Geçen haftanın en çok konuşulan olayı bu yıl 58'incisi düzenlenen Altın Portakal Film Festivali'nde yaşandı. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü alan Nihal Yalçın ile ödülü vermek için sahneye çıkan Tamer Karadağlı, arasında geçen diyalog olay oldu.
Nihal Yalçın'ın konuşması sırasında hemen arkasına ödülü vermek için bekleyen Tamer Karadağlı'nın mimikleri dikkatleri çekti. Konuşması devam ederken Karadağlı'nın araya girerek ödülü uzatmasına önce "Kim verdi ödülü?" diye soran Yalçın, "Sus mu dediniz? Artık sus mu diyorsunuz?" dedi. Karadağlı, Yalçın'ın bu tepkisine, "Ödülünüzle birlikte konuşun diye" karşılığını verdi. Karadağlı'nın dikkati çeken mimiklerinin ardından, ikili arasındaki bu diyalog ödül törenine damga vurdu… Defalarca izledim ikilinin arasında geçenleri.
Nihal Yalçın, sanırım çok heyecanlı ve çalışmış konuşmasına.
Hedefe odaklanmış. Sanırım da ilk ödülü bilmiyorum öncesinde ödül alıp almadığını. Ama bir protokol vardır. Sahneye ilk önce ödül verilecek kişi çağırılır sonra ödülü alacak kişi.
Sahneye ödülü alacak kişi çıkar ödülünü verecek kişinin elinden ödülünü alır fotoğraf verilir basına konuşma yapmak isterse de sonra konuşmasını yapar.
Tamer Karadağlı elinde ödülle beklerken Nihal Yalçın sahneye çıkıyor selam sabah yok direk konuşmaya başlıyor. E doğal olarak Tamer Karadağlı da tuzluk değil sahne de… Sonrasında kadın erkek eşitliğine kadar gitti olay. Hatta siyaset bile girdi işin içine.
Ben sadece sahne adabı ve protokol gereğini bilmemelerine 58'incisi düzenlenen Altın Portakal Film Festivali'nde emeği geçenlere bu kadar uzatılıp saygısızlık olduğunu düşünüyorum.
HAYIRSEVER SOSYETİKLER
Onları gazetelerin magazin sayfalarında ya da sosyete dergilerinde görmeye alışığız. Spot ışıklarının altında davetlerde boy gösterip, bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Her zaman şık, bakımlı ve güler yüzlüler.
Çoğunun işi gücü yok sanıyoruz.
Ancak yakından baktığınızda cemiyet hayatındaki çoğu kadının davetlerde poz vermekten çok daha fazlasını yaptığını görürsünüz. Esasında rekabeti bol ve erkek egemen iş dünyasında kendi başarı hikayelerini yazmakla meşguller.
Bazıları var ki ben hayranım onlara çocuktan kültüre, kadından sağlığa pek çok alanda faaliyet gösteren dernekleri yönetiyorlar, yardım etmek, bir şeyleri değiştirmek için arı gibi çalışıyorlar… Dernek faaliyetleri ve hayırseverlik etkinlikleri hayatlarının çok önemli bir kısmını oluşturuyor. Faaliyet derken dernek yemeğinde görünmek değil kastım. Çocuk, sanat, kültür, sağlık gibi pek çok farklı alanda çalışan derneklerin yönetim kademesinde bu kadınlar.
Bazı mutsuz kadınlar var sadece kermes kermes gezip yemeklere katılan. Onlarla bu kadınları ayırmak gerekiyor. Mutsuz kadınlar diyorum çünkü eşlerinin paralarıyla kendilerine bir konum elde etmek isteyen bir yarış içinde olan günlük mesai harcayan kadınlar var. Kuaföre gitsin, giyinsin kuşansın kendini göstersin günün sonunda da çok meşgul ve yorgun olsun.
Ne eşlerini tanıyorum ne kendilerini ama sürekli görünür olmak için bir çabadalar. Her dernek her vakıf yemeğinde varlar. Hatta bazıları koloni halinde 3'erli geziyorlar.
Ebru Uygun, Eda Kosif, Caroline Koç, Hülya Kalyoncu, Aslı Şen, gibi ellerini taşın altına koyan pek çok kadın var cemiyet hayatında. İş ve aile hayatının yanına dernek faaliyetlerini de ekliyorlar. Bazısı için ise dernek faaliyetleri hayatın kendisi olmuş, işin hakkını veren. Bu kadınları ayrı yere koymak çabalarını alkışlamak lazım.