Fenerbahçe'ye Kasımpaşa maçı öncesi Galatasaray derbisi düşünülerek '3 puan alacaksın, gol yemeyeceksin, sakatlık ve cezalı oyuncun olmayacak' teklifi yapılsaydı, Mourinho kabul eder ve 1-0'a razı olurdu. Ancak Fenerbahçe maçı 2-0 kazanmasına rağmen derbi öncesi performansıyla kafalarda soru işaretleri oluşturdu.
Alanyaspor maçının ardından Edin Dzeko'nun takımın her şeyi olduğunu yazmıştım. Çıktığı 4 maçta 4 gol atan kaptan, Kasımpaşa karşısında formasını En Nesyri'ye kaptırdı. Faslı futbolcu, sahada kaldığı her dakika Dzeko'yu arattı. Bana göre gol vuruşlarında iki isim de aynı kalitede. Üst düzey değiller. Ancak topsuz oyunda Dzeko, En Nesyri ile kıyaslanamaz bile. Topun 3. bölgeye gelmediği durumlarda orta sahaya gelerek pas istasyonu olan Dzeko, hem rakip savunmanın dengesini bozuyor hem de kanat oyuncularının savunma arkasına sarkmalarını sağlıyordu. Ancak Nesyri maç boyunca rakip savunma arasında kayboldu. Yalnızca ikinci yarıda yerini Dzeko'ya bırakmadan saniyeler önce orta sahaya geldi, topu indirdi ve Tadic'e bıraktı. Böylece ilk Dzekovari pozisyonunu yaratmış oldu. Oyuna girer girmez yine gol katkısı yapacak olan Dzeko, Çağlar'ın net fırsatı harcamış olmasıyla ilk kez bir maçta istatistik yapamamış oldu.
Fenerbahçe'de Galatasaray derbisi öncesi bir diğer soru işaretini de savunmanın sol bölgesi oluşturdu. Maç boyunca Çağlar ile Oosterwolde birbirleriyle hiç anlaşamazken zaman zaman da sert tartışmalar yaşadılar. Fall'ın neredeyse her pozisyonda Oosterwolde'yi geçmeyi başarması, Okan Buruk ve Barış Alper Yılmaz'ın iştahını kabartmıştır.
Fenerbahçe'nin bu durağan oyununda Mourinho'nun da payının olduğunu düşünüyorum. 'Kurt' teknik adam, her ne kadar Galatasaray maçını düşünmeye başlamadım dese de, oyunun ikinci yarısı bariz Galatasaray maçına yönelikti. Vitesi artırmayan ve 45 dakikayı taraftarının yanında rakibi de uyutarak geçiren Mourinho, takımını hem aktif dinlendirdi hem de cezasız ve sakatlık olmadan Kasımpaşa engelini aşmış oldu.