FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de yer aldığı 73 sanıklı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında "tanık" olarak ifadesi alınan yazar Nurettin Veren, davanın firari sanıklarından, kapatılan Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı'ya ilişkin, "En tehlikeli elemanlardan birisi. Diyarbakır'a gidip HDP'lilerle toplantı yapacak kadar gözü kara ve aktif. FETÖ'nün ulağı ve kuryesi. Beyaz Saray ile bile temasa geçebilir." dedi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, Veren'in "tanık" olarak ifadesi alındı.
FETÖ hakkında bildiklerini anlatması istenen Veren, "Örgütle, 1976 yılında Fetullah Gülen'in İzmir'e gelmesiyle tanıştık. O zamanlarda üniversite birinci sınıftaydım, İlhan İşbilen de birinci sınıftaydı ve iyi tanırdı. Gülen, il dışından gelen öğrencilere ev ayarlanması ve burs verilmesi imkanı sağladı. Gülen, bu işin içinde daha farklı işler olacağını belirterek bizlere yemin metni hazırlattı. İşin bir örgütlenme olup olmadığını düşünmeden örgütlenmeye dahil olduk." diye konuştu.
FETÖ elebaşı Gülen'in talimatıyla 1977'de Bozyaka'da ilk yurt modeli oluşturduklarını belirten Veren, "1980'de yüze yakın yurt oluşturuldu, herkes hayır işi olduğu için destek verdi. 1986'da ilk yapılan yurt, okula çevrildi. İhtilalden sonra okul açma izni verildi, okullaşma dönemi başladı ve yüzlerce okul oluştu. Okulların kurulmasının ardından da üniversite hazırlık kursları oluşturuldu. Daha sonra da hastaneler açıldı." ifadelerini kullandı.
"GÜLEN, GÜÇ ZEHİRLENMESİ YAŞADI"
FETÖ'nün kendine has dev bir sistem oluşturduğunu söyleyen Veren, "Kaymakam, emniyet amiri ve teğmenler yetişince Gülen, bir çete, bir mafya teşkilatı gibi bunları yönetmeye başladı." dedi.
Gülen'in 1995-1996'da Altunizade FEM Dershanesinde yaklaşık yüz kişilik bir grupla toplantı yaptığını aktaran Veren, şunları kaydetti:
"Gülen, emniyet, askeriye ve MİT mensuplarıyla 'Mahrem Hizmet' denilen bir toplantı yaptı. Bunu Gülen, İşbilen ve ben bilirdim. Gülen, perdeleri çekili kapalı araçlarla getirilen bu kişilere 'Bulunduğunuz kurumların damarlarına kadar sızın' dediği için görüşlerim koptu. Toplantı kamera çekimiyle, dağıtılmamak koşuluyla kişilere izletilmek üzere bölge imamlarına gönderilmişti. Bizim örgütlenmemizde sadece fakir çocuklara eğitim desteği vardı. Bu hedeften çıktıkları için ayrıldık. Gülen, el yazısı mektubunda beni kovdu, hain ilan etti ve gelip gitmemi istemediğini belirten bir yazı ele aldı."
FETÖ elebaşı Gülen'in güç zehirlenmesi yaşadığını dile getiren Veren, "Kovulduğumda kimse sormadı, en sevdiğim, güvendiğim arkadaşlar ki İşbilen bunlardandır, bir kez arayıp ne olduğunu sormadı, benimle görüşmedi." ifadesini kullandı.
Veren, 2001'de 30 yıllık eşi ve 6 çocuğunun, para ve tehditle Gülen'in emriyle kendisini terk ettiğini, eşini boşadığını ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, FETÖ mensuplarının Gülen'i ne olarak gördüğünü sorması üzerine Veren, "Tartışmasız, olağanüstü bir kişilik ve üstün zekalı olarak kabul edilir. Kabul etmeyenler de gücünden yararlanmak için Gülen'in yanında kaldı." dedi.
Örgüt içerisinde Gülen'in mehdi/mesih ilan edildiğini belirten Veren, Gülen'in yazdığı "Prizma" kitabının 179. sayfasında kendini 'Kutbu-l irşad' (Kainat İmamı) olarak adlandırdığını söyledi.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra FETÖ'nün yurtdışı açılımının başladığını ifade eden Veren, "1990 sonrası Gülen'in talimatıyla Orta Asya'da faaliyetlere başlandı. İnsanlara da 'Ata yurduna kavuşma' olarak yansıtıldı." ifadelerini kullandı.
