Ortadoğu'yu tabir-i caizse ilmek ilmek dolaştı.
Arap diyarında 'Çölün kızı' ve 'Hatun' olarak nam saldı. Devletleri yıkıp sınırları yeniden çizmeye çalıştı. 58 yıllık yaşamına dünyanın gelecek birkaç yüzyılını da etkileyecek onlarca macera sığdırdı. Tüm bu olayların öznesi
İngiliz Gertrude Bell'den başkası değildi! Bell'in hikayesi ise çelik ve buharın birleşmesiyle başlıyordu.
İngilizler, çelik ve buharı birleştirmeyi başarınca dünyaya açılmanın yolunu aradı. Doğu Hindistan Kumpanyası ile İngilizler,
Asya ve
Afrika'da kendilerine yeni sömürgeler kurdu. İşte Bell'in yolu da
İngiltere'nin çelik imparatorluğuna çıkıyordu.
Fabrikatör Thomas Hugh Bell, kızının iyi bir eğitim almasını sagladı.
AİLENİN İLK ÇOCUĞU...
Thomas Hugh Bell, başarılı bir işadamıydı. Babası
Sir Isaac Lowthian Bell'in kurduğu demirçelik fabrikasını büyük bir ustalıkla yönetmeyi başardı.
Almanya'da da eğitim aldı. Bu nedenle Almanca, Fransızca ve İtalyancayı ana dili İngilizce gibi konuşabiliyordu. 23 yaşındayken tüccar bir ailenin kızı olan
Mary Shield'le evlendi. Çiftin 14 Temmuz 1868'de ilk çocukları dünyaya geldi. O bebek yıllar sonra adını dünya casusluk tarihine yazdıracak olan
Gertrude Bell'di. Çift, kızlarına
Gertrude Margaret Lowthian adını verdi. Ailenin kızlarına ilk isim olarak bir Almanca isim takması dikkat çekti. Bunun nedeni ise babasının eğitim için Almanya'da bulunduğu bir dönemde tanıştığı kızdan etkilenmesiydi. Gertrude'nin 1871 yılında erkek kardeşi dünyaya geldi. Ancak annesi bir süre sonra hastalanıp can verdi. Öksüz kalan Gertrude'nin hayatındaki en önemli kişi babası ve kardeşiydi.
Bell'in evi İngiltere'nin Yorkshire şehrinde bulunuyor.
BAŞARILI EĞİTİM HAYATI
Baba
Thomas Hugh Bell, yıllar sonra
Florence Olliffe ile evlendi.
Florence, genç Gertrude ve Maurice'in kalbini kısa sürede kazandı. Bu sırada 3 çocuğu dünyaya geldi. Gertrude entelektüel zenginliği ve sportif faaliyetlerdeki başarısı ile kardeşlerine liderliğini kabul ettirdi. Gertrude'un zorluklarla baş etme dürtüsü inanılmazdı. İnatçı ve hazırcevap olan Gertrude, diğer genç kadınlardan ayrışır. Bu yetenekler, çalışkanlığı ile birleşince, onu Londra'daki Quenn's College'de ve 1886'da girdiği Oxford Üniversitesi'ndeki Lady Margaret Hall'de olağanüstü bir öğrenci haline getirir. Akranları onun sportif yeteneklerini hayranlıkla izler; Gertrude yüzme, eskrim, kürek, tenis ve hokey gibi branşlarda kendisini kanıtlarken; aynı zamanda iyi bir okur ve kendine güvenli, güçlü bir karakterdir. İki yıl boyunca günde 7 saat çalışarak, modern tarih dalında 1888'de birincilik kazandı.