Her insanın iyisiyle kötüsüyle bir hikayesi vardır. Biz, sadece onun bize yansıyan kısmını biliriz. Ama içinde neler yaşadığını bilmek imkansız. Önyargılarla doludur ömrümüz... Neyin, ne olduğunu bilmeden her konuda yorumumuz vardır.
Benim hikayemi bilenler biliyor; ama bilmeyen o kadar çoktur ki… Yirmili yaşlarımın başlarında benim için her şey yeni başlıyordu. Renkli ışıklar, herkesin hayalini kurduğu ünlüler, ışıltılı bir dünya...
Para, lüks, eğlence, magazin ve şöhret tam başımı döndürmeye başlamıştı ki bir sabah uyandığımda İstanbul'daki ilk arkadaşımın, sırdaşımın, yol arkadaşımın bir trafik kazasında öldüğünü öğrendim. Ajlan'ım -Ajlan Büyükburçyoktu artık.
Her şey onun gidişiyle başladı. Ben dışımı süslemekten vazgeçtim... Pahalı kıyafetler, çantalar, saatler ve arabalardan vazgeçtim. Dışımı değil, içimi süslemeye çalıştım. Kıyafetlerin, saatlerin, çantaların, arabaların değil Özgür'ün değerli olduğunu erken anladım. Şükürler olsun anladım ama...
Sıradan siyah bir kot, siyah bir tişört ve ayakkabı yine beni Özgür yaptı... Ben aynı benim! Dışım değil, içim beni ben yapan! Hayatımda değişen bir şeyin olmadığını gördüm.
Her öğrendiğim şey, bir yeni öğretiyi getirdi... Bunları kendime itiraf etmek bile çok zaman aldı.
İş ve özel hayatıma girenlere öyle bir yapıştım ki… Bazen kendime öyle üzüldüğüm anlar oldu ki... Sözlerimle anlatamadığım anlarda "Gitme bırakma beni" diye gözlerinin içine baktım.
Ama o kadar çabaya rağmen kimseye anlatamadım.
Asla gitmesinler, beni terk etmesinler, ölmesinler diye o kadar dua ettim.
Gidenlere... Ölenlere... Engel olamadım.
O yüzden bu çırpınmam. Hayatıma girenlerin her anı benim için çok değerli.
Bu yüzden hatıralarıma sahip çıkıyorum ve sahip çıkmaya devam edeceğim..
Kendim için ne istiyorsam yakınımdakilere de onu hediye etmek için uğraşırım.
Siz, beni gülerken gördüğünüzde ben kalbime o kadar gözyaşı döküyorum ki... Beni tanımadan, yüreğimi bilmeden dudaklardan dökülen cümleler duysam da kırılsam da "Bir öğretisi vardır" diyorum.
Kalbim kırıklarla dolu; her bir parçasını tek tek kendim yapıştırdım.
Her şey, dışarıdan görüldüğü gibi değil işte!
İyi olmanın her kapıyı açtığını deneyimledim. Egoma yenik düşmedim mi?
O kadar yenik düştüm ki aralarda... Egoma her yenildiğimde kendimi cezalandırmayı da öğrendim. Kibir!!! Küçük dağları ben yarattım zannettiğim zamanlarım bile oldu.
Vazgeçilmez olduğumu da bildim. En önemlisi paylaşmayı öğrendim. Paylaştıkça daha da çoğaldığını gördüm her şeyin...
Tüm öğrendiklerimin üzerinden geçiyorum.
Bu öğretiler için, hayatın bana sundukları için, acılarım ve sevinçlerim için, başarılarım ve başarısızlıklarım için, yüzleştiğim onca şey için teşekkür ediyorum hayata, şükrediyorum Allah'a...
Geçen hafta Allah bana 3. kez Kutsal Topraklar'a gitmeyi nasip etti.
Suna Dumankaya, Bahtiyar Arslan ve Amade Turizm ile gittiğim Mekke ve Medine'de ilk ettiğim dua, daha öncekiler gibi "Buraya gelmek, kalbinden geçirenlere de nasip olsun" şeklindeydi. Benim bu yenilenme, özümü bulma süreçlerimi Allah size de nasip etsin inşallah.
En çok çocuklar için dua ettim. Hep ama hep mutlu olsunlar, hiç acı çekmesinler, suratlarından gülücük eksik olmasın diye ellerimi açtım semaya.
Kutsal Topraklar'da Allah kabul ederse kendim, sevdiklerim ve beni bırakıp gökyüzünden izleyenler için bol bol dua ettim. Kutsal Topraklar'dan her dua isteyene dua yolladım. Şifa bekleyen, çocuk isteyen, işleri rast gitmeyen kısaca kimin kalbinden ne geçiyorsa kat ve kat fazlasını vermesi için el açtım. Allah kabul ederse… Tanımadığın birine edilen dua makbulmüş.
Ve şimdi de tüm duam; Allah hepinizin kalbinden geçeni versin…