AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, parti genel merkezinde yaptığı basın toplantısında Soma'da yaşanan maden kazasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, maden kazasında yakınlarını kaybeden vatandaşlara her türlü imkanı temin etmenin milletin ve devletin bir namus borcu olduğunu belirterek, "Bununla ilgili olarak ne gerekiyorsa yapılacaktır. Kazanın olduğu saatlerden itibaren devlet seferber olmuştur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı, AFAD yetkilileri, Türkiye Kömür İşletmeleri yetkilileri oradadır. Sağlık Bakanlığı üzerine düşen görevi yapmaktadır. Bu maden Soma Holding tarafından 2009'dan beri işletilmektedir. Bir toplantı yapıldı, curcuna içerisinde yapılan bir basın toplantısıydı, 20 kişinin birden soru sorduğu ve maalesef hoş olmayan görüntüler vardı. Onlar kendi cephelerinden meseleyi izah etmeye çalıştılar. Konu ile ilgili olarak Çalışma Bakanlığı yetkilileri, Devlet Denetleme Kurulu idari ve adli yönden bu kazaya sebebiyet veren amirler araştırılmaktadır. İhmal, kasıt söz konusuysa bunlar tespit edilecektir. İhmali, kusuru, aymazlığı olanlarla ilgili gerekeni yapmak siyasi, insani, ahlaki vicdani namus borcumuzdur. Bu borcun yerine getirilmesi gerekiyor" dedi.
Soma'da annelerin, babaların, eşlerin, yetim kalan çocukların acılarının yanardağı olduğunu anlatan Çelik, "Orada adeta yanardağ ateş püskürtmeye devam ediyor. Tarihimiz içerisindeki en büyük maden facialarından birisidir. Birazcık vicdan sahibi olan her insan bu hadise karşısında büyük bir ızdırap ve elem duymaktadır. 284 şehidimiz var" diye konuştu.
İş Güvenliği ve Sağlığı Yasası'nın 2012'de TBMM'den geçirildiğini hatırlatan Çelik, bu yasanın AB mevzuatına uygun olarak çıktığını ifade etti.
"Kibrit mi, sigara mı, elektrikten mi oldu' sorularının cevabını arama zamanı değil" diyen Çelik, "Önce yaraları saracağız. Vatandaşın, yetkilelrin hesap sormaya, yetkililerin de hesap verme zorunluluğu vardır. Madenlerle, iş güvenliği ile ilgili yasal boşluğumuz var mıdır, hayır gereken yapılmşıtır. Denetim de yapılmıştır. Hazırlanan raporlarda daha önce ilk etapta 2009'da mevzuata aykırı 3 eksiklik tespit edilmiştir. Türkiye'de aslında bir denetim probleminden söz etmek doğru değildir" şeklinde konuştu.
"CHP BİR ÖNERGE VERMİŞ, BU ÖNERGE REDDEDİLMİŞ VE BU FACİA YAŞANMIŞTIR' GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILMIŞTIR"
Şu anda Türkiye'de iş sağlığı ve güvenliği programlarının meslek yüksekokullarında uygulandığını belirten Çelik, "Kamu spotları ile Türkiye çapında bu konuda duyarlılık oluşturmak üzere kamu spotları hazırlanmıştır. Burada elle tutulur bir problem görülmemektedir. CHP bir önerge vermiştir, bu önerge reddedilmiş bu facia yaşanmıştır gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır. TBMM'de her yıl binlerce önerge verilmiştir. Bunların bir çoğu muhalefet tarafından TBMM'yi yavaşlatma çabalarına yöneliktir. Madenle ilgili birçok araştırma komisyonu kurulmuş, raporlar hazırlanmış TBMM'de ele alınmıştır. 2012'de Türkiye'de iş güvenliği ve sağlığı yasası çıkmıştır. Bu varken TBMM'den muhalefet tarafından bir önerge verilmiş bu reddedilmiştir. Bu şuna benzer, iki TIR çarpışır çok sayıda insan hayatını kaybeder, 'Bizim önergemiz kabul edilseydi bu olmazdı' dediğinizde bu çok ciddiye alınmaz. Böyle bir algı oluşturulmaya çalışıyor" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Soma'ya gittiğini hatırlatan Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye de hastanelerde bulundukları, madene gittikleri, meseleyi yerinde tetkik ettikleri için tebrik ettiğini ifade etti.
