1918 döneminde iktidar olan, iki büyük savaşı (Balkan Savaşı ve I.
Dünya Savaşı) yaşatarak 600 yıllık imparatorluğun dağılmasına yol açan bir siyasi örgüttür. Başlangıçta gizli bir dernek olarak kurulan örgüt; anayasanın kabul edilip 2. Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra iktidarı denetleyen bir siyası parti (İttihat ve Terakki Fırkası) halini almış; Sultan Abdülhamid'i askeri darbe ile devirerek iktidarı ele geçirmiştir. "İttihat ve Terakki", Enver, Talat ve Cemal paşaların oluşturduğu bir zihniyetin de adı olarak düşünülür. Üyeleri "İttihatçılar" olarak anılır.
İttihatçıların, siyasi tarihimize bıraktığı mirasın damarları günümüze kadar etkisini sürdürmüştür. '
DERİN DEVLET' ANLAYIŞI
Bu damarın kodlarına bir göz atalım:
Bu zihniyete göre, Meclis'te çoğunluğu sağlamak siyasi iktidarı elde tutmak için yeterli değildir. Günümüze değin yaşayan, yani 123 yıllık İttihat ve Terakki zihniyeti, bazı siyasi partilerimize ve toplum kesimlerine şu veya bu ölçüde nüfuz etmiştir. Türk demokrasisinin 2007 yılından itibaren yarattığı toplumsal ortam, bu zihniyeti giderek törpülemektedir. Yeterli mi? Hayır...
Ortadan kalkması için çok ama çok çalışmamız gerektiğini unutmamalıyız.
İlk önce gizli bir cemiyet şeklinde kurulup, yurt içinde ve yurt dışında teşkilatlanan, sonra komitacılık faaliyetlerinde bulunan İttihat ve Terakki nasıl bir kuruluştur? İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yöneticilerinin çoğu Mason'du. Cemiyeti yöneten genel merkez üyesi yedi kişinin kimlikleri, meşrutiyet ilan edildikten sonra bile açıklanmadı.
Üyeler, Masonlar'ın merasimlerine benzer usüllerle cemiyete alınırdı. Rehber üyelerce tavsiye edilen ve uygun görülen kişiler, yemin kurulu önünde yemin ederlerdi. Heyet başkanı, önce cemiyetin gayesini, cemiyet üyeliğinin taşıdığı sorumluluğu aday üyeye anlatır, sonra genel merkezin hazırladığı yemini okurdu. Aday üye, inandığı dinin kutsal kitabına, hançer ve tabanca üzerine el basarak yemini tekrarlardı. Cemiyete giren üye, teşkilatın gayesi uğruna gerektiğinde canını fedaya hazır olduğunu bu yeminle kabul ediyordu. Cemiyetin amaçlarına aykırı hareket eden üyeler için merkez heyetleri, mahkeme gibi yargılama yaparlar ve suçluyu cezalandırırlardı.
Cinayetten hüküm giyenler ölüm cezasına çarptırılırdı.
SUİKAST YILI 1908
İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1889'da kuruldu. Cemiyet'in, Rumeli teşkilatı, geleceğe yön veren liderlerini çıkardı.
İttihat ve Terakki, siyasi niteliğinin yanı sıra askeri bir nitelikte içeriyordu.
1906 yılında çoğunluğu üçüncü ordu subaylarından olan; Enver, Niyâzi, Eyyûb Sabri, Cemal beyler, Posta ve telgraf idaresi başkâtibi Talat cemiyete katıldılar ve bir süre sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderini ele geçirdiler.
1908'lerde, suikastlara başlayan Enver Bey ve Niyazi Bey, ittihatçılar'ın bir damarını gözler önüne sermeye başlamışlardı. Osmanlı'nın Balkan coğrafyasında ortaya çıkan durumun nazikliği üzerine Anayasa'yı (Kanun-i Esasi) yürürlüğe koyan Sultan 2. Abdülhamid, 23 Temmuz 1908'de 2. Meşrutiyeti ilan etti.
Bu gelişme, İttihat ve Terakki'nin Selanik'teki merkez yöneticilerine İstanbul yolunu açtı. Talat, Enver, Ahmet Rıza, Hüseyin Kadri, Hayri, Midhat, Şükrü, Habib, , İsmail Hakkı, Dr. Bahaeddîn Şakır ve Nâzım beyler hükümetin faaliyetlerini gözetlemek üzere İstanbul'a geldi. 1909'da, 31 Mart Vakası adıyla tarihe geçen sözüm ona irticaî bir isyan patlak verdi. Bu olayla, Osmanlı tarihinde ilk defa bir Padişah Abdülhamid Han, irtica bahane edilerek tahttan indirildi.
İrtica, İttihatçılar aracılığıyla ilk kez yönetimi ele geçirmek, devleti kendi siyasi-ideolojik görüşleri ekseninde şekillendirmek için bir 'darbe aracı' olarak kullanıldı.
İstanbul'da ipleri elinde tutan İttihat ve Terakki'ci Enver ve Talat Beyler, boş durmuyor, iktidara el koyma planları hazırlıyordu.
Sultan Abdülhamit'e sadık, Birinci Orduya güvenmeyerek Selanik'teki Üçüncü Ordudan avcı taburlarını getirterek bazı tuzakları hazırladılar.
YARIN: Babıali baskını