Yok böyle skandal!

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastanesinde erken doğumla dünyaya gelen ve kuvözdeki 4. gününde yaşam mücadelesini kaybeden bebeğin otopsi raporunda "hiç yaşamamış" olduğunun belirtilmesi üzerine aile, ihmal iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :18 Ocak 2012 , 00:00 Güncelleme Tarihi :18 Ocak 2012 , 21:14
Yok böyle skandal!

İÇİNDEKİLER

Alınan bilgiye göre, Denizli'de Hürriyet İlköğretim Okulu'nda sınıf öğretmenliği yapan Sinem Sultan Savaş, hamileliğinin 8 ayında 23 Haziran 2011 tarihinde PAÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde Kadın ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Babür Kaleli'nin yaptığı operasyonla bir erkek bebek dünyaya getirdi.

Savaş'ın bebeği doğumdan sonra yenidoğan ünitesinde kuvöze konuldu. Halk eğitim merkezinde öğretmen olan baba Nevzat Savaş (38), cep telefonuyla bebeğin kuvözde fotoğraflarını çekti.

Doğum raporunu alan baba, bebeklerine Mustafa ismini vererek, 24 Haziran 2011 tarihinde nüfus cüzdanı çıkarttı.

Doğumdan 4 gün sonra Savaş çiftine, hastane tarafından bebeklerinin akciğer yetmezliğinden öldüğü bilgisi verildi.

Aile, olayda ihmalin söz konusu olabileceği gerekçesiyle cumhuriyet savcılığına suç duyurunda bulundu.

Başlatılan soruşturma kapsamında, PAÜ Adli Tıp Kurumu ve İzmir Adli Tıp Kurumunda yapılan iki ayrı otopside bebeğin doğumdan sonra "hiç yaşamadığı" şeklinde ifadelerin yer alması sonucu, Savaş çifti, hastane yönetimine dava açtı.

Sinem Sultan Savaş, otopsi raporlarının kendilerini şaşkına çevirdiğini, doğumdan sonra kendisine bebeğin sağlıklı olduğunun söylendiğini, karışma ihtimaline karşı yapılan DNA testi sonucunda bebeğin kendilerine ait olduğunun ortaya çıktığını ifade etti.

Doğumu yaptıran Kadın ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Babür Kaleli ise "Gerekli ifademi cumhuriyet savcılığına verdim. Bizim bir ihmalimiz yok. Bebeğin değişmesi veya karışması diye bir şey asla olamaz" diye konuştu.

BAŞHEKİMDEN AÇIKLAMA
PAÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Uğur Koltuksuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, olayda herhangi bir ihmal ya da karışıklığın söz konusu olmadığını, sorunun, otopsi raporunun bilimsel olarak değerlendirilmemesinden kaynaklandığını kaydetti.

Bebeğin doğduktan hemen sonra ağlaması olduğunu ancak bebekte hemen ardından morarmaların görüldüğünü ve bebeğin solunum ile ilgili bir probleminin olduğunun anlaşıldığını belirten Prof. Koltuksuz, şöyle konuştu:

"Bu da bize hastanın akciğerlerinin çok iyi olmadığını gösteriyor. Zaten bundan dolayı hastamız yeni doğan kliniğine transfer edilmiş. Resimde de görüyor ki, hastanın burnunda iki tane hortum var. Bu hortumlar vasıtasıyla solunumu destekleniyormuş. Ancak bir süre sonra hastanın solunumunu bu şekilde desteklemek de yetmemiş raporlarda anladığımız kadarıyla. Daha sonra, yine takip sırasında hastanın göğüs boşluğuna hava kaçması hadisesi meydana gelmiş, çocuk cerrahisi tarafından hastaya müdahale edilmiş ve tüp takılmak zorunda kalınmış. Bundan sonra da problem devam etmiş. Bu hastamızda verilen oksijen desteğine rağmen bir türlü yeterli oksijen doygunluğa ulaşamamış. Yaklaşık 48 saat sonra hastanın durumu iyice bozulmuş ve ölüm gerçekleşmiş."

Koltuksuz, otopsi raporunun bilimsel açıdan değerlendirilmediğini belirterek, "Otopsi raporu bilimsel açıdan değerlendirilseydi, bunun doğru olmadığı kolayca görülürdü. Çünkü bu tür hastalarda zaten akciğerler söndüğü için, hiç hava almamış, hiç solunum yapılmamış olarak görülebilir. Otopsi raporunu okuduğumuz zaman hiç havalanmamış demiyor. O anda içinde hava olmadığını söylüyor. Bu hiç havalanmadığı anlamına gelmiyor" dedi.

Yapılan testte bebeğin aileye ait olduğunun kesin olarak ortaya çıktığını, bebeklerin karıştırılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını ifade eden Prof. koltuksuz, "Ailenin kafasını karıştıran şey, başlangıçta bebeğinin ağladığının söylenmiş olması, sağlıklı olduğunun söylenmiş olmasıdır. Fakat erken doğan bebeklerde bu tür rahatsızlıklar, hastalıklar çok sık olarak görülebilmektedir. Akciğerdeki solunum bozukluğuna bağlı hastanın durumu gittikçe kötüleşiyor ve ölüm gerçekleşiyor" diye konuştu.

Başhekim Koltuksuz, yapılan işlemlerde tıbba, tekniğe veya etiğe aykırı bir şey görmedikleri için kurum içi soruşturma açmaya da gerek görmediklerini sözlerine ekledi.