İşte Cem Küçük'ün o yazısı;
Emniyet-yargı cuntası, paralel yapı, otonom yapı adına ne derseniz deyin hedef seçtiği herkesi yeterli delil olmasa da bir şekilde hapse gönderiyor. Delil önemli değil, nasıl olsa uyduruluyor. En son itfaiye operasyonunda savcının gözaltı talebine emniyet, 'Deliller nedir?' diye sordu. Gazetelere yansıyan haberlere göre savcı polislere, 'Siz gözaltına alın sonra delilleri ayarlarız' demiş.
17 Aralık ve 25 Aralık darbe girişimleri de böyleydi. Özellikle 25 Aralık'ta delillerin ne olduğu bilinmiyordu. Bir torba yapılmış Erdoğan'a yakın herkes onun içine atılmıştı. Her şey önceden ayarlandığı için tutuklanacakları kesindi. Paralel yapının medyası tıpkı 7 Şubat'ta olduğu gibi nereden biliyorsunuz diyor ama bu yapının masum insanları bile nasıl içeri attığını artık cümle alem biliyor.
Hilal Kaplan 15 Ocak'ta, 'Hapse girer miyim?' başlıklı bir yazı yazdı ve bazı örneklerle paralel yapının kimlerin nasıl içeri atıldığını örneklerle verdi. Emniyet'te gizli bir yapılanma var diyen Hanefi Avcı'ydı. Avcı 'Haliç'te Yaşayan Simonlar' kitabından sonra Fethullah Gülen onun için 'Allah taksiratını affetsin' demişti. Kitaptan sonra yaşananlar malum.
Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın nasıl saçma sapan suçlandıkları ve içeri girdikleri insanın yüzünü kızartır. Buna rağmen paralel yapının gazeteciler hâlâ, 'Sen Erdoğan'a yakınsın. Seni Erdoğan içeri attırdı imasında' bulunuyorlar. Şener polisleri suçladığı halde ağabeylerinden gelen emirlerle konuşmaya devam ediyorlar.
Devletin Kürt meselesini çözmek için verdiği mücadeleyi sabote etmek için KCK tutuklamalarını planlayanlar da bu yapının feci uygulamalarından biriydi. Cüppeli Ahmet Hoca'ya yönelik ithamları buraya yazmaktan ben utanıyorum. Mustafa İslamoğlu hocamızın başına gelenleri söylemeye gerek bile yok.
ABD'de son 100 yılda -iki dünya savaşı ve Soğuk Savaş dönemi dahil- 14 casus ortaya çıkarken sadece İzmir'deki casusluk davasında 375 casus bulunmuştu. Bu dava bile nereden tutsanız elinizde kalıyor. Birtakım gazeteciler de çıkıp bu tür davalarda siyasi ihmalleri olanlar varsa onlar da yargılansın diye suçlarına ortak arıyorlar.
Öte yandan Yargıtay'ın son bir ayda verdiği kararlar ortada. Bunun en son örneği Yargıtay 5. Dairesi'nin Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım hakkında verdiği onama kararı. Olup biteni takip edenler için bu karar zaten bekleniyordu. Şahsım adına çıktığım programlarda da Aziz Yıldırım'ın kararının tereddüt bırakmayacak şekilde aleyhine çıkacağını söylemiştim.
Demokratik ülkelerde eğer bir yönetici, futbolcu şike yapmışsa bunun cezası idaridir. Yani ya para cezası verirsiniz ya da futboldan men edersiniz. Yönetici olmasını engellersiniz. Şike yaptı diye biri asla cezaevine girmez. Bunun tek istisnası var. Eğer şike şahsi para kazanmak için yapılmışsa yani milyon dolarlar cebe indirilmişse o zaman çete, örgüt de devreye girer. Dünyada bunun çok örneği var. Aziz Yıldırım'ın durumu asla böyle bir şey değil.
Tek başına başkan adayı olup seçimlere giderken Aziz Bey ne yazık ki çete kurmakla itham edilmişti. Tapelerde Nihat Özdemir'e arkadaşlarını da çağır şeklindeki bir konuşması örgüt bağlamında değerlendirilmişti. 2011 yılından beri bu davanın bir şike davası olmadığı öyle belliydi ki. Yargıtay 5. Dairesi'nin verdiği karar da ne yazık ki pek tatmin edici olmadı. Nasıl mı? İşadamı arkadaşım Aytuğ Güldamla twitterda bazılarını yazmıştı. Okuyalım:
1. Aziz Yıldırım, Ankaragücü maçında şike yapmış ama güya parayı götürdüğü belgelenen Cemil Turan beraat etti. Parayı alan yok.
2. Aziz Yıldırım, Sivas maçında şike yapmış ama Mecnun Odyakmaz ve kaleci Korcan için verilen mahkumiyet kararı bozuldu.
3. Aziz Yıldırım, İBB maçında şike yapmış ama İbrahim Akın hakkında verilen mahkumiyet kararı bozuldu.
4. Aziz Yıldırım, Karabük maçında şike yapmış. Emenike beraat eti ve Şekip Mosturoğlu'nun mahkumiyet kararı bozuldu.
5. Aziz Yıldırım, Trabzon-İBB maçında teşvik etmiş. Herkese beraat veya karar bozma verildi.
6. Aziz Yıldırım, Trabzon-Bursa maçında teşvik vermiş. Aracı denilen Samet Güzel beraat etti, Wederson'un mahkumiyet kararı bozuldu.
7. Aziz Yıldırım, Eskişehir - Trabzon maçında teşvik vermiş, alan topçu yok. Bülent Uygun'un örgüt üyeliğinden kararı bozuldu.
Her şey ortada. Son kurban Aziz Yıldırım oldu. Bu yargıya nasıl güvenelim, siz söyleyin?