Amerika'nın o güne kadar görmediği çapta bir protesto gösterisiydi bu. Binlerce kişinin haykırdığı, "Julius ve Ethel'e özgürlük" sözleri sanki tek bir ağızdan çıkarcasına cezaevinin koridorlarında yankılanıyordu. Ve bu destek üçüncü kattaki iki mahkumun hücresine kadar ulaşıyordu. Hücrede genç bir karı koca vardı; Julius ve Ethel Rosenberg... İnfaz saatini bekliyorlardı. Aynı dakikalarda, diğer odadaki elektrikli sandalyelerin son kontrollerini yapan gardiyanlar da, dışarıdan gelen isyan dolu feryatlara kulaklarını kapamaya çalışıyorlardı. Julius ve Ethel Rosenberg Amerika tarihinde 'vatana ihanetten' ölüm cezasına çarptırılmış ilk karı kocaydı. Üstelik onlar Sovyet casusuydu(!) Peki neden bunca insan bu iki casusun son saatlerinde oraya toplanmışlardı?
'ANNE VE BABAMIZI ÖLDÜRMEYİN'
Aslında Rosenbergler'e verilen destek sadece cezaevi önünde toplanan kalabalıktan ibaret değildi. Dünya kamuoyu da günlerdir ayaktaydı. Julius ve Ethel Rosenberg çiftinin idam edilmelerini engelleyebilmek amacıyla, hem Amerika ve hem Avrupa'da yüz binlerce kişinin katıldığı gösteriler düzenleniyordu. Bu gösterilerin pek çoğuna, çiftin Robert ve Michael adlı iki küçük oğlu şarkılar söyleyerek ve üzerlerinde "Annemizi ve Babamızı Öldürmeyin" yazıları olan pankartlarıyla katılıyorlardı. Radyo kanalları idamların durdurulmaları için sürekli yayınlar yapıyor, kampanyalar düzenleniyordu. Beyaz Saray'a binlerce mektup yollanıyor, dönemim Papa'sı olan XII. Pius bile Rosenberg çifti için Beyaz Saray'dan af talebinde bulunuyordu. Ama bunların hiç biri fayda etmemiş ve ölüm gelip kapıya dayanmıştı. Başka bir dönem olsaydı, bütün bu uluslararası baskıya Amerikan hükümetinin dayanması güç olabilirdi. Ama o günler, senatör Mc Carty'nin günleriydi. Daha önce anlattığımız cadı avının ülkede en yüksek değer sanıldığı günlerdi. Rosenbergler Sovyet casuslarıydı, ülkenin nükleer sırlarını satmışlardı ve idamları kaçınılmazdı! Ayrıca bu ölümlerin herkese ders olması gerekiyordu. Yine de uluslararası baskılara karşı gelemedi ve Truman hükümeti, Rosenberg çifti ile birkaç kez pazarlığa oturdu.
BU TEKLİFE 'HAYIR' DEDİ
"Kocanı asalım sen kurtul!" Bu pazarlık, "suçlarınızı itiraf ederseniz idam yerine otuz yıl ağır hapis cezasıyla kurtulursunuz" teklifiyle başladı. Julius ve Ethel bu teklife hiç düşünmeden hayır dediler. Belki suçsuz olduklarına inandıklarından, belki de Papa'nın bile arkalarında olduğunu bildiklerinden. İdam günü yaklaştıkça teklifler değişerek gelecekti ki, bunların içinde en iğrenç olanı Ethel'e yapılandı; "Kocanın suçlu olduğunu itiraf et, seni hemen serbest bırakalım!" Ethel kısaca 'hayır' dedi. Belki de, Rosenberg'leri bu günlere, hatta bu sayfalara kadar taşıyan, onların efsane olmalarını sağlayan, bunca yıl tiyatro oyunlarına, filmlere ve şarkılara konu eden işte bu cevaptır. Amerikan yetkilileri daha sonra, 'mahkemede söylediklerini yalanlamaları' karşılığında sadece 20 yıl hapis cezası önermişlerdi. Ama yine hayır yanıtını aldılar. Ve o gece geldi çattı. Cezaevinin önünde toplanan binlerce kişi onların özgür kalması için haykırıyordu. Ethel ve Julius'a, en son ve en şaşırtıcı teklifi ise ölüme giderlerken yapıldı. Karı koca el ele tutuşup hücrelerinden çıktı. Gardiyanlar onları daracık merdivenlerden aşağıya indirdiler. İnfaz odasına yaklaşırlarken işte o teklif geldi. Devlet Bakanı William Carroll, "Suçlu olduğunuzu itiraf edin ve çocuklarınıza kavuşun, şu anda Başkan Truman telefonun diğer ucunda, evet dersiniz affedileceksiniz" dedi. Bakan Wilam Carrol telefona uzandı ve ölüm mahkumlarına son kez sordu, "Evet mi hayır mı?" Julius ve Ethel bir an durakladılar. Yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizgide, karar verebilmeleri için sadece birkaç dakikaları vardı. Ethel kocasının gözlerinin içine bakarken aklı bir an yıllar öncesine gidiverdi...
KANLI SONUN BAŞLANGICI
Julius ile 1939 yılında, işçi mitinginde tanışmıştı. Aynı ideallerin peşinde koşan, sık sık eylemlere katılan Yahudi kökenli bu iki idealist genç, Julius'un mühendislik diplomasını aldığı gün evlenmişlerdi. Genç adam önce serbest mühendis olarak çalışacak ve 1940 yılı biterken ABD Ordusu Muhabere Birlikleri'nde sözleşmeli sivil mühendis olarak işe başlayacaktı. ABD henüz II. Dünya Savaşı'na girmemiş, Sovyetler'le müttefik konumuna gelmemişti. Ve o yıllarda ABD'de güçlü anti- komünizm dalgası henüz yayılmamıştı. Hatta ABD ve İngiltere gibi ülkelerin en sağcı kesimleri bile gözle görülür Sovyet hayranıydı. Sovyetler'in Nazi Almanya'sına karşı yürütmekte olduğu kahramanca savaş alkışlanmaktaydı! Kısaca komünizm o yılların Amerika'sında Nazizim'e bir panzehir gibi sunulmuştu. Bu nedenle Ethel ve Julius'un, Marksist eylemlere katılmasının hiçbir sakıncası yoktu. Ama daha sonra her şey öylesine hızlı ve ölümcül bir şekilde değişecekti ki...