HANGİSİ ÖNCE ARACA BİNMELİ?
" 1887 senesiydi. İkinci Abdülhamit her Cuma günü olduğu gibi Yıldız sarayından çıkmış, biraz ötede, Arap üslubunda yapılmış zarif bir eser olan Hamidiye Camii'ne gitmişti. Sarayla camii arasında ve daha gerilerde renk renk elbiseli piyade ve süvari birlikleri dizilmişti. Yabancı diplomatlar, bu diplomatların dostları ve hanımları da töreni seyretmek üzere arabalarla gelmişlerdi, yerler herkesin derecesine göre tespit edilmiş ve sıraya son derece riayet olunuyordu; ayrıca çevrede pek kalabalık bir halk kitlesi de vardı.
Tören bitti, 'Sultan Hamit-Padişahım çok yaşa' sesleri arasında sarayına döndü, kalabalık dağılmaya başladı. Bu sırada 94 yaşındaki I.Ferik - Orgeneral Hasan Paşa ile 52 yaşındaki Mareşal Fuad Paşa da araba bekliyorlardı. Araba geldi, Fuad Paşa babasının önce binmesi gerektiğini düşünerek acele etmedi, Hasan paşa da önce oğlunun binmesi gerektiğini düşünerek hareketsiz kaldı. Çünkü baba olmak itibariyle sıra Hasan Paşa'nındı, fakat Mareşal olmak itibariyle de Fuad Paşa arabaya önce binmek hakkına sahipti. Fuad Paşa babasına:
Fuad Paşa onu haklı buldu; fakat her şeye rağmen, gönlü babasından evvel arabaya binmek suretiyle saygısız bir oğul mevkiinde olmaya da asla razı olamazdı; zeki adam derhal bir çare buldu ve babasına şöyle hitap etti:
Sultan Hamit'in hafiye teşkilâtı o kadar kuvvetli idi ki, hele mühim şahıslar arasındaki olayların gizli kalması imkânsızdı; bu olay da o gün padişahın kulağına gitti. Sultan Hamit devlete büyük hizmetler etmiş olan iki büyük ve cesur komutanı bir daha aynı durumda bırakmamak için ertesi gün Hasan Paşa'yı da mareşal yaptı. O sıralarda Hasan Paşa Kabataş'ta bil'ahare İnhisarlar binası olarak kullanılan yalıda oturuyordu. Bu müjde üzerine yalıya askerle, muzıkalar gelmiş, günlerce eğlenilmişti."
HEM BABASI HEM DE KENDİSİ MAREŞAL
Mason olan Fuad Paşa'ya cesaretinden dolayı "deli" denmiş. Ruslara karşı kazandığı Elena zaferinden sonra müşir (mareşal) yapılıyor. Sultan II. Abdülhamit'e karşı bir komploya karıştığı gerekçesiyle sürgün ediliyor ve rütbeleri geri alınıyor. II.
Meşrutiyet'in ilanından sonra geri dönüyor, Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin kurucularından olup, Damat Ferit Paşa'dan sonra partinin başına geçiyor. Partiden ayrıldıktan sonra Damat Ferit Paşa kabinesinin düşmesi için çaba gösteriyor. Fuad Paşa üç evlilik yapıyor, üç eşi de kendi gibi Çerkez. İlk eşi Nebile Hanım, Mısırlı Hasan Tavil Paşa'nın kızıdır. İkinci eşi, Zeynep Kâmil'in yetiştirmesi Ayşe Seyrandil Hanım, üçüncü eşi de Fatma İnşirah Hanım'dır. On sekiz çocuğu oluyor. Çocuklarının isimlerini hatırlayamadığı için, onları sofraya yaş sırasına göre oturtuyor, "bir numara, beş numara" vb. sesleniyor.
Bu kadar kalabalık ve güçlü olanın da bir yalısı olur değil mi? Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Uluslararası Daimi Sekretaryası (BSEC) binası olarak kullanılan İstinye'deki Müşir Fuad Paşa Yalısı, Boğaziçi'nin en değerli yalılarından birisidir.
