Kiloları, oyunculuğu ve özel hayatıyla sürekli eleştirilen Hande Erçel'in umrunda olan tek şey; iki aydır hastanede yatan annesi... Üzüntüden eriyen Erçel'in kendisine yapılan yargısız infaza yanıt vermeye bile hali yok...
HANDE Erçel'e o kadar yükleniyorlar ki... Hem de bazen eleştirileri Türkiye'nin önemli köşe yazarlarından okuyorum. Ama kimse "Neden, niçin?" diye sormuyor. Geçenlerde tesadüfen Hande Erçel'le aynı ortamda bulundum. Kendisiyle kısa bir sohbet ettik. İçinde kopan fırtınayı size anlatmam mümkün değil. O da insan ya siz gibi ben gibi üzülebiliyor, canı acıyabiliyor.
Hande Erçel'in annesi çok hasta… Bunu aylar önce yazmıştım. Hem de uzun süredir. Hastanede yatıyor ve ağır bir hastalıkla savaşıyor. Yüzleri bir türlü gülmüyor. Kızın anlatmaya hali yok.
Şu an dünya umrunda değil.
Ama geçenlerde onunla ilgili şu haberi okudum:
Hande Erçel, TRT'de başlayacak bir dizi için deneme çekimi yapmak istememiş. "Bu saatten sonra ne deneme çekimi" diye itiraz edince de kriz çıkmış. Kaldı ki böyle olsa bile 'audition' denen şeyi Hollywood'un anlı şanlı oyuncuları bile yapar. Buraya kadar hepsi doğru. Ama "Hande Erçel'in 'Bu saatten sonra ne deneme çekimi?' diye itiraz etti" cümlesi yanlış. Esas cümle "Bu saatten sonra ne deneme çekimi?" değil; "Benim deneme çekimine halim yok!" Bu kız aylardır hastane odasından çıkmıyor. Bazen gözüne uyku girmiyor.
Ne çekim, ne de başka bir şey düşünecek hali var. Konu iyi anlatılmadığı ve kendini anlatmak istemediği için Hande Erçel'e yargısız infaz yapıyoruz. Onun derdi ne çekim ne de şöhret...
"Sevgilisi ile ayrıldılar; barıştılar. O oldu, bu oldu" derken de aynısı geçerliydi. Sevgiliye ayıracak vakti yok ki!
"Hande Erçel çok zayıfladı" diye haberler yapılıyor. Kız zayıflamadı; eridi eridi. Ne zayıflaması arkadaşlar annesi gidiyor, siz görmüyorsunuz; ama kız çırpınıyor. Annesi hayatta kalsın diye çırpınırken, bir mucize olsun diye bekliyor.
O hastane sürecini yaşayan ben, onu o kadar iyi anlıyorum ki… O zayıfladı; ben annem hastanedeyken aksine yirmi kilo almıştım. Ne bulsam yiyordum. Ahhh!
Diyorum ya; hiçbir şey göründüğü gibi değil hayatta...
Bu arada yine yanlış bilinen bir şeyi daha düzelteyim.
Hani Arda Turan ve Berkay arasında yaşanan o tatsız olay var ya… Sonrasında Murat Dalkılıç için de "Hastanede Arda Turan'ın bebeğini ziyarete gitti" dedik ve iki arkadaşın arası açıldı. Biliyor musunuz? O ziyaret, o ziyaret değil. Murat Dalkılıç, hastaneye Hande Erçel'i ve annesini ziyaret için gitmişti.
Kimse kendini anlatmak ya da bir şeyler izah vermek zorunda değil; ama bazen doğrular da başka olabiliyor.
O yüzden birilerini yargısız olarak infaz etmeden önce insanların hayatlarında ne sıkıntılar yaşadığını bilmek, biraz da olsun kendimizi onların yerine koymak gerekir...
Hande Erçel'in annesine ve tüm hastalara acil şifalar diliyorum…
***
REKLAM DERDİ
Şevval Sam ve Talat Bulut arasındaki gerginlik bitemedi gitti. İkilinin sürekli atışmasından şiştim.
Ne kadar profesyoneller ki; karşılıklı sahnelerinde hiç renk vermiyorlar. Bunca nefreti dolu dolu karşılıklı besleyen iki insanın bir mimiği, bir bakışı olmaz mı?
O paylaşımlardan bana hiç inandırıcı olmadıkları geçti.
Benim ve çevremdekilerin ortak düşüncesi işin artık reklam kısmını sevdikleri ve haber değerinin hoşlarına gittiği yönünde… Duygularımı instagram hesabım 'arasozgur'de de belirttim. Bu yorumuma Talat Bulut, "Böyle bir yanılgıyla yaptığınız yorumunuz çok sürpriz oldu. Araştırmacı yanınıza ne oldu?" diye yazdı. Ben de kendisine şu yanıtı verdim: "Ben hiç araştırmacı olmadım.
Bunun nesini araştırıyım? Ben izleyici olarak işinize bakarken algımı bu söz düellosunun dağıtmasını söyledim..." Yazın Talat Bulut için onca söz söylenirken sürekli "Kararı yargı verecektir" dedim. Ve öyle de oldu.
"Beni taciz etti" diyen kişinin de yıllar önce belgelerle başkalarına ne yaptığını da okuduk.
Şahit olduğumuz şiddete karşı ses değil; çığlık atalım. Asla ve asla bunun üstünün örtülmesine izin vermeyelim "Ama -mıştı, -muştu" ile başlayan her şeyi linç etmeden araştıralım…