Başbakan Erdoğan'ın Soma'da bir vatandaşa yumruk attığı iddialarına cevap veren Çelik, "Başbakan marketin içerisinde birisine yumruk attı' şeklinde bir iddia ortaya atıldı. Bu bir iddiadır. Orada görüntüler var, video görüntüleri var. Birisi ortaya bir iddia, yalan ortaya atar sonra bunu büyütür ve kendisi bile inanmaya başlar. '15 yaşındaki bir çocuk çalıştırıldı' dendi, sonra tespit edildi ki 19 yaşındadır. Kayıtdışı işçi olmadığı anlaşıldı. Sigortasız kimsenin çalıştırılmadığı ortaya çıktı. Firma ne kadar haklıdır, haksızdır. Burada yapılacak inceleme ve araştırmalar bunu ortaya koyacak. Bu bir özel sektör işletmesidir. Devlet buranın denetimini yapmakla mükelleftir. Onun ötesinde bütün adli ve idari inceleme ve araştırmalar bittikten sonra kime ulaşırsa ulaşsın, kim suçlu, ihmalkar, kasıt içinde, aymazlık içerisinde büyük bir kusur sahibiyse yasaların öngördüğü şekilde cezalandırılması elbette bu 284 şehidimizin, ailelerin de milletimizin de gönlünün soğumasına yol açacaktır. Bu insani bir görevdir. Ancak bizim esas üzerinde durduğumuz, böyle bir milli facianın üzerine insanların ideolojik ve siyasi hesaplar yapmasıdır. Başkaların hayatı üzerinde başkalarının acıları üzerinde ideolojik ve siyasi hesaplar yapanlar insan olamazlar. Yas evinde, matem evinde kimsenin horon tepmeye hakkı yoktur. Somalılar büyük bir vakar içerisinde, vakur bir duruş, büyük bir asalet sergiliyorlar. Soma'da esas çocuklarını kaybeden insanlar, kocalarını, ağabeylerini, kardeşlerini kaybeden insanlar bir isyan içinde değildir. Elbette onların acısını, feryadını hatta isyanını anlamak mümkündür. Sitem edeceklerde kendi hükümetlerine sitem edecekler" dedi.
Çelik, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bakanlarına, Başbakanlarına sitem etme hakları vardır ama Türkiye'de protesto mandası olarak oluşturulan bazı kimseler, adeta kadro protestoculuk edinen bazı kimseler böyle bir milli felaketten kendileri açısından rant devşirmeye çalışıyor, bir fayda ummaya çalışıyorlarsa kendi insanlarının acılarını kanatmaktan ,onlarının yaralarını derinleştirmekten öteye başka bir iş yapmadıklarını bilmeleri gerekiyor. Orada yara sarmak üzere bulunanlar, yaraları sarmak üzere giden siyasetçileri yaralayacak şeyler yaparsanız onları yapmaları gereken işlerden alıkoyarsınız. Bu da milletimizin ve oradaki insanların en büyük zararı demektir. Bunu sormayalım, sorgulamayalım, teslimiyet içerisinde olup bitene kader deyip yatalım söz konusu değil. Önce yangını söndüreceğiz, yangından sağ kurtarabileceğimi insanları kurtaracağız. Acımızı, matemimizi yaşayacağız, sonra bu yangını kim çıkardı, hangi tedbirler alınabilirdi' meselesini konuşacağız. Sayın Başbakan Soma'ya gittiği esnada iş ve meslek riskine temas etmiştir. Buradan hareketle Sayın Başbakanın bu meseleyi küçümsediği şeklinde yorumlar yapanlar aslında kendi yorumlarıyla kendilerini küçümsüyorlar."
Madencilik, inşaat ve kimya sektörünün tehlike açısından riski en büyük sektörler olduğuna dikkati çeken Çelik, "Bu sektörler, en çok iş kazası riski olan sektörlerdir. Sayın Başbakanın söylediği şey, 'Eğer siz gemiciyseniz okyanusa açılıyorsanız sizin fırtınaya tutulma riskiniz yüksektir'. Eğer siz askersiniz, bir düşman kurşununa hedef olma ihtimaliniz çok daha yüksektir. Madenin çalışan insanın güvenliği elbette masa başında çalışan insanın güvenliği kadar yoktur. Kazalar milimize edilir, yapılması gereken budur. Ülkemizde demek ki biz hala o seviyede değiliz. Daha almamız gereken birçok mesafe var. Özel sektörün ve devletin alması gereken mesafe var. Başbakanın iş riskine temas etmesinden dolayı bunu abartıp Başbakanın bunu hafif gördüğü, bu işi sıradanlaştırdığı insanların acılarını görmemezlikten geldiği şeklinde yorumlamak vicdanla, doğruyla gerçekle bağdaşmaz. İşin özü budur. Acılar, araçlar halde getirilmemelidir. Eğer birileri insanların acıları üzerinden bir hesap yapıyorsa, onu farklı bir mecraya çekiyorsa, insanların acıları üzerinden tepinmeye çalışıyorsa burada ahlak suküt etmiş demektir. Böyle bir hadisede elem içinde olmamak mümkün müdür. Orada taşkınlık yapanları araştırın 100'ünden 99'u hayatını kaybetmiş insanların yakınları değildir ve ekip ekip sağdan soldan toplanarak Türkiye'nin muhtelif yerlerinde bunları yapıyorlar" ifadelerini kullandı.