Çocuklarından bazıları da annelerini ayırmadan ve yaş sırası olmadan- şunlardır: 1- Münevvere Hanım, İshak (Ulagay) Paşa'nın eşidir. 2- Ramiye Hanım, Sadrazam Salih Hulusi (Kezrak) Paşa'nın eşidir. Fuad Paşa sürgüne gidince damadı Salih Paşa da Sivas'a sürgün edilir. Bahriye ve Nafıa Nazırı gibi görevlerden sonra, Damat Ferit Paşa'dan önceki Sadrazam olup, Sultan Vahdetin tarafından görevinden alınır. Liman Reisi Dilâver Paşa'nın oğlu Sadrazam Salih Hulusi (Paşa) Kezrak (soyadı Çerkez kabilesinden geliyor) Harbiye, Bahriye ve Nafia Nazırı; 1914-1915 yıllarında Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı da yapmış. 3- Avukat Mehmet Ali Tilav'ın eşi Semiha Hanım, Abdüllâtif Suphi Paşa'nın kızı ve Hamdullah Suphi Tanrıöver'in kızkardeşidir.
Kitapseverlerin ismini bildiği Çevirmen Dinç Tayanç'ın da büyükannesi oluyor. 4- Hasan İslam Fuad Tugay'ın eşi Fatma Neyyire Tugay, Moralızâde İbrahim Paşa'nın oğlu Mehmet Ali Bey'in kızıdır. 5- Mediha Hanım, Hünkâr Yaveri Memduh Bey'le evlenmiş. Memduh Bey, İngiliz Sait Paşa'nın oğludur. Çocuklarından Nazan Hanım, Tarihçi İsmail Hami Danişmend'le, Nüveyre Hanım ise Mahmut Muhtar Paşa'nın oğlu Halil Bey'le evlenmiştir. 6- Ayşe Hanım, ünlü hekimlerden Orhan Abdi Kurtaran'ın eşidir. Anestezi dalının öncüsü sayılan Orhan Abdi Bey adına sempozyumlar düzenlemekte, adına makaleler yazılmaktadır. 7- Celile Hanım, Bilecik (Ertuğrul) Milletvekili Dr. Fikret Konuralp'le evlenmiş. Konuralp'in ismi Yavuz-Havuz davasına karışmıştır. Bahriye Bakanı İhsan (Eryavuz) Bey, bakan olmadan önce kurduğu şirketin ortaklarından birisi Dr. Fikret Bey'dir. Bu şirket Yavuz zırhlısının onarımıyla ilgilenmektedir. İhsan Bey, bakan olunca Yavuz'un onarım işini iddiaya göre usulsüz olarak Penoit Şirketi'ne verir. Yüce Divan'da yargılanan Fikret ve İhsan Bey, hapis ve para cezası alırlar. 8- Diğer oğlu Esat Fuad Tugay, Kavalalı Ziba Hanım'la (Hidiv İsmail Paşa'nın oğlu Müşir Hasan Paşa'nın kızı) evlenmiş.
Bebek'te büyük bir köşkte oturuyorlar.
Münevver Ayaşlı anlatıyor: "Es'ad Fuad Tugay Bey'le Hamidiye kahramanı, sonradan Başvekiliğe, büyükelçiliğe kadar yükselmiş olan Hüseyin Rauf bey pek dost idiler. Bir gün Ankara Palas'ta oturuyoruz, bunlar da geldiler. Es'ad Bey'le Rauf bey... Rauf Bey nazik ve kibar adam kat'iyyen Es'ad Bey'in önüne geçmiyor kapılardan hep onu geçiriyor, yemek ondan evvel almıyor velhasıl bütün hürmeti gösteriyor; Es'ad Bey'de hepsini kabul ediyor ve krallar gibi hep önde yürüyor. Bu hal zevcimin fena halde sinirine dokunmuştu. Zira Rauf Bey memleketin Başvekilliğine kadar yükselmiş bir adam, Es'ad Fuad Tugay Bey'in ise yükseldiği en büyük mevki Robert Kolej'de hoca... Vakıa insanın kıymeti rütbe ve mevki ile artmaz ama, ne de olsa, bunlara biraz olsun dikkat etmek lazım gelir fikrindeyim.
Zevcim, Es'ad Fuad Tugay Bey'in bencilliğine, enaniyetine sinirleniyor ve bana diyor ki:
Yarın: Deli Fuad Paşa'nın Dünürü Abdüllâtif Suphi Paşa ve Köşkü...
Tayfun Er