki büyüklerimizin mezarlarını ziyaret ettik…Köyler bir başka güzel… Doğallığını henüz bozamamışlar… Eski hatıralar canlandı gözümde… Abdullah Akyüz'ün kamyonunun arkasına az takılmadık.
Dayılarım çocukluk arkadaşlarım yoktu artık.
Yıllar sonra köye gelmek halalarımı görmek güzeldi.
Anacığımla gezdiğim yerlere basmak daha güzeldi.
Faik amcamın maşallahı vardı.
Hiç 90'a gelmiş gibi durmuyordu.
Keşke anam ve babam da yaşamış olsaydı.
Bir günlük hızlı turla bitmez ki Of…
Yine gideceğim