"UYUYAN HÜCRE GÖREVİNE DEVAM EDER"
Davanın sanıklarından Alaeddin Kaya'nın bir gece kendisi ve Gülen'i eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek'in evine götürdüğünü belirten Veren, "Gülek'in baldızı da Amerika'da Pentagon'da albaydır, kıymetli birisidir. Evde gördüğüm manzara Gülen'in Gülek'i çok evvelden tanıyor olduğunu gösterdi. Ben ilk defa tanışmaya gidildiğini zannetmiştim. Orada gördüm ki Kasım Gülek ile çok öncelerden yakın bir irtibatı varmış. Dinlerarası Diyalog Toplantılarına Gülek de katıldı." diye konuştu.
FETÖ okullarındaki başarıları öğrencilerin her hafta sonu Gülen'in videoların izlediğini, kitaplarını okuduğunu belirten Veren, "Örgütün içinde yetişen kadrolar, hücre tipi örgütlenir. Hiçbiri diğerini bilmez. Örneğin aynı gemide subay olan astsubayı tanımaz ama tahmin eder. O kadar ki bölünmüş hücreler halindeler, sır olması için. Herhangi bir şekilde bilgi sızmaması için bir zarar olursa sadece belirlenmiş kişiler atılabilir. Bilinmeyen kısım, yine uyuyan hücre olarak görevine devam eder." bilgisini verdi.
Mahkeme Başkanı Giray'ın FETÖ'nün amacını sorması üzerine Veren, "Örgütün amacı, devletin bütün kurumlarına girip, kendini varlığını güçlendirmek. Eski başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın kendisine siyasi faaliyette bulunması önerisine Gülen, 'Siyasi hükümetler, 3-4 yılda gelip geçer. Devlette kalıcı olmayı hedeflemek lazım, bürokrasi içerisinde kalıcı eleman sağlamamız lazım' demişti." diye yanıtladı.
Örgütte emir komuta zincirini üzüm salkımına benzeten Veren, "Hayatın hiçbir kademesinde kişiler başıboş bırakılmaz. Okuldan üniversiteye, işe başlamadan evlenmeye kadar her şey kontrol altına tutuluyor. Çocukların ismini bile Fetullah Gülen koyardı, benim 6 çocuğumun ismini de o verdi." dedi.
"KANALTÜRK'Ü, GÜLEN'İN TALİMATIYLA SATIN ALDI"
Gülen'in her dakika irtibatta bulunduğu Akın İpek'in örgütün para kaynağı olduğunu, zaten zengin olan İpek'in daha sonra Koza Altın İpek ve Kanaltürk televizyonunu satın aldığını söyleyen Veren, Akın İpek'in kanalı, Tuncay Özkan'dan Gülen'in talimatıyla satın aldığını kaydetti.
Kanaltürk'te program yaptığı dönemde Tuncay Özkan'ın "Bana ciddi bir mali baskı geldi. Programı iptal ediyoruz." dediğini anlatan Veren, "Bundan bir hafta sonra masaların her birinde Maliye memurları vardı. Tahmin ediyorum 30 milyon lira kadar bir ceza çıktı. Ondan sonra Akın İpek de kanalı 30 milyon lira civarında bir parayla satın aldı. Benim programımdan dolayı o televizyon cezalandırıldı. Bu benim yorumum." diye konuştu.
Sait Aksoy'u, "en mahrem askeri yapılanmayla ilgilendi, tüm bilgileri topladı, Gülen'in sır kutusu" şeklinde tanımlayan Veren, öğretmen olan Ekrem Dumanlı'nın da Gülen'in talimatıyla evlendiğini belirtti. Nurettin Veren, "Sonra gazeteyle görevlendirildi, vitrine koyup öne çok çıkardı. Dumanlı, en tehlikeli elemanlardan birisi. Diyarbakır'a gidip HDP'lilerle toplantı yapacak kadar gözü kara ve aktif. FETÖ'nün ulağı ve kuryesi, Beyaz Saray ile bile temasa geçebilir." dedi.
