CİNLERİN VARLIĞI KUR'ÂN'LA BİLDİRİLMİŞ MİDİR?
Melekler ve şeytanlar gibi akıl ve duyu organlarımızla kavrayamadığımız bilinmezgörülmez nitelikli varlıklardan biri de Cin'lerdir. Cin isimli bir sûreyi içeren son ilâhi kitap Kur'ân'la bildirildiği için varlıklarına iman etmekle yükümlüyüz. Onların varlığını inkâr eden yalnızca günahkâr olmaz; apaçık kâfir olur. Kafirler ise ebedî cehennemliktirler. Cinler hakkında ancak, bütün varlıklar gibi onların da yaratıcısı olan Yüce Rabbimiz'den bilgi alabileceğimiz için tek başvuru kaynağımız, Rabbimiz'in insanlığa ulaştırdığı mesajlarının bütünü olan Kurân-ı Kerim'dir. Son Peygamber Hz. Muhammed aracılığıyla insanlığa sunulan ve diğer bütün kutsal kitapların özünü de içeren Kurân-ı Kerîm'in Cin, Ahkaf, En'am, Rahman ve Hıcr sûrelerinde Cin'lerle ilgili bilmemiz gerektiği ölçüde bilgiler verilmiştir. (Cin 1-15, Ahkaf 29-31, Sebe' 12-14, En'am 112, 128, 130, Rahman 15, 16, 33, Hıcr 27) Doğrudan ve de işaretler yöntemiyle verilen bu bilgileri özetleyerek sunacağız. Cinler insanlardan önce, mâric ve semûm nitelikli bir ateşten yaratılmışlardır. Kur'ân'da Rabbimiz şöyle buyurur: "Allah insanları, pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı. Cinleri de yalın ateşten (Mâric) yarattı." (Rahman 14-15) "Cinleri de insanlardan önce (girip çıkma özellikli) zehirli bir ateşten (Semûm) halk ettik." (Hıcr 27) Ateşten yaratılan baş şeytan İblîs de cin asıllıdır. (Sâd 76, Kehf 50) Yeryüzünde yaşarlar ancak dünya göğüne de ulaşabililirler. (Cin 8) Bu sebeple cinlerin yaratıldıkları ateşin, çağrışımı yapılan türden toprak kökenli bir ateş olmadığı açıktır. Bu ateşin oturulan yerden kalkma süresinde Sebe kraliçesinin tahtının yüzlerce kilometre uzaklıktan getirilmesini sağlayan (Neml 39) ve dünya göğüne yükselten, bu sebeple de toprağa üstünlüğü İblîs tarafından ileri sürülen (Araf 12) -doğrusunu Allah bilir- ışın/elektrik türünden bir madde olması muhtemeldir. Bu sebeple bizim onlardan korunmamız mümkün ise de doğrudan zarar verebilmemiz olası değildir. Nebevî hadislerin işaretleri ve sözü doğruların müşahedelerine göre, cinler insan benzeri varlıklardır. Ancak insanlar çok daha güzeldir, çünkü Kur'ân'da en güzel şekilde yaratıldıkları bildirilen insanlardır. (Tîn 4, İsra 70)
CİNLER; YERLER, İÇERLER VE ÜRERLER Mİ?
Cinler yerler, içerler, erkeklik ve dişilikleri vardır, ürerler, yaşarlar, nesillenirler ve ölürler. (Kehf 50) İnsanlar gibi Kıyamet Günü'ne kadar varlıklarını sürdüreceklerdir. Peygamberimizin onların dilinden yaptığı, "Biz Rabbimiz'in nimetlerinden hiç birini yalanlamaz, itiraf eder ve O'na hamd ederiz" şeklindeki aktarımdan da anlaşılacağı üzere, bizim yararlanma yöntemlerini bilmediğimiz sayısız nimetlerden faydalanmaktadırlar. (Tirmizî Tefsiîr-u Rahman 1)
CİNLER İNSANLARIN KONUŞTUKLARI DİLLERİ KONUŞABİLİRLER Mİ?
Kur'ân'ın anlatımına göre Hz. Süleyman'la karşılıklı konuşup anlaşmaları ve dinledikleri Arapça Kur'ân'ı anlamaları ve Peygamberimiz'le görüşmeleri, kendilerine özgü diller yanı sıra, insanların konuştukları dilleri konuşup anlayabildiklerini göstermektedir. (Neml 38-39, Cin 1-2)
MÜMİNLERİ VE KÂFİRLERİ VAR MIDIR?
Akıllı, bilinçli ve iradeli varlıklardır. İnsanlar gibi bildirileri, emirleri ve yasaklarına uyarak Allah'a ibadet etmeleri için yaratılmışlardır. Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: "Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etmeleri için yarattım." Son ve evrensel Peygamber kılınan Hz. Muhammed'in onların da Peygamberi olduğuna, başlığa aldığımız Cin Sûresi'nin 1-2. âyetleri yanı sıra Ahkaf Sûresi'nin 29- 32. ayetleri de açıklık getirmektedir. Ancak En'am Sûresi'nin 130. âyeti, onlara Hz. Muhammed öncesinde kendi cinslerinden Peygamber gönderilmiş olacağına işaret etmektedir. Kurân'ı sunduğu ferdî, ailevî ve sosyal yasalarla onlar da yükümlüdürler. Müminleri olduğu gibi kâfirleri de vardır. İtâatkar ve ahlâklıları Cennet'le nimetlendirilecektir. Allah ve yasaları yokmuş gibi başlarına buyruk olan isyankâr ahlâksızları da Cehennem'le azaplandırılacaktır. Mükâfatlandırılma ve cezalandırılma, ibadetle yükümlü iradeli varlıklar olan insanlar ve cinler için umumi bir yasadır. Yukarıda anlamları verilen âyetler bu gerçekleri açıkladığı gibi Kur'ân'da cinlerin diliyle şu açıklamalar da yapılır: "İçimizde iyiler/müminler bulunduğu gibi olmayanlar da var. Biz öteden beri farklı tutum ve anlayışları benimsedik. Ama şimdi şu gerçeği çok iyi anladık ki biz yeryüzünde Allah'ın iradesine asla engel olamayız; kaçmaya teşebbüs etmekle de O'nun elinden kurtulamayız. Bu yüzdendir ki biz doğru yol rehberi Kur'ân'ı dinleyince ona inandık. Rabbine yürekten inanan kişi, emeklerinin zayi olacağından ve haksızlığa uğrayacağından hiç mi hiç korkmaz. Doğrusu aramızda müslüman olanlar da inkârcılığa yönelenler de vardır. Müslüman olarak Allah'a teslim olanlar doğru yolu bulmuş olanlardır. Bu yoldan sapanlar ise Cehennem yakıtı olacaklardır." (Cin 11-15) Müminleri ve itâatkârları yanı sıra kâfirleri ve isyankârları da olduğu için inançlı ve ahlâklıları diğerlerini doğru yola çağırırlar. Kur'ân, onların birbirlerine şöyle çağrıda bulunduklarını açıklamaktadır: "Ey halkımız! Allah'ın yoluna çağıran elçi Muhammed'in davetine uyun ve ona inanıp güvenin ki Allah da günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem verici azaptan korusun." (Ahkaf 31)