Kenan Evren'e dava

Darbe döneminde kendisine insan pisliği yedirildiğini iddia eden Dr. Sinan Olcan, 12 Eylül mağduru sıfatı ile Kenan Evren ve arkadaşlarından davacı oldu.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :18 Nisan 2011 , 00:00 Güncelleme Tarihi :18 Nisan 2011 , 14:36
Kenan Evren’e dava

İÇİNDEKİLER


12 Eylül darbesinden sonra Diyarbakır Cezaevi'nde işkence gören pratisyen hekim Sinan Olcan, Kenan Evren ve ekibinden davacı oldu. Olcan dava dilekçesini Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunulmak üzere Sapanca Cumhuriyet Savcılığı'na verdi.

Olcan, dönemin komutanları "Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer, Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun, Harp Akademileri Komutanı Bedrettin Demirel, Genelkurmay 2. Başkanı Ali Haydar Saltık, Başbakan Bülend Ulusu, Kolordu Komutanı Org. Kemal Yamak, Diyarbakır 5 Nolu İç Güvenlik Amiri Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran, Yüzbaşı Abdullah Karaman, Mahkeme Başkanı Emrullah Kaya ve diğer askeri tüm görevliler"den davacı oldu.

Dava dilekçesinde cezaevinde gördüğü işkenceyi madde madde sıralayan Olcan, darbecilerin Anaysal düzeni zorla değiştirmek ve hükümeti yıkmak (darbe yapmak), sistemli bir şekilde planlayarak ve tasarlayarak adam öldürmek, kasten adam yaralamak, işkence yapmak, eziyet etmek, hürriyetten yoksun bırakmak, cinsel saldırıda bulunmak ve soruşturmada tespit edilecek diğer suçlardan yargılanmalarını istedi.

İNSAN PİSLİĞİ YEDİRDİLER

Olcan, dava dilekçesinde 12 Eylül 1980 tarihinden sonra tutuklanarak Diyarbakır 5 nolu cezaevine konulduğunu belirterek gördüğü işkenceyi 2 sayfalık dilekçesinde anlattı. Cezaevinde kendisine insan pisliği dahi yedirdiklerini belirten Olcan o işkenceyi şöyle anlattı: "Havalandırma eğitim ve askeri marşlar bahanesiyle günde en az 8 saat işkence gördüm. Banyo adı altında hamamda emirle 'su dök sabunlan' dedikten sonra suları keserek ellerinde hortum ve coplarla dövüyorlardı. Bu şekilde onlarca insana bayılana kadar işkenceye devam ediyorlardı. İçeride korkutularak, işkence edilerek ajanlaştırılmış insanlar aracılığıyla 'uykuda hazır ol da yatmadınız' bahanesiyle işkence yapıyorlardı. İşkenceleri Co adındaki bir köpeği üzerimize saldırtarak, havalandırma mazgalını kaldırtıp pislik yedirterek, ölüm düzeninde demir sandalyelerle vurarak, falaka ya da copla ellere vurarak, hücreyle korkutularak yapıyorlardı."

"ASKERİN YÜZÜNE BAKMAK YASAKTI"

"Duvarlara resim bayrak flama gibi şeyler yapıyorsunuz" diyerek ailelerinden gelen paralara da el konulduğunu ifade eden Olcan, "Bu paralarla boya tiner fırça gibi malzemeleri alıyorlardı. Mahkemelere gidiş gelişlerde göğsümüzden ön ve arkadaki insanlara zincirlenirdik. Eller arkada kelepçeli reolarda başımız öne eğik konuşmak ve sağa sola bakmak yasak aynı zamanda askerin yüzüne bakmak da yasaktı. Bizi reoda çömeltip botlarla sırtımıza ve kafalarımıza basarak insanlık onurunu ayaklar altına alıyorlardı. Mahkeme salonunda otururken sağa sola bakmak avukatlarla göz göze gelmek ve kıpırdamak yasaktı. Toplu davalarda oturumlar uzun sürerdi. Sandalyeler kuru ve biz çok zayıftık otururken kımıldayan kişi cezaevine girişte komaya girene kadar dövülürdü."

Olcan dilekçesini, "Yukarıda anlattığım ve mahkeme süresince daha detaylı anlatacağım bana yapılan işkencelerden dolayı, kamu haklarım saklı kalmak koşuluyla 12 Eylül darbesini yapanlar, Diyarbakır Askeri Mahkemesi ve Diyarbakır cezaevindeki tüm görevlilerden davacıyım ve cezalandırılmalarını talep ediyorum." diyerek tamamladı.