CEVAP: İnsanın dirisi saygın olduğu gibi ölüsü de saygındır. Dolayısıyla ölülere saygı duyulması ve saygısızlık anlamı taşıyan davranışlardan kaçınılması gerekir. Bu itibarla, zaruret olmadığı sürece, mezarların üzerinden geçilmesi ve kabirlerin üzerine oturulması dinen uygun bir davranış değildir. Hz Peygamber (s.a.s) "sizden biriniz ateş üzerine oturup da bu ateşin elbisesini yakması, kabir üzerine oturulmasından daha iyidir" (Müslim, Cenaiz 96 ) buyurmuşlardır. Ancak, kabrin kenarına oturulmasında bir sakınca yoktur.
SORU: Secdede ayakların yerden kesilmesi namaza zarar verir mi?
CEVAP: Secde ederken, rüknü yerine getirecek ( sübhanallahi'l azim) diyecek kadar bir süre ayak barmaklarından birinin yere dokunması yeterlidir. Ayakların en az birisi bu kadar süre ile yere dokunmazsa namaz sahih olmaz.
SORU: Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir mi?
CEVAP: Ticaret malının zekâtı malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi cinsinden de verilebilir.
SORU: Kıbleye yönelik defnedilmediği sonradan anlaşılan bir cenaze için herhangi bir şey yapılır mı?
CEVAP: Cenazenin yüzü kıbleye gelecek şekilde sağ omuzu üzerine defnedilmesi sünnettir. Bu itibarla bilmeyerek kıble dışında bir istikamete doğru defnedilen cenaze olduğu gibi bırakılır. Zira meşru bir mazeret bulunmaksızın kabrin aşılması caiz değildir.
SORU: Türbelere adakta bulunabilir mi?
CEVAP: İbadetler Allah için yapılır. Adak da ibadet anlamı taşıdığından sadece Allah için yapılması gerekir. Bu sebeple türbe veya ölüler için adakta bulunmak caiz değildir. Dolayısıyla bu yönde yapılacak bir adak geçersiz olur.
Böyle bir adak caiz olmamakla birlikte bir türbede Allah rızası için kurban kesmeyi adayan kişinin o kurbanı kesmesi vacip olur. Ancak kurbanı türbede değil başka bir yerde keser. Böylece adak yükümlülüğünden kurtulmuş olur.