Örgütün gayrimeşru işleriyle uğraşan birimin sorulması üzerine Nurettin Veren, şu bilgileri verdi:
"Osman Karakuş, Necdet İçel... Bunlar avukat büroları aracılığıyla hukuk dosyalarını karıştırıyorlar, ceza almayı gerektirecek dosyası bulunanları seçiyorlar. Sonra görevlendirilen birisi gidip bu kişilere, iyi niyet elçisi gibi 'bu sıkıntıdan seni kurtaralım' diyor. Mesela 'senin 150 milyon dolarlık suçun var, 50 milyon dolara hallederiz' diyorlar. Direnirse cezalandırılıyor, yoksa haraç topluyorlar. Bunlardan birisi de Metro Turizm'in sahibi, başka isimler de var."
Nurettin Veren, sanıklardan Hidayet Karaca'nın da elebaşı Gülen tarafından medya yapılanmasının başına getirildiğini anlattı.
Bir başka soru üzerine Veren, terör örgütü lideri Gülen'in, "Kimse 40 yaşına kadar evlenmesin" talimatı verdiğini belirterek, "Biz birkaç arkadaş evlendik ama onlar 50 yaşına kadar talimata uydular ve evlenmediler. Feto'nun talimatıyla onun gösterdiği kişilerle evlendiler, İşbilen de dahil. Feto budur, insanları bu şekilde bloke etmiş, insanları bu hale düşürmüştür. En gözde elamanıydı İşbilen." şeklinde konuştu.
"ESRARENGİZ BİR ADAM"
Veren, sanıklardan Mustafa Özcan'ın, esas üzerinde durulması gereken isim olduğunu ifade ederek, "Esrarengiz bir adam. Ali Çelik ve Osman Karakuş ile kendine ekip oluşturdu, örgütün en büyük maddi gücünü bir şekilde kendi kontrolüne aldı. Feto'nun dahi dize getiremeyeceği bir noktaya geldi. Şu an Feto bile kontrol altına alamıyor." diye konuştu.
Gazeteci Yazarlar Vakfı'nın kuruluşunu da anlatan Veren, ilkokul mezunu Gülen'e statü kazandırmak ve toplumda önemli bir yerde göstermek için vakfın kurulduğunu, vakfın devşirilecek gazeteci ve yazarları ödüllendirmek için kullanıldığını, sonra da finans kaynağı haline geldiğini aktardı.
Başkan Giray'ın, "Örgütün siyasetle ilişkisi nedir? Her partiye giriliyor mu?" sorusu üzerine Veren, "Her partiye girilir, 3-4 partiyle aynı anda hareket eder. Partilerin içinde mutlak ilgili arkadaşlar vardı. Mevcut hükümetin içindeki siyasiler ötekilerle irtibatı temin ederler. Çiller ile irtibat içindeyken ANAP'takilerle de irtibatı devam ettirir, Türkeş ile yemek yerken, Muhsin Yazıcıoğlu'na BBP'yi kurmasını söyler, onu destekler." şeklinde konuştu.
Veren, Başkan Giray'ın, "Sınavlarda soruların çalınması var. Çalmak haram, örgüt bunu nasıl kabul etti, kul hakkına girdiği için bunu nasıl kabul ediyor karşıdaki adamlar?" sorusuna karşılık, "Feto, 'kutsal büyük başarı için küçük yanlışlar olabilir' diyordu, kutsal dava için hırsızlık da yolsuzluk da yapılıyordu, soru da çalınıyordu. Dindarların çocuklarını orduya almadılar, onlar 'dinsiz' dediler, 'soruları çalın girin' dediler, insanlar bu yaptıklarının hak olduğuna inandı." yanıtını verdi.
"Gülen'in, devlet birimleriyle, bakanlıklarla vs. iletişimi sağlayan özel sekreteryasını yapan biri var mı?" sorusunu yanıtlarken de Veren, "17-25 Aralık'tan sonra Fehmi Koru'nun aracılık ettiği mektubun, Ali Ünal tarafından yazıldığını biliyorum." dedi.
Örgüt üyelerinin birbirlerini tanımalarına yardımcı olacak parola, simge, obje bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Veren, "Genelde örgüt mensuplarının bıyık şekli, kaş, göz, şapkası, takkesi.... Mesela herkes en çok kahverengi tonları giyerdi." ifadesini kullandı.
Başka bir soru üzerine eski milletvekili İşbilen'in, Gülen'in talimatıyla AK Parti'ye girdiğini ve daha sonra partiden istifa ettiğini söyleyen Veren, "Fetullah Gülen gaza bastı mı, insanlar gider, frene bastı mı geri durur. Buradaki insanların hepsi kullanılmıştır." diye konuştu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.