"Eylül 1977, İzmir Alsancak Stadyumu...
Altay, ilk maçta 5-1 yenildiği Doğu Alman takımı Carl Zeiss Jena'yla UEFA Kupası maçının rövanşında oynuyor. Eylül ve İzmir için çok serin bir hava var, unutmama imkan yok çünkü maçtan sonra bir hafta hasta yatmıştım. En ucuz bilet orası olduğu için balkon denen tribünden maçı izliyorum.
Kelimenin tam anlamıyla inanılmaz bir maç. Kaptan Büyük Mustafa bir frikikten bir de kornerden gol attı; yaptığı asistle de santrfor Murat'a attırınca ilk yarı 3-0 Altay'ın galibiyetiyle bitti. Üç gol de Demiryolları tarafındaki kaleye atıldı. Altay bir gol daha atarsa 4-0 olursa rakibini eleyecek.
İkinci yarının başlarında Lindemann 35 metre civarından çok da sert sayılmayacak bir şu attı.
Kalede Çetin var. İlk maçta Tanzer 5 gol yediği için yedeği Çetin oynuyor. Top kalenin sol altına gitti. Çetin topa yattı. Normal tutulacak bir top zaten. Çetin kalktı, top yok.
HAKEM DE ŞAŞIRDI
Top nerede diye bakıyor herkes, top kalenin içinde.
Çetin Aslan kusura bakmasın, futbol jargonuyla yumurtlamış.
Çetin yan ağları ayağıyla yırtmaya çalışıyor ve hakeme top yandan girdi diyor. Hakem de şaşırdı, şöyle bir baktı baktı ama bu numarayı yemedi. Çetin'e sarı kart gösterdi.
5.GOL GELMEDİ
Durum 3-1 oldu. Altay'a bu kez 2 gol lazım. Murat bir gol daha attı, 4-1 oldu ama nefesimizi tutup beklediğimiz 5. gol gelmedi ve Altay elendi.
Büyük Mustafa dediğim anlaşılacağı üzere Mustafa Denizli. Santrfor Murat ise sarı saçları ve kafa golleriyle yüzünden "Altın Kafa" lakaplı Murat Erbaşlar. Mustafa Denizli herkesin malumu olduğu üzere sonradan aldı yürüdü. Murat Erbaşlar ise benim bildiğim en son olarak memleketi Manisa- Saruhanlı'da bir benzin istasyonunun arkasındaki karavanda hayatta kalmaya çalışıyordu. İlk eşi hayatını kaybettikten sonra, ikinci evliliği de yürümemiş. Sonrası işte hayat, düşmeye başlamasın yuvarlandıkça yuvarlanır insan... O geceki maçtaki kadrodan önce çok genç yaşta Sabahattin Erbuğa öldü, sonra Erol Togay, Altın Kafa Murat ve şimdi de Ümit Kayıhan.