"Sendikacılık dendiğinde ille de Taksim'e çıkacağız, maraza çıkaracağız diyen bir anlayış akla geliyorsa iş sağlığı ve güvenliği konusunda medya kendisini sorgulayabilir mi" diye soran Çelik, "Kamu spotlarını yarasalar bile uyuduktan sonra yayınlayan birçok televizyon kanalımızın olduğunu biliyor muyuz? Gazetelerin sayfaları bu meselelere ne kadar önem veriyor. Hayır ölümlü bir kaza meydana geldiği zaman, buradan bir şekilde istismar malzemesi üretmek konusunda üzerimize yoktur. Bu hadiseler meydana gelmeden önce biz bunlarla ilgili ne tür tedbirler alabiliriz, ölen bizim insanımızdır, giden can canımızdan kopan bir parçadır düşüncesi içinde olabiliyor muyuz? Bunları oturup kendi dünyamızda, çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor ve bu yaranın sarılması için Türkiye seferberdir. Maddi ve manevi olarak Soma'ya yardıma koşan, bir şekilde geride kalanları rehabilite etmeye çalışan AFAD'a, Sağlık Bakanlığı'na, Enerji Bakanlığı'na, Manisa Valiliğine kurtarma ekibinde hayatına tehlikeye atan serdengeçti insanlara teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu.
Çelik, "Biz, acılardan felaketlerden dayanışma çıkaran bir kültürün insanlarıyız. Anadolu'da normal yatağında eceliyle vefat eden insanların için günlerce taziyesi sürer, o evlerde bazen bir ay boyunca yemek pişmez. O insanların yakınları 1 hafta 5 gün sonra alınıp tıraşa görülür. Biz birbirimizin acısını paylaşarak o acıyı hafifletmeye çalışan, sevincini paylaşarak büyütmeye çalışan bir medeniyetin insanlarıyız. her hadiseden bir kavga çıkarmak niçin? Her hadiseden bir kalkışma yaratmaya çalışmak niçin? Kafiyelere sığındılar, TOMA'lara yaptığınız yatırımı somaya yapsaydınız. Burada kafiye yapma zamanı mıdır? Bu ikisi birbiriyle ilintili şeyler midir? Eğer daha sonra çok daha vahim olaylar yaşanacaksa, elbette polis gerekli tedbirleri alır, toplumsal olaylara müdahale edilir. Orantısız güç kullanımı varsa, hepimiz bunu eleştiririz" dedi.
"Soma'ya gitmiş Başbakan ve ekibine saldırmak, bazı milletvekili arkadaşlarımız arabaları pert edildi" diyen Çelik, "Acısı olan esas evlatlarını kaybeden insanlar böyle bir vandallık içine girmez. Onların yanardağ gibi olan acılarını biz yüreğimizde hissediyoruz ama bu meseleyi vandalizm haline getirmek hangi kitapta, hangi hukuk sisteminde yazar. Oraya giden insanlara saldıracaksın, ondan Başbakan şunu tokatladı diyeceksiniz. Sosyal medyada akla hayale gelmeyecek senaryolar yazacaksınız. Yazıktır, günahtır. Her hadiseyi 'hükümete karşı acaba bir antipati nasıl oluşturabiliriz' haline getirmek siyasetle de, vicdanla da fikir namusuyla da bağdaşmaz. Bunu, ideoloji adına yapanlar kendi ideolojilerine de en büyük ihaneti yapıyorlar. Türkiye'nin dayanışmaya ihtiyacı var, Türkiye'nin bugün kendi şehitlerine ağlamaya hakkı elbette vardır ama bizim aklımıza vandalizim, başka olaylara yol açabilecek olaylar asla gelmemelidir" ifadelerini kullandı.
"BU FELAKETİ BİRİLERİ KENDİ SAADETİNİN MESELESİ YAPMASIN"
Çelik, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Spor kulüpleri, bankalar devreye girdi. Devlet üzerine düşeni yapacak. Spor kulüpleri biri biriyle yarışıyor, bankalar borçluların borçlarını silmeye başladılar. Hayırsever vatandaşların birbiriyle yarıştığını biliyoruz. Giden canları geri getiremeyiz. Onların elbette hatırası çok büyüktür, fakat hiç olmazsa bu acıdan bir ders çıkarıp eksikliklerimiz varsa giderelim. Özel sektör devlet bu musibetten bir ders çıkaracaktır ama bu felaketi birileri kendi saadetinin meselesi yapmasın. Başkalarının felaketini kendi saadetinin vesilesi sayanlar, insan olamazlar onlar ahlaktan ve vicdandan nasibini almamış kimselerdir. Bu ölü soyucu zihniyetidir. Bir insan bir yerde demokratik bir tepki ortaya koyabilir, bunu talep etme hakkı var ama daha ötesi kabul edilemez."