AVRUPA Birliği ile uyum çalışmaları kapsamında Türkiye'de de yeni yılla beraber naylon poşetlerin marketlerde ücret karşılığı satılmasını öngören yasa yürürlüğe girdi. Çevreciler bu yasaya destek verdi ve plastik poşet kullanımını en aza indirecek kararların alınmasını istediler. Ben de sonuna kadar destek veriyorum bu yasaya… Ekmek, manav ve şarküteri reyonlarında satılan gıdaların hijyenini sağlamak için kullanılan çift kat kalınlığı 15 mikron ve altında olan 50x35cm ebadından küçük, hışır poşet diye adlandırdığımız atlet ve naylon torba olarak kullanılan poşetler kapsam dışında ücretsizdir. Lakin kasalarda, alışveriş sonrası tüm alışveriş poşetlerini toplu olarak bir büyük boy, markalı ve markasız 15 mikron ve üzerindeki poşete koyan müşterilere 25 kuruş karşılığında poşet verilecektir.
Bu kısmında markalı poşet kısmına takılıyorum. Neden bir markalı naylona para ödüyorum? Eğer böyle bir reklam varsa benim adıma o markanın sahibi bir ödeme yapmalı.
Şarkıcılar, söz yazarları, besteciler şarkılarını yapıyorlar ve meslek birliklerine bildiriyor müzik şirketi de bu şarkıyı piyasaya çıkardığında bir bandrol parası ödüyor. Sonra şarkı çalınmaya başlayınca oteller, klüpler, radyolar vs bu şarkılar için nasıl telif ödüyorsa marketler de bir fon oluşturulacak oraya markalı naylon satacaksa ödemesini yapacak.
Markasız naylon poşete para ödemeye varım. Ama koca markası olan bir poşete para ödemek istemem.
Sizce haksız mıyım ?
*****
YİNE ŞEKİLCİLİK
TOLGA Karel, kendine yeni bir hayat seçti. Amerika'da evlendi ve bir daha çocuğu oldu. Para kazanmanın yollarını deniyor. Şöhretli, bol ilginin olduğu bir hayattan sakin bir hayata.
Şuan Amerika'da TIR şöförlüğü yapıyor ve her yolculuğunu da sosyal medyadan paylaşıyor kendisi.
Ama yeni mesleği dostları tarafından sanırım beğenilmemiş. İşte yine şekilcilik çıktı karşımıza. Adam ekmeğini kazanıyor. Adam öldürmüyor, hırsızlık yapmıyor alnının teri ile parasını kazanıyor. 'Helal' demek gerekiyor. Tolga Karel de bu şekilcilik ile ilgili birkaç cümle etmiş. HAYATA karşı NOTLARIM diye. Ve şöyle devam ediyor: "TIR işine girdiğimi öğrenen bazı tanıdıklar, 'TIR şöförüsün' diyerek benden uzaklaşmaya başladı. Haftada en az 2 kere arayıp soran, akıl danışan insanlar şimdi bakıyorum yoklar. Zira sanırım menfaatlerine ters geldim. Güzel dersler alıyorum; demek ki aslında benimle ben olduğum için değil sadece şöhret sahibi olduğum için yakınlaşmak istemişler.
Canları sağ olsun, Rabbim sevdiği kullarını bir silkelermiş önce eyy kulum.
Uyan diye... Geleceğe not: Peki ya ben bugün bir TIR şoförüyken yarın 100 TIR sahibi bir filonun sahibi olursam o zaman daha mı kıymetli bir adam olacağım bu çevrelerde? Yere batsın sizin SAHTE SEVGİNİZ..." Ne güzel anlatmış. Umarım Allah yardım eder ve 100 TIR'ı olur ve o mutluluğu da yaşar. Ama en önemlisi her yaşadığından ders alıp bu arzusuna kavuşur…
*****
KALBİNİZ İYİLİKLE DOLSUN
GÜN geçmiyor ki kötü bir habersiz gün geçsin. En son öğrencisi tarafından öldürülen araştırma görevlisi Ceren Damar'a üzüldük. Bu şiddet bu ölüm haberleri olmasın artık. İyilik her zaman kazanır… Ceren Damar'ın eşi cenazede öyle bir konuşma yapmış ki; izlerken ekrandan gidip adama sarılmak istedim. Yaralı ve acılı bir adamın ağzından çıkan cümleler herkese örnek olsun. "Benim genç arkadaşlardan küçük bir istirhamım var. Arkadaşlar bunu söylemek benim haddime düşmez ama iyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın." Bu kısa cümleyle her şeyin özetini vermiş işte. Kalbiniz iyilikle dolsun.
Allah karşınıza iyi insanlar çıkarsın.
Mekanı cennet olsun Ceren Damar'ın acılı ailesine de sabır…