Trabzonspor sezon boyunca ne saha içinde ne tribünde ne de saha dışında oyunu çirkinleştirmedi. Rakibine her zaman saygı duydu. Ve saygı duyulan şampiyonlukla süreci tamamladı.
Trabzonspor sezon boyunca ne saha içinde ne tribünde ne de saha dışında oyunu çirkinleştirmedi. Rakibine her zaman saygı duydu. Ve saygı duyulan şampiyonlukla süreci tamamladı.
AVRUPA'DAKİ GİBİ...
Avrupa'da kulüp başkanını ya da yöneticisini açıklama yaparken gördünüz mü? Göremezsiniz! Çünkü onlar sahayı tamamen teknik adama teslim etti. Sadece oyun ve oyuncu performanslarına dair yorumları görürsünüz... Türkiye'de ise başkanlar ve yöneticiler sahaya karışmaktan haz duyarlar. Teknik adam edasıyla anlatırlar da anlatırlar! Başarıyı hemen sahiplenirler, başarısızlıkta en kolay yenilecek lokmayı sahneye sürerler; Ya hocayı gönderirler ya da TFF ve hakemleri suçlarlar! Trabzonspor bunu yıllardır maalesef yaptı. Evet, fazlasıyla hakem kıyımlarına maruz kaldı, TFF tarafından haksızlıklara uğradı fakat hiçbir sonuç alamadı. Abdullah Avcı, Trabzonspor'a geldiği günden itibaren politikayı değiştirdi. Ne başkanı konuşturdu (birkaç kez hariç) ne de yöneticileri. Tek söz sahibi olarak saha içinin konuşulması stratejisini herkese kabullendirdi. Trabzonspor'un bu politikası saha içine hep olumlu yansıdı. Ne oyuncular ne de hoca psikolojik baskılara maruz kalmadı. Bütün gündemler uzak kaldılar.
'Avrupa'da kulüp başkanını ya da yöneticisini açıklama yaparken gördünüz mü? Göremezsiniz! Çünkü onlar sahayı teknik adama teslim etti.'
RAKİBE SAYGI, SAHADA OYUN!
Sadece oyuna ve sahaya odaklandılar. Hem Abdullah Avcı hem de oyuncular rakiplerine karşı hep saygılı bir oyun ortaya koydular. Sahada asla çirkinleşmediler. Sezon içerisinde bazı hakem kararlarına karşı itirazları hep 'saygı' çerçevesinde oldu. Abdullah Avcı ne maç öncesindeki ne de maçtan sonraki söylemlerinde bazı teknik adamların yaptığı gibi rakibini asla küçümsemedi. Yenildiği, berabere kaldığı karşılaşmalardan sonra bile tebrik etmesini bildi.
OTORİTEYE DE BÜYÜK SAYGI
Avcı'nın "otorite benim" dediği organizasyon zaman zaman kırılmalar yaşasa da o anlar büyük oranda doğru ilerletildi. Trabzonspor geçmişte bu anları yönetemediği için kaybediyor, başarısızlığı ya hocayı göndererek ya da farklı gündemlerin içerisine hapsederek gizliyordu. "Oyun bir organizasyondur ve doğru planlanmalıdır" diyen Avcı, daha geçen sezon bitmeden transferlere başlamış ve sezon başı kampına yetiştirmişti. Şampiyon olduğu bu sezonda oyun planı ve bu oyunu hangi oyuncularla oynayacağı belliydi. Evet, Trabzonspor'un başarısının sırrı doğru planlama ve doğru organizasyondu. Bunu gelecek sezonlara yaymak için de yine sezon bitmeden kolları sıvamıştı! Trabzonspor'da bütün oyuncuların Abdullah Avcı'ya duyduğu saygı organizasyonun en önemli parçasıydı. Gerek sahada olan gerek yedek kulübesinde oturan oyuncular Avcı'nın kararlarına itiraz etmedi. Bunun tek nedeni vardı! Sahada başarılı olan taktiksel plan, teknik ekibin anlık değişen oyun formasyonları karşısında kendini sürekli yenilemesi... Bu durum futbolcuların performanslarına olumlu şekilde yansıdığı gibi gelişimine de büyük katkı sağlamıştı.
'Trabzonspor'da bütün oyuncuların Abdullah Avcı'ya duyduğu saygı organizasyonun en önemli parçasıydı.'
SAĞDUYULU İNSANLAR GÖREVE!
Burası vatanımız. Bu topraklarda yaşayanları kendi bölgelerine göre parsellemek ayrılıkçı bir dilden öteye gitmeyecektir. Trabzonlular ve Trabzonsporlular gerek ülkenin her karış toprağına gerekse yurtdışına yayılmış ender topluluklar arasında yer almaktadır. Sayıları da 10 milyonun üzerindedir. Gittikleri coğrafyalarda başarı hikayeleri yazmışlardır. Yazı dizimizin ilk bölümünde de bahsetmiştik. Trabzon, kadim şehirdir. Dört bin yıllık tarihi geçmişe sahiptir. Medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın doğduğu, Yavuz Sultan Selim'in 24 yıl valilik yaptığı, Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği, Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün üç kez ziyaret ettiği bu kent, alanında çok başarılı kültür, sanat, siyaset, bürokrat ve spor adamları yetiştirmiştir. Dolayısıyla burada en büyük görev, Fenerbahçe'nin sağduyulu gazetecilerine ve camianın sağduyulu insanlarına düşmektedir. Bu ayrılıkçı dilin terk edilmesini sağlamalı, sağduyuyu hakim kılmalılar.
DEVLET 'DUR' DEMELİ!
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, günlerdir Trabzon'u ve Trabzonsporluları hedef göstererek iki camia arasına nifak tohumları ekiyor. Bu söylemler suç ve savcıların hareke geçmesi gerekiyor. Allah göstermesin yarın birinin burnu kanasa hesabını kim verecek! Böylesine öfkeli açıklamalar kimseye fayda sağlamayacağı gibi futbolumuzu yeniden o gergin ortamların içerisine çekecektir. Sayın Koç ya söylediklerinin nereye gideceğini bilmiyor ya da düğmeye bastı ve planını işletiyor. Trabzonlu ve Trabzonsporlu siyasetçileri, bürokratları, iş adamlarını, taraftarlarını toplumun önüne atarak, hedef gösteriyor. Önceki gün Kadıköy'de Trabzonlu iş adamına ait binada asılı Trabzonspor Bayrağını kaldırtmak için toplanan yüzlerce Fenerbahçe taraftarının görüntüleri, provokasyonun geldiği noktanın ilk sinyalidir. Bu tehlikeli tırmanışa devletin ilgili birimleri bir an önce müdahale etmelidir.