CEVAP: ZALİM olmak kınanmıştır.
Mazlum olmakta tavsiye edilmemiştir.
Misli ile mukabele dinin müsaadesidir.
Aşırı gitmemek koşuluyla.
Ancak bütün bu saydıklarım iffetli, onurlu, şerefli insanlar için bir mana ifade eder.
Peki zulmü kendilerine meslek edinmiş ve üstelik buna dini bir sos katan insanlara karşı hangi yol ile mukabele edebilirsiniz. Sadece "güç" yani kuvvet yoluyla. Güçlü ve kuvvetli olmalısınız.
Hz. Peygamberin öngördüğü budur. Çok ilginç bir rivayet vardır bu hususta. Bu rivayete göre Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Dikkat edin kuvvet -güçlü olmak- atmaktır. Kuvvet atmaktır. Kuvvet atmaktır." Bu cümleyi üç kez tekrarladı.
(Müslim, İmare/167; Ebu Davud) Burada "atmaktan" ok, mızrak, taş vs gibi malzeme ile düşmanı caydırmak ve engellemek anlaşılacağı gibi çağdaş harp sanayinin bize sunduğu her türlü alet, uçak, füze, edevatta anlaşılabilir.
Bakın çağdaş dünyada hümanizmayı ve tepeden bakarak medeniyet dersi vermeyi alışkanlık haline getiren çağdaş zorbaların insani getirdiği hale bakınız.
Savaştan, silahtan, güçten bahsediyoruz.
Çağdaş dünyada geçer akçenin adalet, hakkaniyet, adilce paylaşım olması gerektiğini bekleyen çocukların, masumların önüne koyduğumuz malzemeye bakın. Binlerce ton bomba.
Yıkık, virane evler. Altta kalmış masum siviller. Elbette biz güçlü ve caydırıcı olmak için ne gerekiyorsa o yükün altına gireriz. Halk olarak. Ümmeti Muhammed güçlü olmak zorundadır. Ayağa kalkmalıdır. Gücüne güç katmalıdır.
Ders almalıdır. Kalibresiz insanların iki dudağından çıkan emirlerin dünyayı nasıl bir felakete sürüklediğine bakın.
Buradan ancak güçle sıyrılabilirsiniz.
Sakın üç maymunları oynayan dünyadan sağlıklı bir erdem inşa edebileceğinize inanmayın. İtibarınız, varlığınız, devamlılığınız ancak gücünüz kadardır.
SORU: Gayri Müslim birinden kan alınıp verilir mi?
CEVAP: Gayri Müslim olan bir hastaya ihtiyaç halinde kan vermenizin dini bir sakıncası yoktur. Nihayet bu bir tür yardımlaşmadır. Hayatın devamı için zaruri bir durumdur. Kan vermekle onun inancını onaylamış olmuyorsunuz. Gayri Müslim'in bir organını (böbrek gibi) almakta dinen bir sakınca oluşturmaz.
Burada da tedaviye aracı olmuş oluyorsunuz. Hz. Peygamber (SAV) Sahabesine gayri Müslim bir sağlıkçıdan yararlanma müsaadesi vermiş, hata hekimliğini öğrenim buyurmuştur.
Gayrimüslim bir kişiyle bu iletişim belki ileride hayırlı sonuçlar da verebilir.
Kan vermekle kan almak arasında da fark yoktur. Müslüman bir hastanın gayrimüslim bir hastalığın kan alması da böyle değerlendirilmelidir.
SORU: İslamda Rabıta var mıdır?
CEVAP: Rabıta tasavvufi bir kavram, irtibat kurmak gibi anlamlara gelir.
Önemli olan Rabıtanın nasıl yapıldığı ve bir rabıtadan ne beklendiğidir. Rabıta kişinin kendisine manevi faydası olan bir büyüğüne veya kendisine manevi dinamizm veren Kâbe, Kur'an gibi kıymeti hayalinde canlandırıp, göz önüne getirip kendini motive etmesi, manevi bir rahatlama sağlamasıdır. Nitekim insanın annesini, babasını veya kendisine fayda sağlayan bir büyüğünü düşünmesi ne kadar normal ise, çizdiğimiz bu daire kalbi rabıta da o kadar normaldir.
Rabıtaya kalbi ve manevi huzur sağlama dışında bir anlam yüklemek de doğru değildir. Tevbe 119. Ayetteki: "Ey İman edenler. Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun." Emri de rabıtaya işarettir.
SORU: Hastanede çalışıyorum. Hastanın mahrem yerlerini görüyor ve dokunuyorum. Bu günah mı?
CEVAP: Siz son derece kıymetli, faydalı ve hayırlı bir iş yapıyorsunuz.
İnsanların ihtiyacını gideriyor, onları rahatlatıyorsunuz. Yaşam kalitesi sağlıyorsunuz. Mesleğiniz ve yaptığınız işin zaruri bir parçası olarak hastanın mahrem bölgesine dokunmanız tabiidir.
Kaçınılmazdır. Buraları görmeniz de kaçınılmazdır. Bundan dolayı bir günaha girmezsiniz. Rahat olun. İnsanlara yardımcı olmaya devam ediniz.