Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, tutuksuz sanıklar emekli Albay Mehmet Ülger, Binbaşı Haydar Yeşil, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Ruhi Abat ile Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak, Levent Ercan Gelegen ve adli kontrol kararıyla elektronik kelepçe takılan sanıklar, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım ve Salih Gürler hazır bulundu.
Elektronik kelepçe takılan sanıklardan Hamit Çeker Elbistan, Cuma Özdemir ise Darende adliyesinden video konferans sistemiyle duruşmaya katıldı.
Duruşmada rahatsız olduğunu belirten Emre Günaydın, mahkeme heyetinden izin alarak hastaneye götürüldü.
Esas hakkındaki savunmasını yapan Haydar Yeşil, tutuklanmasına neden olan ihbar mektuplarının amacının, Malatya İl Jandarma Komutanlığında, bugün Fetullahçı Terör Örgütü diye adlandırılan örgüte yönelik, o dönem yaptıkları çalışmaların öğrenilmesi olduğunu düşündüğünü belirtti.
İlker Çınar'ın 2007'de birilerinin şantajı ve tehdidiyle davaya dahil olduğunu iddia ederek, İlker Çınar'ın HSYK müfettişine verdiği ifadesinde kendilerinin 2-3 yıl önce verdikleri ifadelerinde söylediklerini anlattığını savundu.
"NE TESADÜF Kİ BÜTÜN DELİLLER 2008 YILINDA BULUNMUŞ"
Yeşil, İlker Çınar'ın ifadesinde davayla ilgili sahte delillerin 2008'de Fetullahçı Terör Örgütünce (FETÖ) hazırlandığını söylediğini belirterek, "Ne tesadüftür ki bu davada bütün deliller 2008 yılında bulunmuştur." dedi.
Zirve Yayınevi davası dosyasının yalancı şahitlerle oluşturulduğunu savunan Yeşil, bu konuda hukuk önünde mücadelelerini vereceklerini söyledi.
Dava kapsamında kendisinin Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi (TUSHAD) yöneticisi olarak suçlandığını anımsatan Yeşil, "Savcıya soruyorum böyle bir delil var mı? Bırak delil böyle bir örgüt var mı? Genelkurmay Başkanlığına, Emniyet Genel Müdürlüğüne sormuşlar ancak 'Böyle bir örgütün olduğuna dair delil yok' demişler. Benim olmayan bir örgütün yöneticisi olmam için örgütün uydurulması lazım. Ortada örgüt yok ki ben yönetici olayım." diye konuştu.
Yeşil, hem İlker Çınar hakkında "terör örgütü mensubu olmak, iftira, suç uydurma, yalancı tanıklık" suçlarından hem de tutuklandıkları dönemdeki emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu ve mahkeme heyetinden beraatini talep etti.
"PARALEL YAPI HEM ZİRVE HEM ERGENEKON DOSYASINA SIZDI"
Esas hakkındaki savunmasını yapan Ruhi Abat ise Zirve Yayınevi davasının dosyasının hazırlanması bakımından özel, algı oluşturma dosyası olduğunu ve dosyanın FETÖ tarafından oluşturduğu söyledi.
Dosyanın asıl malzemelerinin Savcı Şeref Gürkan ve Zekeriya Öz'e gönderilen ihbar mektupları olduğunu savunan Abat, "FETÖ ihbar mektuplarında istediğini alamayınca büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Çünkü o özene, bezene hazırladıkları 32 sayfalık ihbar mektupları boş çıktı. Vazgeçtiler mi? Hayır, hala çalışıyorlar. Paralel yapı Zirve Yayınevi davasını Ergenekon'a bağlamak için hem Zirve dosyasına hem de Ergenekon dosyasına sızdı" ifadelerini kullandı.
Abat, FETÖ'nün içine sızmadığı bir kurum kalmadığını savunarak, şöyle devam etti:
"FETÖ'nün alçak ekibinin özel illere açılmış yalancı şahit üretme imalathaneleri var. Lütfen bunlar incelensin. Bu yüzden ne ocaklar söndü. FETÖ ve ekibinin dünyada ve ahirette yatacak yeri yok, Peygamber'imizi arabaya bindirmişler. Peygamber ile konuştuğunu söyleyecek kadar alçak bunlar. Madem gaipten bilgi alıyorsun 3 tane insan öldürülmeden engelleseydin. FETÖ demek ihtilallerin gayrimeşru çocuğu demek."
Abat, FETÖ yüzünden birçok kurumun zarar gördüğünü iddia ederek, "İmam hatip liseleri, Kur'an kursları, ilahiyat fakülteleri zarar gördü. FETÖ'nün hiçbir kurumu zarar görmedi. İmam hatip liselerini kapatarak çocukları FETÖ'nün kucağına attılar." dedi.
FETÖ zarar gördüğünde örgütün ayaklandığını ileri süren Abat, "Bu dosya anlaşıldığında Kafes, Balyoz, Ergenekon ve Casusluk dosyaları da o zaman anlaşılır. İddianamede TUSHAD yazan bölüme paralel ya da FETÖ konulması halinde dosyanın anlaşılacağını düşünüyorum." iddialarında bulundu.
Abat, beraatini istedi.
- Ara karar
Sanıkların savunmalarının ardından duruşmaya ara veren mahkemeye heyeti, ara kararını açıkladı.
Heyet tutuksuz sanıklardan Hüseyin Yelki'nin duruşmalardan vareste tutulması talebini reddetti.
Davanın tek tutuklu sanığı Varol Bülent Aral'ın tutukluluk süresinin göz önünde bulundurularak tahliyesine karar veren heyet, Aral'a yurt dışına çıkma yasağı getirilmesini kararlaştırdı.
Duruşma 28 Haziran'a ertelendi.