Cinsel obje değil

Duayen tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık, 'Cariyelerin hepsini cinsel obje olarak görmek kabul edilemez. Cariyeler, Harem Örgütü içinde disiplin altına alınır ve İslam hukukuna göre onlar hakkında kararlar verilirdi' diye konuşuyor

Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :05 Kasım 2012
Cinsel obje değil

Harem konusunda en fazla spekülasyon yapılan husus cariye meselesidir.
Cariyelerin hepsini aynı statüde, yani hepsini 'cinsel obje' olmaktan başka bir şekilde görmeyen bir bakış açısıyla irdelenen Osmanlı Harem'i yorumlarına meşhur tarihçimiz Prof.
Dr. Halil İnalcık
da özellikle karşı çıkmaktadır. Prof. Dr. İnalcık hocama göre, 'Osmanlı toplumunda cariye sadece cinsel obje' olarak görülmemiştir. Hali vakti yerinde olan herkesin bir veya birkaç cariye sahibi olduğunun kadı miras listelerinde yer aldığını, ailenin bir ferdi gözü ile bakılan cariyelerin, ev hizmetlerinde olduğu gibi ekonomik hayatta da önemli yeri olduğunu vurgulamaktadır. İşte Prof. Dr.
İnalcık
'ın bu konudaki düşüncesi:

CARİYERELERE EĞİTİM
"Gelen cariye, bu örgüt içinde sıkı bir disiplin altında uzun bir eğitimden geçirildikten sonra padişaha takdim edilebilir. Harem örgütünü ve kurallarını İslam hukuku ve hanedan siyaseti belirlemekteydi. Bunun yanında ikinci faktör Osmanlı kul sistemidir. Bu sistem Osmanlı merkeziyetçi devlet sisteminin temel kurumudur. Enderun'da ve Birun dış hizmetlerde padişaha mutlak biçimde bağlı görevliler yetiştirmek için her türlü aile kavim ve kabile bağlarından kopmuş kul ve cariyeleri kullanmak sistemin esasıdır. Harem cariye örgütü, kul sisteminin tamamlayıcısıdır. Cariyelerin çoğunluğu saraydan çıkarılarak beylere ve vezirlere zevce olarak verilirdi. Böylece vali ve kumandanların saray dışındaki vilayetlerde yerli aile ve hanedanlarla akrabalık kurmaları önlenmiş oluyordu. Bu gibi yerel ilişkilerin merkeziyetçi mutlak idare için tehlikeleri meydandadır."

HAREMDE KÖLELİK YOK
Ülkemizin önde gelen sanat tarihçilerinden Prof. Dr. Nurhan Atasoy, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Güzel Sanatlar ve Sanat Tarihi Bölümü'nde lisans, yüksek lisans ve doktorasını yaptı. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, KÜSAV ve Taç Vakfı'nın kurucu üyesi olan Atasoy, Türk Kültür Vakfı'nın danışmanlığını yürütüyor. Atasoy birçok kitaba ve çalışmaya imza attı. Bugün 77 yaşında, hâlâ büyük bir enerjiyle yeni projeler üzerinde çalışıyor. Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın deyişiyle, Nurhan Hoca, "Osmanlı sanat tarihinin bohçacısı, en olmadık malzemeyi bir araya getiren depocusu, sandık sepeti, bahçeleri binaları karıştırmaktan yorulmayan ecinni."
Nurhan Hocam, Harem
'le ilgili bir kitap hazırladı. Kitabında, önyargılı, oryantalist bakış açısına sahip olanlar Osmanlı kadınını pasif, zayıf, sadece bir zevk aracı olarak tasvir ederken; bu eserde Osmanlı kadınının oryantalist bakışın aksine aktif, güçlü ve toplumda çok önemli bir yere sahip olduğu, bizzat batılı yazarların eserlerinden yapılan alıntılarla anlatılıyor.
Osmanlı kadınının yaşadığı haremin, kadınların rahatça yaşadığı ve misafirlerini ağırladıkları, ailece güzel saatler geçirilen bir yer olduğu gerçeğine de bu eserle dikkat çekiliyor. Osmanlı kadınının haremde hiçbir hakka sahip olmayan bir köle gibi tasvirine karşılık, Osmanlı sicil defterlerinden bunun aksini ispat eden belgeler sunuluyor.
Kadınların Osmanlı hukukunda geniş haklara sahip olduğunu ve gerektiğinde mahkeme yoluyla hakkını aramasını bilen bir özgüvenle hareket ettiğini vurguluyor.

AZATNAME
Hizmet cariyeleri, 9 yıllık cariyelik süresini doldurduktan sonra saraydan ayrılabilirdi.
Evlenmek isteyenler, çırağ edilmelerini rica yoluyla efendilerine mektup yazarak bildirirlerdi. Bunlara azatname verilirdi. Çırağ edilenler dışarıda bir eve yerleştirilir, evlenirlerdi. Cariyeler Hastanesi: 1665 Harem yangınından sonra Kadın Efendi Daireleri cephesi ile büyük biniş önünde haremi bahçeden ayıran duvarlar kullanılmak suretiyle yapılmıştır. Hastane, payeli revaklarla çevrili bir avlunun kenarlarındaki mekanlardan ibaret olup, yer iki katlıdır.

GÜZELLİK İKSİRİ TARÇIN
Haremdeki cariyelere her gün tarçın verilirdi. Tarçının ten kokusundaki etkisi, 700 yıldır bilinen bir gerçek. Düzenli tarçın kullanımında tenin güzel koktuğu günümüzde de kanıtlandı. Tarçının cilt parlaklığına yardımcı özelliğinin olması da, Osmanlı döneminde tercih edilmesinin bir başka nedeni olarak gösteriliyor.

CARiYELER HAMAMI
Cariyeler ve Kadın Efendiler Taşlığı'nın sonunda, Karaağalar Koğuşu'na bitişik yapılmıştır.
Sarayın en eski hamamıdır.
Kubbeli bir camekan, iki bölümlü ve tonozlu bir ılıklık ve küçük bir halvet bölümünden ibarettir.
Hamamın yanındaki merdivenden taşlığın sol tarafında bir sıra abdest musluğu, büyük kubbeli hamam girişi, kalfalar dairesine çıkan merdiven kapısı, onun yanında hamam külhanının giriş kapısı bulunurdu. Tam karşısında çamaşırlık, mutfak, kiler ve aşçıbaşına ait bir oda vardır.

CARiYENiN MAAŞI
Cariyelere verilen gündelikler haremdeki eskiliklerine göre değişiyordu. 1652'de cariyelerin ortalama maaşı günde 8.7 akçe akçeydi. II. Mahmud Han zamanında haremdeki 298 cariyenin gündelikleri, derecelerine göre 30 ila 100 akçe arasında değişmekteydi. Cariyelerin giyecekleri de hazineden verilirdi. Ayrıca düğünlerde, bayramlarda ve doğumlarda ziyafetler çekilir, ihsanlarda bulunulurdu. Bütün bunlar cariyelerin çok iyi durumda olduklarını göstermektedir.

YARIN:
Haremde hayat nasıl?
Törenlere hazırlık...
Halvet nedir?
Güzellikle ilgili sırlar?
Cariyelerin özel bayram kutlamaları?