BALFOUR DEKLARASYONU:
Lloyd George kabinesinin Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un Britanya Parlamentosu'nun Yahudi asıllı üyesi Lord Walter Rothschild'e yazdığı 2 Kasım 1917 tarihli kısa mektupta şöyle diyordu: "Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Yahudiler için bir milli yurt kurulmasını uygun görmekte olup bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden gelenin en iyisini yapacaktır. Bu deklarasyonu, Siyonist Organizasyonun bilgisine sunarsanız müteşekkir olurum." O günkü Britanya hükümetinin tek taraflı beyandan ileri gitmeyen bu beyanın başka garip yanları da vardı. Birincisi bu beyanı yapan Britanya'nın Filistin'le ne tarihte, ne o dönemde hiçbir ilişkisi yoktu. İkincisi, hakkında beyanda bulunulan Filistin, hukuken ve fiilen Osmanlı toprağıydı.
KUDÜS'ÜN DÜŞMESİ
Balfour Deklarasyonu'nun ilanından üç hafta sonra, Osmanlı birlikleri Suriye cephelerinde de yenilgiye uğradı. General Allenby komutasındaki İngilizler Kudüs'ü Osmanlılar'dan teslim aldılar. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile tüm Filistin, Britanya'nın kontrolüne bırakıldı.
SANREMO ANLAŞMASI
Manda yönetimi 1917'de fiilen başlamış olan İngiliz yönetimi 25 Nisan 1920'de yapılan San Remo Konferansı'nda Filistin üzerinde İngiliz Mandası'nın kabul edilmesiyle garanti altına alınmış oldu. Filistin tamamen İngiliz yönetimine bırakılrken, Siyonist Sir Herbert Samuel Filistin'e ilk İngiliz Yüksek Komiseri olarak gönderildi. Milletler Cemiyeti 1922'de aldığı bir kararla Filistin'deki İngiliz mandasını kabul etti. Daha sonra, Filistin'in Yahudi ve Arap devletleri arasında bölünmesini öngören 29 Kasım 1947 tarihli kararı çıktı. Filistin, Arap ve Yahudi devletlerine bölünüyor, Kudüs'te ise uluslar arası özel bir yönetim kuruluyordu. Bu kararın ardından 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşu ilan edildi.
BEN GURİON
İsrail' in kuruluş bildirisi, 14 Mayıs 1948'de, ülkenin ilk devlet başkanı olan David Ben Gurion tarafından Theodor Herzl'in büyük boy bir fotoğrafının altında okundu. İsrail devletinin bağımsızlığını ilan etmesinden hemen sonra büyük bir göç dalgası yaşandı. Filistin, binlerce yıldır bu ülke üzerinde yaşayan ve çoğunluğunu Filistinli Arapların oluşturduğu bir halk tarafından iskân edilmişti. Bu nedenle Yahudilerin Filistin'e gelmesiyle birlikte çatışmalar başladı. İki toplum arasındaki ilk çatışma Nisan 1920'de çıktı ve o tarihten itibaren sürekli ve sistemli bir şekilde devam etti. 1920'den İsrail Devleti'nin ilan edildiği 1948 yılına kadar pek çok Filistin'li ekonomik ve askeri nedenlerle vatanından ayrılmak zorunda kaldı. 1948-1949'da yaklaşık bir milyon Filistinli ülkesinden çıkarılarak yıllar sürecek muhaceret yaşamına sürüklendi. Sürgün edilen Filistinliler ilk önce, kısa sürede Filistin'e döneceklerini düşündükleri için günümüzde "işgal altındaki topraklar" olarak bilinen Gazze ve Şeria nehrine yakın çevre bölgelere yerleştiler. İsrail'in 1967'de bu bölgeleri işgal etmesi, 1980'lerde Güney Lübnan'da askeri denetimi sağlaması ile binlerce Filistinli ikinci sürgün ile karşılaştı. Filistinlilerin günümüzdeki en büyük hedefi, demokratik (ve bu sayede tüm Filistinlileri kapsayan) merkezi bir örgütlenme oluşturabilmelerini
sağlamak olmalıdır.
İNGİLİZLER DAİMA DESTEK VERDİ
İngilizler, daha önce Kıbrıs'ta bir İsrail devletinin kurulması için çalıştı. Ancak bu konuda başarılı olamadı. 1940'lı yılların başında da Filistin'de Yahudiler tarafından toprak alınmasını başlatan ülke de İngiltere oldu. 29 Kasım 1947'de de Filistin'in bölünmesi konusunda da öncülük
İngilizler'e aitti.
HERZL'İN FOTOĞRAFI  ALTINDA KONUŞTU
İsrail devletini kuran olarak gösterilen Ben Gurion, yıllarca bu hedefine ulaşmak için çalışan Thedor Herzl'in fotoğrafı altında ilk konuşmasını yaptı. Ülkenin ilk başbakanı da olan Gurion, "Herzl, İsrail devletini göremedi. Ancak o bugünlerin temelini attı. Şimdi bizim amacımız, onun anısına İsrail devletini büyüterek kadar yaşatmak" dedi.