Altın günü kuralları

Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Eklenme Tarih 6 Ocak 2017
Altın günleri, çoğumuzun çocukluğunda tanık olduğu kadın toplantılarıdır. Kadınların bir dönem en büyük sosyalleşme mecrası olarak kabul edilen bu günler epey şenlikli geçerdi. Bizler tabii çocuk olduğumuz için işin yiyecek kısmındaydık daha çok. Şimdi dönüp bakınca o altın günlerinde yaşanan olmazsa olmazlar eğlenceli geliyor tabii. Yine de keşke çocuk olup o günlere dönebilsek...

Aynı tabağa bitişik halde konulduğu için kısırın ıslattığı ve taze soğanla hiç ilgisi olmayan iki renkli kek.
Gün tabağının olmazsa olmazlarından olan bu arkadaşlar, genellikle birbirlerine karışmış halde misafirlerin önüne gelir. Kimsenin de kekin üstündeki taze soğanı, maydanozu dert ettiği görülmemiştir.

Durup dururken Mezdeke kasetinin çalmasıyla başlayan oryantal yarışları.
Hiç kimse de "Ay oturuyoduk şimdi, nerden çıktı?" demez. "Ya habibi ayva ayvaa" kelimelerini duyan herkes komut almış gibi başlar kıvırmaya.
Ohhh yandan yandan...

"Çok güzel olmuş hayatım, tarifini versene" ricasıyla deftere yazılan hamur işi tarifleri.
Her günün bir tarifi vardır. "Şengül'ün kolay su böreği", "Hayriye'nin yalancı içli köftesi" gibi tarif verenin ismini almış tariflerden ansiklopedi çıkar.

"Ben niye son sırada oluyorum? Önümüzdeki ay benim günüm olsun" talebinin yarattığı mini gerginlik.
"O zaman da işte Şükran'nın günü sarkıyo, yeni ev aldılar taksit ödüyo diye ona verdiydik..."

Şıklığından ve bireyselliğinden ödün vermeyen gün hanımının yanında getirdiği yarı iddialı terlik.
Tam topuklu değil ama babet gibi de değil... O kadar hazırlanmış, süslenmiş kadının ayağına patik gibi terlik verilir mi allasen?

Dedikodunun hasını yapan, ten uyuşmazlığı ve gelin sorunları konularındaki en yetkili ağız.
Kendisine her şeyi sorabilirsiniz. Kim kimle niye evlenmiş, niye boşanmış veya karşı binaya yeni taşınanların soy ağacı hangi nahiyeye dayanıyor?
Bütün bu bilgiler bir tek kendisinde var.

Gözü sürekli sehpanın üstündeki dantelde duran örnek çıkartıcı meraklı.
Çaktırmadan içinden "Üç zincir, boşa çıkart, sonra bi zincir daha...hımmm" diye örneği çözmeye çalışan bu hanım eğer çok sıkışırsa ev sahibinden örneği isteyebilir, o da büyük bir zevkle vermez.

Sürekli olarak kocasının taktığı yüzükleri, bilezikleri gösterecek şekilde jest ve mimiklerde bulunan hava atıcı.
Bunu halk arasında genellikle el hareketleriyle "Geçen bi köpek gördüm, hoşt dedim" diye anlatmak mümkün. De mi?

Gözü saksıdaki çiçeklerden başka bir şey görmeyen ve hızlı bir hamleye çiçekten kopartıp evde çoğaltmaya çalışan amatör ziraatçi.
Yapma dersin yapar buna. Hatta bir de "Zaten haber verip almamak lazım, çalarsan tutar. Ondan demedim sana bi şey" gibi bir açıklamaları da vardır.

Kafası havuz problemleri ve Ali'nin sepetteki yumurtaları yüzünden çorbaya dönen, eve geldiğinde de ziyafetle karşılaşınca kendini sıfırlayan çocuk.
Bir altın günündeki en şanslı insan işte bu insan.
Tabağını kombine yaptığı ürünlerle doldurup odasına geçer ve yalnız başına özgürce takılır! Ah ulan velet, o kadar şanslısın ki...

Ortamın seviyesini çalkalamak için ayıp fıkralar anlatan şuh ve cesur hanım.
Herkesin içten içe imrendiği ama en çok dedikodusu yapılan hanım da oluyor kendisi aynı zamanda.
Ortamların aranan insanı, olgun birey, serbest mizahşör...

Organizasyon boyunca hamaratlığının komite tarafından da tasdik edilmesi için çabalayan yeni evlenmiş genç kadın.
Nedense en çok işi o yapar, zaten o var diye de kimse yerinden kalkmaz. Kadınların kendi içinde oluşturduğu hiyerarşi böyle bir şey sevgili dostlar.

Kazağının üstüne kendi ördüğü dantel yakayı takarak hanımlık seviyesini uzaya kadar çıkartan sakin hanım.
Genellikle dedikodu yapmayan, kendi işine gücüne bakan hanım birey oluyor kendileri. O yakanın böyle bir güç verdiği inancı senelerdir dilden dile dolaşan bir rivayet...


SENDİKA
Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış isçilere ateşli bir söylev çekmektedir:
"Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!"
Kalabalık, "Yaşasııın!" diye bağırır.
"Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektiiir!"
"Yaşaaaaaa!!"
"Çalışmaya dokuzda değil, onbirde başlayacağıııızz!"
"Helaaallll!!"
"Maaşlarımız yüzde 150 artacaktııırrr!"
"Vaaaaaauuuuuvvvv!!"
"Yalnızca çarşambaları çalışacağıııız!"
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur.
Derken arkalardan bir ses duyulur,
"Her Çarşamba mı?"

AlkışlıYorum
Kocam her zamanki gibi iş çıkışı arıyor ve ''Bir şey lazım mı?'' diye soruyor. Saat olmuş gecenin 11.30'u, ben de kıllık olsun diye ''pilates topu'' diyorum. Bir saat sonra eve geliyor, bilin bakalım elinde ne var?

"Kim sıktı bu sırtındaki sivilceyi?" diye yakalanan ilk erkek benimdir sanırım.